- 1871 Okunma
- 12 Yorum
- 1 Beğeni
ve tanrı
Yedi günde yaratılmış her şey. Yedi gün. Evrene sığınan dünyada ilk tohumları atılmış insanın. Erkeği yaratmış tanrı. Ve kadını yaratmış. Hangisi önce, hangisi sonra, ne önemi var? Yaratılmış, erkek ve kadın. İnsan yaratılmış. Sonra azar azar, bir tutam ondan bir tutam bundan, baharatlar katılmış hepimizin içine. Kimisine biraz acı, kimisine biraz ekşi. Biraz tatlıyla birlikte biraz da güzellik katılmış hamurumuza. Biraz çirkinlik düşmüş kimimizinkine. Biraz iyilik, biraz kötülük. Bazen kaçmış kantarın ölçüsü ve bu özellikler kimilerinde fazla olurken kimisinde yetersiz kalmış.
Gün geçtikçe çoğalan insan nesli için aniden yöneticiler kendini göstermeye başlamış. Nerden çıkmış, nasıl çıkmış belli değil! Korkmuş kimi zaman insanoğlu. Korkmuş gök gürültüsünden ve ulu bir güç olduğuna inanmış onun. Ateşi bulup yakıcılığını değerlendirmiş ve sonra tapmış ona zarar vermesin diye kendine ama vermiş. Aşılması güç olduğuna inandıkları okyanuslar için Poseidon’a görev verilmiş. Aşk için Eros ve Afrodit seve seve kabullenmişler görevi. Toprak için Kybele tüm verimliliğini dökmüş doğanın bağrına. Bir de bereket tanrısı düşünülmüş ardından. İyi ve korkunç olan her şeye bir tanrı tayin etmiş insanlar. Ama bu tanrıları yönetecek bir başka tanrı da bulmuşlar; Zeus! Tanrıların tanrısı. Öyle ya, onların da bir yöneticiye ihtiyacı varmış.
Her tanrının ardından kurallar koyulmaya başlanmış. Bu kurallardan haberi olmayan tanrılar sadece kendilerine verilen görevlerle ilgilenirken yönetimde bulunanlar insanları kontrol altında tutabilmek için tanrıların adını kullanıp sıralamaya başlamışlar her kuralı birbiri ardına. “Uzak durun birbirinizden” demişler kadın ve erkeğe. “Sizi ancak tanrı birleştirebilir.” Oysa Adem ve Havva kuralsız bir arada değil miymiş? “Çalmayın! ” demişler. “Elleri kesilecek çalanın! ” Neyi, kimden çalmayın? Başlangıçta eşit olan insanlar nasıl bu hale gelmiş ki yoksullar açlıktan ölürken, varsıl bir güruh oluşmuş ve yönetmeye başlamış insanları? Ve kimler çalarken diğerleri sessiz kalmış? Yapmayı ve düşünmeyi engelleyecek bir sürü kural ve yasaklar konmuş ortaya.
Çıkarları için kimileri savaşlara koşmuş insanları. Kuralların gerekliliği ile ses çıkarmadan kabullenilmiş bu savaşlar. Bazen tanrıyı da katmışlar bu kuralların içine. “Tanrı istiyor! ” En hassas noktadan vurmuşlar insanları? Tanrının isteklerine karşı gelmek cehennemde ateşler içinde kavrulmayı getirirmiş. Cayır cayır hem de! Ve susmuş insanlar. Susmuş…susmuş! Ya da susturulmuş!
Güzellikleri yaratan tanrının yine kendisinin yarattığı çirkinlikleri düzeltmeye çalışmış insanoğlu. Kime göre çirkin veya kötü olduğu bilinmeyen çirkinlikler, kötülükler düzeltilebildiğince düzeltilirken düzelmeyenlerin yok edilmesi kararı ile yine savaşlar boy göstermiş dünyada. Ölümler kalımlar hep tanrı adına yapılmış, sözde. Peki tanrının yarattığını değiştirmeye çalışmak, öz haklarını hiçe sayarak yapısıyla oynamaya çalışmak ne kadar tanrıyı kabullenmektir? Tanrı bu görevi bize ne zaman vermiştir? Ya da bu görevi tanrı hangi özelliklerimize göre bize vermiştir? Yaratanın yarattığını beğenmemek tanrıyı ne kadar kabullenmektir?
Ne kadar güçlü hissederiz ki kendimizi tanrı adına kararlar alıp uygulamaya sokarız. Tanrı mı bizden istiyor kimi şeyleri yapmamızı yoksa bize zorla mı yaptırılıyor yapmak istemediklerimiz başkaları için? Sadece onlar istiyor diye! Tanrı ne istiyor bizden? Öldürmemizi mi? Yok etmemizi mi? Yoksa tanrı adı altında bunları bizlere başkaları mı yaptırıyor? Peki kim bunlar? Kimler?
Yedi günde kurulmuştu tüm evren ve eşit doğmuştu insanlar. Erkek de insandı, kadın da. Ve doğa da mutluydu o zamanlarda. Oysa şimdi…?
