- 1356 Okunma
- 13 Yorum
- 6 Beğeni
Uykuda sevilen kızlar / Metamorfoz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Uyan artık katil!
Noluyor lan…
- Beni birinin dürttüğüne yemin edebilirim
- Seni dürten dürtmüş zaten kalk bugün cenazemiz var öldürdüğümüzü gömmemiz gerek
Aklımı kaçırıyordum galiba
Ben kimi öldürmüş olabilirdim, Koltukta uyuya kalmıştım üstelik yarı çıplak elbette böyle saçma şeyler görürsün duyarsın salak diyerek hayıflandım kendime.
Uykum kaçmıştı bir kere,huzursuzlukla yerdeki sigara paketine uzanıp,Parmaklarıma yerleştirdiğim sigaradan derin bir nefes çektim.
Saat kaçtı ki acaba,güneşin henüz doğmadığı belli olsada zamanı bilmekle ilgili takıntım nedeniyle,ışığı açmak için ayağa kalktığım gibi boş şişelerden birine basıp yere kapaklanmam o kadar hızlı oldu ki. Rüzgar gibi geçti sözünün sanatsal bir sahnesi olabilirdim.
Üç beş küfür patlatıp ışığı açıp koltuğuma geri döndüm,Odanın zemini boş şişelerden ibaret görünüyordu. Hepsini ben mi içmiştim gerçekten. Kafam yavaş yavaş yerine gelmeye başlarken yere düştüğümde incilttiğim bileğim ağrımaya başlamıştı bile.
Kafamdaki ağırlık balyoza ve çınlamaya dönüşürken netleşmeye başladı her şey.
Yasunari,Sakura,Tokyo, Ölüm,Mişima ve Kyoto Fahişeleri.
Benim gitmem gerekiyordu evet hemen Tokyo’ya gitmeliydim.
Temiz olan veyahut temiz olduğunu düşündüğüm üç beş parçayı üzerime geçirip Kyoto’dan Tokyo’ya hareket eden Trenlerden birine atladım.
Yarı uykulu, yarı uyanık kabuslar görüyordum karşımda oturan ihtiyar katanayla beni bir güzel doğramayı düşünüyordu.
Arkamda oturan anne ve kızın konuşmalarını dinliyor gülümsüyordum arada. Çocuk bir anda ağlamaya başladı koca trenin koca vagonunda,bu ihtiyar ben anne ve kızı vardı.
Çocuğun çığlıkları arttıkça kulaklarımın sağır olmasını diledim.
İhtiyar pis pis sırıtarak bana bakıyor arada katanasını okşuyordu.
Anne çocuğu bağırdıkça kahkahalar içinde daha çok bağır daha çok seni piç dölü diye inliyordu.
Ellerimi kulaklarıma kapattığım halde herşeyi hala duyuyordum. Bu kadar olamazdı arkama dönüp kes sesini aptal kadın diye bağırdım.
O an gözlerimden bir perde kalktı sanki koca vagondaki herkes bana bakıyordu. Tıklım tıklım doluydu bu lanet trenin bu lanet vagonu.
Karşımda bir ihtiyar değil orta yaşlı biri oturuyordu arkamda ise ne çocuk ne bir anne vardı. Sadece korkmuş genç bir kadın. Kadın dan defalarca özür dileyerek önüme döndüm.
İnsanların benim hakkımda konuştuğunu hissediyordum gece çok içmiştim muhtemelen onun etkisi sürüyordu yahut deliriyordum.
Usulca ayağa kalkıp en boş vagonu aramak için yürümeye başladım
Koşarak yanımdan geçen küçük çocuk Sakura gitti Yamamba gelecek diye güldü.
Peşinden koştum ancak diğer vagona geçene kadar çocuk kayboldu.
Sağıma soluma çarpa çarpa kendimi tuvalete zor attım. Aynadaki kireç beyazı yüz bana ait değil di titreyerek kafamı çeşmenin altına soktum.
Tokyoya varana kadar bulduğum en boş vagona yerleşip koltukların arasına sindim. Islak ve üşümüş bir sokak köpeği gibi titredim yol boyunca.
Yağmurlu,küflü,kirli bir Tokyo karşıladı beni tam da istediğim gibiydi her şey.Yaşlı Fahişe Tokyo ben geldim yeniden diye fısıldadım.
İstasyonlardan birinde inip telefon kulübesi aramaya başladım. Gördüğüm ilk telefon kulübesine koşup ihtiyar Yasunariyi aradım.
