İntikam
Bu iş artık bir rekabete döndü. Asla kazanamayacağım çirkin bir oyun. Mağlubiyeti kabul etmek kimileri için erdem olsa da benim için sadece can sıkıntısı. Asla kazanamayacağımı bilsem de oyuna noktayı o koymadıkça pes edemem. Oyuna noktayı iki sebepten koymuyor olabilir, ya süründürmekten zevk alıyordur ya da benim okuyamadığım muhtaç bir yanı vardır. Kötülüklerden keyif almayan kötü bir adam iyiliklerden keyif alacağını elbette bir gün fark edecektir. Bu fark edişin nihayetini intikam duygusu bürüyüp kötülüğü sonlandırarak iyi bir insan olmayı amaçlasam da gerçek şu ki, yapılan kötülükleri hükmün bende olmadığı bir şekilde sonlandırmak beni iyi adam yapmayacak.
Onu öldürmek, belki oyunu benim kazanacağım tek yol. Uzun bir hapis dönemine de razıyım. Seyrettiğim ömür adlı sıkıcı senaryoda filmi parçalara ayırmak, uzun parmaklıklar ardında bitmeyen bir ömrü bana yine uzun ağaçların altında ki kumsalda caz dinleyerek tatil yapıyor gibi hissettirecektir, buna eminim. Düşünsenize ömür boyu kaybettiğiniz o anı yaşayıp milyonlarca senaryoyu tekrar gözden geçirip zaten kaybettiğiniz bir oyunda onu karabasanım yaparak daha fazlasını kaybedebilirim. Fakat kötü kaderlere engel olan bir kahraman olmak, bir revolverin gözünü onun alnına çevirip tetiğin incecik belinden kavrayıp sertçe kendi bedenime yaklaştırmak kadar erotik. Bir adam gurur duyacağı bir anı için nelerini vermez ki? Hayatta kaç defa sadece kendisinin gurur duyacağı ve kimseye ihtiyacı olmaksızın tebessüm edeceği bir lükse sahip olabilir bir adam?
Kötü işler yapmış kötü bir adamım ben, iyiliğe erişmek için kötülüğü yok etmek üzere tasarladım zihnimi. Seyrettiğim olasılıklarda kendi zihnimi özgür bırakmak için bulduğum tek yol var, oda rekabete döndü dedim ya. Onunla girilmiş bir rekabet de değil bu. Kendi zihnimle girdiğim bir rekabet. Onun bana muhtaç olma ihtimalini keşfetmek için zaman ayırabilirim, kim bilir belki de muhtaç yanını keşfederim. Belki de sürünmemin ne kadar gerçek olduğunu anlar ve tetiği çekerim. Barut kokusunu ciğerlerime kadar hissederim. Revolverin gözünden gelen ölüm ve dumanlarla akan sevinç gözyaşlarımı onun gözünün son ışıltısından seyrederim. Vuslatın tadına ulaşabilirim belki de. Fakat derinlerden inceden bir ses yankılanıyor benliğim de; kalem suresi 44. ayet geliyor aklıma: Sen bu sözü (Kur’an’ı) yalan sayanı bana bırak Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Belki de diyorum oyunun kazanılabileceği tek yol budur...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.