- 2183 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
konuşma provaları
yüksek oktavlı kelimeler iş başı yaparken
ya sıradanlığı boğarsın ellerinle// ya da debelen-irsin içinde sonsuz kere...
aklımın ön sezim önünde eğilmeyeceği hakkındaki gereksiz fikrimden
kendimi azat ediyorum ilk!
tanrı beni bağışlasın ki ; aklım ön sezim önünde eğilmelidir...
bir süredir beni izlemekte olan kadın dayanamayıp bağırdı!
---orada biri var!
( Gömleğimi üzerimden çıkartmış ve elimde sallıyordum )
bunu gören akıllı kadın beni yakalamıştı.
( fenomen!)
Aşağıdan geçmekte olan insanların yukarı bakarak beni birbirlerine gösteriyor olmaları çok hoşuma gitmişti.
Ürkütücü ancak aynı derece tutku yaratan şeylere duyulan ilgiyi çağrıştırdı bu. Sıra dışı olana verdiğimiz olağanüstü sandığımız hiçte olağanüstü olmayan, alışılagelmiş tepki...
meydana bakan beş katlı binanın terasın daydım. Üzerim yarı çıplak elimde bir megafon birde köpeğim kahve vardı. Beyaz bir köpeğe kahve demekte nasıl bir akılsa?...
uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi ifşa ediyordum, her ne kadar hazırlıksız ol samda. Ne deliydim ne akıllı, sıradan biri sadece.
Az sonra megafonu alıp yavaş yavaş konuşmaya başladım. Biraz utanıyordum sanırım bu pek kolay olmayacak diye düşünürken daha zor durumlardan geçtiğimi hatırladım.
---Çiçeklerin coşkularını saça saça açtığı bu harika yaz sabahından merhaba hepinize/
neşeyle dolma eğilimindeyim kendi adıma.
Sinirli tanrıyı sakinleştirmeye çalışan alıklar olmalıydık oysa.
Hayatlarımıza kurduğumuz barikatlarla yaşam yolumuzu önce kendimiz sınırlayıp sonra o sınırlardan kurtulabilmek için ters dönmüş bir böcek gibi debelenen-ip duruyoruz bu labirentin içinde. Dairenin içinde kalmaya muktedir bireyler olmayı başarabilmemiz için gerekli olan bu değil mi yoksa?
Sıra dışı olan ise ;
Değişimin fiziğini duyumsayıp/ korkunun tutkusu muhteşem iken dualite de sarsılan zihinlerin başa sarıp durmasına aldırış etmeden ve hiç bir beklentiye girmeden yer açmak/ açabilmek yeni olana.
---Sen! Değişime yer açabiliyor musun göbekli beyefendi mesela?
---Ya siz bayan, saçlarınızı o kadar kızıl yapmışsınız ki ; saçlarınız fark ediliyor ilk, yani sizden önce saçlarınızın geliyor olması tuhaf değil mi? Üzgünüm ama kırmızı utanacak sizi gördüğünde.
Kadının elleri saçlarına gidip bir şeyler mırıldandı ama anlayamıyordum buradan.
Devam etmek telaşındaydım durmadan.
’Bütün hissettiğimi dışarı akıtmayı istediğim için vecd ve mutluluk hali içindeyim. Ne mutlu ki! Harika dinleyiciler arasındayım.
Akabinde içimde hissettiğim şu baş belası netlik! herkesin tüm şüphelerine karşıt bana eşlik eden bu gerçeklik.’
Sesim artık daha yüksek çıkmaya başlamıştı.
Toplanan insanlar bana bakıyor, anlattıklarımı anlamaya çalışıyorlar veya beni işaret edip gülüyorlardı.
İlginç durumdu bazıları için. Benim için diğer yaptığım şeylerden pek farkı yoktu, bir şeyi icra etmenin rahatlığını duyuyordum.
Terasta bir megafonla kendime bir yol çözemeyeceğimi biliyordum, ama üvey babamın işe yaramaz herif deyip durmasından çok sıkılmıştım.
Bütün giysilerimi çıkardım en sonunda.
İşte!
bütün muhteşemliğiyle kral çıplak!
Köpeğim kahve beni öyle görünce olsa gerek daha çok havlamaya başladı. Ben konuştukça etrafımda koşuyordu, arada kemiğini atıp uzaklaşmasını sağlıyordum ancak tekrar geri getiriyordu.
Yerde duran kırmızı ayakkabılara ve annemin mantosuna baktım, aniden içimde delicesine peydahlanan kahkaha atma isteğine boyun eğmedim. İzleyicilerin şaşkın bakışları altında kapıp koyuverdim kahkahamı. Keşke diyordum ben gitmeden televizyon kanalları gelse ve üvey babam bu halimi görse.
İnsanlar kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı aniden bir maestro edasıyla ellerimi kaldırdım. Bu iş eğlenceli bir hal almaya başlamıştı. Ancak elimi çabuk tutmalıydım
’dinleyin!