- Kimsin
- Benim Arikushi Tokyo’dayım ihtiyar cenaze nerede olacak
- Demek hala içinde birazcık onur kalmış
- Uğraşma benle ihtiyar sadece adresi söyle
- Uenoda olacak
- Tamam saat kaçta
- on iki de başlayacak
- İhtiyar
- Evet
- Özür dilerim
- Kimden benden mi güldürme beni senin özür dilemen gereken ben değilim. O ise artık soğuk renksiz damarlarından kanı çekilmiş bir et parçasından ibaret. Senin işin artık ruhlarla hayaletlerin hayırlı olsun.
- Geç bunları ihtiyar ölü ölüdür ruh hayalet öcü böcü yok bunlar korkutamazsın beni.
- Sen bilirsin çocuk görevini yap yeter on iki de Uenoda ol yeter.
Telefonu kapatıp istasyonun dışına çıktım.
Sinirle ceplerimi yoklamaya başladım sigara içmeliydim,yoktu işte yok evde bırakmıştım yada düşürmüştüm.
Bulduğum ilk yerden sigara aldım Uenoya yürüyerek gidecektim. Saat daha on du iki saate oraya her şekilde varırdım.
yeni aldığım sigara paketini elleri titreyen bir müptezel gibi yırtıp, parmaklarımın arasına aldığım ilk sigaraya uzun uzun bakıp dudaklarıma götürdüm.ilk öpüştüğüm zamanlarda ki gibi heyecanlıydım. Sigarayı yakıp çiğerlerimi zevkle kirletmeye başlarken gözlerimi kapatıp yüzümü göğe kaldırıp üzerime yağan ahmak ıslatanın zevkini çıkarıyordum.
Iskanırken paçalarımda bir el hissetmemle içimden dışıma doğru titremeye başladım. Korku içinde gözlerimi açarak yüzümü yere döndüm, trende ki
o küçük kızdı bu vücudum da ki tüm kanın çekilişini hissediyordum.
Çocuğun gözlerinin içi gülüyordu yada bana öyle geliyordu. Aniden uysal bir kedi gibi bacağımı bırakıp
- Gitme oraya uysal Komaçi gitti Sakura gitti Yamamba gelecek.
Ayaklarım zemine civilenmiş gibiy di, elimi uzatıp çocuğu tutmaya çalıştığım anda koşmaya başladı.
Kaç dakika o halde kaldım bilmiyorum.
Titreyen dizlerimin bağı bir anda çözülünce kendimi dizlerimin üstünde yere kapaklanmış halde buldum. Yumruğumu sıkıp kaldırıma indirmeye başladım
Bir
İki
Üç
Bir
İki
Üç
Bir
İki
…
Omzuma dokunan bir el gerçek dünya ya geri
dönme mi sağlamıştı.
- İyi misiniz? İsterseniz birilerini çağıralım
- İyiyim teşekkürler gerek yok
- Emin misiniz
- Evet
Ayağa kalktığımda onlarca gözün ağzın ve bedenin aynı anda bana baktığını görmek saşılacak bir şey değil di artık benim için. İnsanlar böyledir hallerine şükretmek için daha zor durumda olanı seyrederler sadece.
Rahatsız oluyordum oysa ben onlardan iyi niyetli gözler değil di bunlar.
Bana yardım teklif eden adama tekrar teşekkür edip koşar adım oradan uzaklaştım.
Adımlarımın hızı azaldıkça düşünmeye başlıyordum.
Kimdi yada neydi bu küçük kız,Yamamba yı az çok bir yerlerden duymuş gibiydim sanki. Uysal Komaçi kimdi ki Sakura neresindeydi bu işin.
İhtiyar haklı olabilir miydi. Hadi canım sen de, insanın korkak içgüdülerinin yarattığı masallardı ancak bunlar.
Uenoya yaklaştıkça ayaklarım geriye dönmek istiyordu. Yürümek için kemdimi zorluyordum,bir paket sigara bitmiş. Yolda aldığım ikincinin de yarısına gelmiştim, Bu benim için bile çok fazla idi.
Tapınağın kapısına gelince durup son birkez üzerime baktım.
Oraya ait olmayan tek varlığın ben olduğumu anlamam için bir kaç saniye yeterliydi.
Kapıdan içeri girdiğimde gözlerim Yasunariyi aradı fazla kalabalık değildi burası ama ben boğulmaya şimdi den başlamıştım bile.
