- 654 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KASABAMDA BİR GÜN
KÖYÜMDE BİR GÜN
Hafta sonu yaylaları dolaşayım dedim.Zaman ne çabuk geçiyormuş ,oysa. Eskiden bize derlerdi ‘’ Ne zaman büyümüş bunlar.” diye.Biz onları bildiğimiz için onlarında bizleri bilmelerini isterdik.Hele “Kimlerdensin ay gülüm.” dediklerinde hangi sülâleden olduğumuzu nasıl söyleyelim diye akla karayı seçerdik.Neyse zorla söyleyince ya da geç kalınca “Az senin siman şunlara benziyor.” ya da “Falanın eninde ‘’oluyorduk.
En kelimesinin bir ailenin izi yada bir çobanın sürüsüne vurduğu iz olduğunu da sonradan öğrendik.Bu lakaplar da ne kadar komik geliyordu.Falanın filanı v.s . Ama öyle değilmiş meğerse lakap bir kimlik bir künyeymiş meğer.Ben de baktım ki kimlerdensin demeye başlamışım.Ama çocuklar beni biliyorlarmış meğerse.Dayı, emmi olmuşum.Abilik artık geride kalmaya başlamış.”Dayı hoş geldin” denilince önce bir şaşırdım.Çünkü dayı abi olmaktan bir üst nokta.Sonra emmi olursun.”Yiğen kimlerdensin?” lafını kullanmaya başladıysan bil ki otuz yaşını geçmiş olursun.
Sabah erkenden kahvenin önüne geldim,etrafa bakmak için.Kahveler eskisi gibi erken açılıyordu,çaylar hazırdı.Ancak bakkallar,çalışma saatini uzatmış,en erken yedide açılıyordu.Hoşgör Dayı varken kahveyle açılırdı.”Ali Sayın:Ne beklen burada” deyince ’’Bakkalı bekliyorum ‘’dedim.O da:’’Herkes paraya doydu,bakkal geç açılır, ekmek geç çıkar oldu.’’dedi.Neyse yenice otobüsü kalkmasına ramak kala Ali bakkal açınca bir şeyler alıp,Salih ‘e yetiştim.Otobüs dopdolu.Herkes var.Ellerinde bahçe malzemeleri.Hiç bilmediğim çocukların yanında birkaç tanıdık yüz.Tanıyanlara uzaktan hoş bulduk dedim.
Sabah erkenden suyun gözüne vardık.Hava çok serin.Teyinlerin sesleriyle kuşların ki su sesine karışmış,karşı dağlara vuran güneş alçalmıştı.Elimde fotoğraf makinesiyle çevreye bakarken,Gurtça Mehmet abiler çaya davet etti.Sabah erkenden sıcak somunu yemiş olsam da çay içmek iyi olur,hem de sohbet ederim dedim.
Suyun gözüne doğru resim çekerek gidiyordum.Baktım ki Mahmut Keziban yenge elinde kürekle gedevenin başında.Sabaha kadar bahçeyi sulamış.Uzaktan Mustafa abi(müstahdem) bağırıyor.””Suyu ne zaman bitirecen?” Keziban yenge:”Gülüm akşama sana vereceğim. “diyor.Bu arada Esetliden(aslanlı) eşekle birileri erkenden köye gitme telaşında. Mehmet abi yeni ev yaptırmış.Ama elektrik yok diye memnun değil.Yeni aldığı su motorunu takmaya çalışıyor.Ocakta çay fokurdarken,yengelerde mayalı hamuru yağın içine bırakınca kızarmaya başladı.Suyundan mı,deminden mi nedense çay da bir başka kırmızı bugün.Ne kadar içsen de kesmiyor bu çay …
Yola koyuldum.Hava ısınmaya başladı.Yol kenarında bahçeyle uğraşanlar ,kuş sesleri.Vakfın oradan geçerken,Soylu İsmail yoktu ama ;Ahmet’i vardı.Ata sarmış biraz yük,atın arkasında bir küçük tay,Kurualan yolunu tuttu.Yolun altından Duman Çavuşun Hanımı Ayşe yenge;’Gülüm çocuklardan kimi görürsen aman akşama eşyaları ve ekmeği getirsin su bizde deyiver.”Onlar sulayacakken birisi(ismi bende kalsın) suyu kesince çok kızdığı belliydi.”yahı olmuyu yirmesin” diye,söylüyordu.
Vakıfta eskiden kum falan kazıyorduk.Duman’ın çocukları,Mustafa Bircan, Soylu Ahmet, daha pek çok kişi.Uzaktan,İsmet ve Müdüroğlu ne zaman gelecek de satacağız diye beklerdik.Üç günde bir araba yaparsan helal olsun.Arabası otuz milyondu.
Buraya kadar gelmişken bir de Ağı Bunarı’na bakayım dedim.Ta ilkokul beşinci sınıftayken o düzlükte ,sınıflar arası maç yapmıştık.Ben kaleciydim.Kalenin taşları o zamandan beri yerinde kalmış,etrafında otlar büyümüş.Nedense kimse onlara dokunmamış.Belki başka çocuklarda oynamıştır.Çeşmeyi düzenlemişler.Daha güzel olmuş.Bir “arı haniyi” nin etrafını gezdim.Tütsü ve bal demirlerini görünce çok eskilere gidip,rahmetli Başa topalı hatırladım.Çok küçüktüm, 4 yaşında falan.Bizimkiler Arpalık’ta ot işliyorlardı.Ebem onun akrabası olunca,”Fatma çocuk gönder. “dedi .Ben yanına gittim.Bir testi kırığını içine bal kesip dolduruyordu.Bir elinde de tütsü.Belki ilk kez gördüğümden mi nedense hemen o sahne gözümün önüne geldi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.