Bütün dayattığımız meydana getirme/ tezahür ettirme çabalarının narin incelticiliği/ düşünce paradigmasının sona eriş provası olabilir mi acaba?
Kendi sınırlı algımızla incelikleri/ kalınlıkları hayata entegre edebilme çabamız.
Sığamadığımız kaos açıkça!
Kaçımız dahil olabildik bu oluşturma eylemine? her şeyi tam ve olması gerektiği yerine oturtabildik mi tanrı aşkına?
Hayır! Koca bir hayır!
Pek çoğumuzun korkular endişeler sebebiyle bu dersten geçemediği bunca muhakkakken, daraltılmış hayatlarımızda genişleme çabasında boğulan sonuçsuz girişimlerde bulunuyoruz.
Sıradan cümlelerimizle, sıradan algımızla akla gelen neden nasıl niçin’i aramakta ki özgürlüğümüz..
Salt düşünce formunun sapma eylemiyle somut olanı kabullenme arayışı....
kendi düşüncemizin içine girebilmek çabası sınırlar yaratmanın aksine nedir ki? Yarattığımız kadar yer kapla yamamak bir fikrin içinde niçin kaçınılası olsun ki?
Kendi yollarımıza çıkma alışkanlığımız kadar berbat başka bir alışkanlığımız daha var mı sizce?
Yedek planların yavaşlatmasına kapılıp durmak aptalca. Daralıyorum b planlarından.
flaktal bir adımla yürümek yaşamak değil mi ileriyi? Hesapların ötesini görebilmek belki de.
Kişinin kendi özgür seçim mekanizması aklı değilse ya? Önsezi siyse mesela?
Tanrım! Bu korkutucu mu?
Hayır! Hayır artık hiç bir şey korkutucu olamaz katılıyorsunuz değil mi, buna?
Matematik doğasının ötesi zihnimin ikna olmaktan çekindiği yerse mesela kaldı ki ebediyete ikna edebilirsem zihnimi/ her şeyin akışına- değişimine ve sonsuzluğa alıştırabilirsem gerçekten kendimi ne olacağının önemi var mı?
Her şeyi ölçmek sıradanlığının sonu düşünsenize.
Doğanın yaşamla ölüm arasında ki döngüsü/ kuantum alandaki gerçeklik
veya yaratılan korku o sarmalın içinde çırpındığın miskinlik,
şüpheler ve dipte kalan seni beni bizi içine çekmeye çalışan tüm o tortular...
güvenli veya değil;
değişim kucaklamaktır yeni olan şeyi. Saplanıp kalmak değil geriye
yavaşla!
Yavaşlayalım hepimiz hatta!
megafonu yere bıraktım o sırada. Ona ihtiyacım yoktu
Zaten dikkatleri buraya çekmek dışında gereksiz bir şeydi sadece.
feminen’le/ maskülen kaçınılmaz olan dairenin içinde... bütünlüğün tamamı ve akışkan hali...
alışılagelmişin dışında
anladıklarını sanmıyordum bir martı gibi kelimelerin üzerinden uçuyordum. Gerçekten yükseldiğimi sanıyorum.
bütün göl pisliğini temizlemeye kalkıştığımda ;
bilincin derin mezarları çelme takar ya adama/ küfretmek ayıp diyebilir miyiz bu gibi anlar da?
Düşünmenin dışında bir şey yapmaya çalışıyorum sadece
lineer alanda olmadığım şu anda.
düşünce paradigması gibi konunun dışına sürüklemeye kalkıştığım her şeyi silen zihnimin karşısında durmak yerine onu adam yerine koymaya karar veriyorum mesela burada.
enerji ve onun spesifik modeli giydirilmişken dünyaya
erk ve kuvvet bunca derinken...
umut etmekten söz etmenin tam zamanı değil mi bayanlar ve baylar?...
Işık yolunda kayıyor/ zamanda...
direnebilirsin veya yer açabilirsin yeni olana.
Dediğim gibi ölçmeden/tartmadan trigonometri kanunlarıyla...’
aşağıda toplanmış olan insanlardan bağımsızdım o an. Resimlerimi çekiyorlar mıydı, bir yerleri aramışlar mıydı? Umurumda değildi.
Gömleğimi savurup attım aşağıya.
Konuşmam sakin bir biçimde sona ermişti.
Az sonra ;
resmi giysili adamlar yukarı çıkarken merdivenlerde ağustosun ortasında mantosuna sarınmış inmekte olan köpekli şuh kadına bakmadılar bile...
maide özgüç
konuşma provaları Yazısına Yorum Yap
"konuşma provaları" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
10 Kasım 2016 Perşembe 09:31:31
konuşabilseydi keşke ama en çok ta kahvenin yorumunu merak ediyorum doğrusu :)
sıra dışı davranışların karşılığı delilik olsa da en çok olmak isteyip te hiç olamadığımız şeydir aslında delilik ama tarih hep delileri yazmıştır ve şu an bile dünyayı yönetenlerin çoğu delidir küpesiz de olsalar.