Yasunari yi ben görememiştim ama o beni görmüş Yanıma gelip
- Hoşgeldin, bu halin ne diyerek beni azarlıyordu.
- Yapma bunu ne önemi var ne giydiğimin sizler siyah takımlarınızla etrafta hava atarken daha mı güzel oluyor. Ambalajı güzel ürünler ya içi?
- Buna saygı derler ama senle tartışmak istemiyorum
O yüzden susuyorum, onu görmek istiyor musun
- Kimi
- Sakuranın cesedini
- Ona ceset deme
- Güldürme beni katili olarak onun bir ceset olduğunu en iyi sen biliyorsun
-Yeter Yasunari Kavabata yoksa çekip gideceğim.
- Neyse peşimden gel seni tabutun olduğu odaya götüreyim
Uslu uslu onu takip ettim çökmüştü iyice, ölümü bekliyordu sağ ayağı arada bir aksıyordu. Kaç yaşına geldiğini unutmuş olmalıydı.
Yavaşça tabutun olduğu odanın kapısını açtı,beklenmedik bir umursamazlıkla içeri girdim. Yasunari geri dönüp kapıyı ardımdan kapatırken
- istediğin zaman çıkarsın kapıyı kapatmayı unutma sakın.
İçerisi Fujinin eteklerinde ki çiçek bahçeleri gibi kokuyordu. Güzellikten zehirlenebilirdim leylak,gül,kekik,papatyalar,orkideler adını bilmediğim onca şey.
Pencereler den içeriye hafif hafif güneş kırıntıları sızıyordu . Demek yağmur dinmişti, ne kadar öyle dikildim bilmiyorum. Parmak uçlarıma basarak tabuta yaklaştım korku değildi içimde ki anlatamazdım bunu bildiğim bir duygu değildi çünkü.
Sakura diye hıçkırıp kendimi toparladım ölüydü işte milyonlarca ve milyarlarca kez ölü.
Zaten beyaz olan teni kan çekildiği için daha da beyazlaşmıştı,biyolojik olarak çürüme yeni yeni başlamış olmalıydı hala yaşayan hücreleri vardı ama ne çare.
Gözleri çukurlaşmaya başlamış retinası içeri çöküyordu oysa şim de güzeldi ölü olamayacak kadar güzel.
Acaba yaşayan yerleri benim geldiğimi hissetmiş miydi,Elimi usulca yüzünde gezdirmeye başladım
Soğuk
Hissettiğim sadece soğuk bir ten.
Kendimden nefret ediyorum affet Sakura diye fısıldamaya başlamıştım bile.
Defalarca ve defalarca kez,yanaklarımdan süzülen gözyaşları hangi günahın kefareti olabilirdi ki.
Öyle durdum ne kadar durdum bilmiyorum. Orda öylece yanımda getirdiğim zehri içip ölmeyi kafaya koyduğum anda.
Tabutun diğer yanında bir nefes hissetmeye başladım. Başımı kaldırmaya korkuyordum kapı ne zaman açılmıştı kim içeri girmişti ki. Ben nasıl duymazdım sesleri
Kafamı kaldırdığım gibi zangır zangır titreyerek kekelemeye başladım
- Sa, sa,Sa ku ra
Bana sevecenlikle bakan kadın kibarca tebessümlenen ağzını oynatarak
- Hayır ben Hinata’yım Sakura’nın ikizi siz şu Arikushi olmalısınız
Korku veyahut mutluluğa benzer duygular içinde tabuta baktım göz ucuyla doğruydu, Sakura ölüydü kafamı kaldırdım Sakura yaşıyordu.
Tekrar Sa ku ra diye kekelediğimi
ve kadının ben Hinatayım dediğini hatırlıyorum Sonrası çiçek kokuları beni boğmaya boğazımı sıkmaya başladı. Son hatırladığım
gözlerim kararıyordu yavaş yavaş uyku hali miyd yoksa zehri içmiş miydim sadece ölüm öncesi
sanrısıda olabilirdi…
YORUMLAR
Yazdığımız öykülerde bazen kahramanlarımızdan birini öldürürüz.. Sonra da pişman olup onu diriltmenin yollarına bakarız.. Hep böyle hissetmişimdir.. Bence ikize inatla sakura demeye devam etmelisin..
Ha bu arada atları toplamıştım intikam için ama .. sakura adını duyunca hopp dedim atlara geri çekilin şimdilik dokunmayalım yazar yolunu bulur... Pppp * )