Aşk Merdiveni
Küheylan küheylan küheylan kızıldereli heybesi marazım, harabe bahçelerim, parça bölük uykularım. Güneş ala bir küfür sallar, gökyüzü çatlar utancından…Maralım maralım. Ceylan gözlerinde su birikintileri, gelgitler yayla yokuşlar, ağıtlar birbirini kovalar…
Kifayetsiz salıncaklar yığılı yüreğimde. Manidar günlerin handikapına kapılan aşk söylentilerine münhasır ellerinin tılsımını yoğuruyorum şimdi.
Rivayet edilen büyük aşklara inanmak gafletinde değilim yarınlar beni ölüme çalarken. Kristalize olmuş nice sevdalar yaktı muradım. Bekledim sadece bekledim. Bütün yalnızlıkları yalnızlıkta pişirerek hamurumu öfkeme gömerek düşledim. Dillendirdim nerde sözüm varsa ve yüz sürdüm naçarsız geceleri ekleyerek güneşe aya..
Sen bitmeyen bir hüsrandın ben hali hazırda beklemeye odaklanmış bir yangın yeri..Efor sarf ettim kelimelerim demir merdivenlerde ayaklarına kırmızı halılar sermek için bana dikleşirken.
Bilmiyordun senin için siyaha beyaz ekerken sürüncemede kalan bütün halüsinasyonlar deli rolüne soyunuyordu. Girdabında boğulmaktan çıkar sağlayan sevincimde yitirdim seni. Ben yittim yüreğim, yitti ve cesedim kayboldu göz bebeklerinde sen yoktun.
Uzun bir yolculuktan sonra geride bıraktım bütün yaz akşamları,akşamlar sinemde bir yara izi, tarumar edilmiş hislerin arta kalan kırıntıları.Sönük lambaların puslu alevinde kıvılcımlar paslaşırken bedenim hemzemin geçitlerde yaşam avuntularına göz kırpıyordu. Belki bir gün dedim,belki yarın, belki kırk ikindi yağmurlarda mutlaka tutacaktım incecik ellerini. Dudaklarından bıraktığın sözcüklerin tılsımında boğulmak istiyordum..
Bazen umutlarımı bir mezarlıkta harcıyorum.Bayram sonraları kifayetini anlamsızlaştıran günlerin çıplak öğle vakitlerine yürüyorum.Zamanın akışı tenimde kimliksiz tedirginlikler gezdiriyor.
Yeşilin tonlarıyla savaşıyor kırmızı yanaklarında alevler.Manidar ve mahur manilere veriyorum adını.Bütün masal başlıkları senden esinlenirken romanlarım senle tüketiyor paragraflarını.Nokta ve virgül anlam konacak yer arıyor gözlerinde. Cümlelerimin kahrını bozuyor gülüşünde nazın.
Ne yana baksam dinginleşiyor rüzgara laf anlatmaktan aciz kalıyor parmaklarım.Hamiline eksik yazılan her harf bende anlam buluyor. Şanına övgüler dizmek ne haddime deyip haddim olmayarak çaput bağlıyorum ağaçlara seni her an görmek için..
İkiye bölüyorum güneş üstüne yürüteceğim bütün aşkların kirini, nemini ve öğütülmüş taşların tozunu…Ey yar nereye eğilsen bilirim bütün kozunu ve bozarım oyunu…
Haydar Şahinbay-Yitik Angut Masalları
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.