Ne zaman? Kim? Nasıl yok etti?
ve tanrı güzellikleri yarattı
ve çirkinlikleri
iyiyi yarattı koca yüreğin içinde
kötülükle beraber
şeytan dendi kötülüklere
insanı yarattı tanrı
erkek
kadın
içine kattı her var olandan
ve
ihanet ettiler insanlar
tanrıya
kendi çıkarları adına
ne istedi tanrı insanlardan
ve ne oldu
ve tanrı ağladı
ve insan
yok etti
tanrıyı
çıkarları adına
Atilla Güler
YORUMLAR
Tanrının bunların hiç birinden haberide yok... birileri onun adına kara yüreklerini, kara ruhlarını... boşalta dursun...
selamlar olsun Atilla Güler'e... bugün seni biraz daha özledim Atilla ağabey... Taksimde bir kahve tadında buluştuğumuz ilk muhabbetimizi yaptığımız gün geldi aklıma... kahve kokusuyla hayatıma hoş geldiğin o gün...
seni özlemle ve hasretle kucaklıyorum ağabey...
Herşeyin bir anlamı ile gelmiştir bu dünyaya..
İnsanoğlu..
Fakat
Her anlamsızlığı türetmeyi de başarmıştır
Garip bir oran da üstelik..
Ve sonucu en başarılı olduğu alandır insanın..
Anlamsızlık konusunda çok başarılıyızdır..
Dünyalılar olarak..
Güzel bir konu ve anlatım ki yaşamın şifresi gibi..
.....
Sevgim
Saygılarımla..
Mükemmeldi söylenecek çok fazla birşey yok Allah insanın yüreğinde İman eksikliği hissettirmesin...cahilliğin tek göstergesi nerden geldiğini nereye gideceğini bilmemektir Hepimiz topraktan oluşan Adem a.s'ım Allah yardımıyla oluşturduğu eserleriyiz bunun kıymeti bilinmeli ve şükredilmeli ,Allah Aciz kullarından korusun bizleri....
çok çok önemli bir konuya deyinmişsiniz dünya işlerine dalıp unutanlara hatırlatılmalıdır ki sınavdayız basarırsak yasarız kaybedersek yasadıklarımızın bedelini öderiz...
Yedi günde kurulmuştu tüm evren ve eşit doğmuştu insanlar.
Erkek de insandı, kadın da.
Ve doğa da mutluydu o zamanlarda. Oysa şimdi?...
miteolojik bir gözle ancak bu kadar güzel anlatılırdı...
kutlarım sizi.
Okurken ne aklıma geldi biliyor musunuz ?
Bayram eğlenceleri biten halk, yine âdetleri üzere yemeklerini almak için puthaneye gelmiş, ancak puthaneyi harabeye dönmüş bir durumda görünce, putları bu hale getirenin İbrahim (a.s.) olabileceğini düşünmüşler, İbrahim (a.s)'i çağırıp şu şekilde sorguya çekmişlerdir:
"Ey İbrahim! Tanrılarımıza bu hareketi sen mi yaptın?"
Hz. İbrahim bu soruya "Belki onu, şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorsa, onlara sorun!" şeklinde cevap verdi (el-Enbiyâ, 21/62-63). Halk, putların cansız ve konuşamaz olduklarını itiraf edince İbrahim (a.s) tevhid inancını haykırırcasına şöyle dedi: "O halde Allah'ı bırakıp da size hiç bir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" (el-Enbiyâ, 21/66-67).
çok şükür ki tanrıların elinde değiliz, bir an okuyunca düşündüm...VE...ŞÜKRETTİM.
inandığım Allahın c.c.; bir annenin çocuğuna duyduğu şefkatın on katını kuluna duyması her zaman kuluna kapısının açık olduğunu gösterir.
Şaban bey haklı tanrılar bir masal ve masal olarakta anlatılacak...
bilim maymundan geldiğimizi söylüyor, oysa ben Adem a.s geldiğime inanıyorum yanı benim aslım insan.
Bilim adamlarının islam dinini nasıl övdüklerini ve bilime ışik tuttuğunu söyledikleri o kadar çok yazı ve sözleri var ki...
OKUDUKCA İNSANIN İMANI ARTIYOR.
TEKRAR TEŞEKKÜRLER
çok önemli konulara değinmişsiniz,
"mayası bozuk " deriz ya siz bunu baharat olarak kullanmışsınız hoşuma gitti...
tanrılaşıpta kendi çıkarlarımız için yaşadığımız ve bizim için var edilen dünyayı yok etmeyelim.
kutlarım
oysa güzel ve çirkin geçinemediler yaratılmışlıklarında..
ya çirkin çok suçluydu, ya güzel çok güzeldi...
çıkarları adına ihanet edenler, yaratılırken yalnış baharat katılan, son kullanma tarihi geçmiş ürünün metan gazlarıydı..
sosyolojik bir gözlemle okudum, soluksuz, keyifle..
kutlarım yazarı...
Aşağıpazar'da yalanlar söyleyip, Yukarıpazar'da duyunca kendimizin de inandığı yalanlar arasında yalan dünyadan şu ya da bu şekilde geçip gidiyoruz...İnsanın kendi yaratılışına ilişkin tüm mitolojik efsaneleri yalnızca efsanedir..Bundan öte hiç bir şeydir...Ancak insanlar toplumları yönetmek adına zamanla egemen sınıfların alt yapı ve üst yapı kültürlerini öyle yoğurmuşlardır ki herkes aslının nereden geldiğine masallardaki gibi inanmıştır.Bilim ise tamamen farklı söyler ve aslolan bilim ve yaşamdır...Emeğiniz sağlık.Saygıyla.
Şaban Aktaş tarafından 8/29/2008 3:05:19 PM zamanında düzenlenmiştir.