- 403 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ölmedi mi Bacanak?
ÖLMEDİ Mİ BACANAK?
Necmettin abi, Hakk’a yürüdü. Hey hey!.. Gelimli gidimli dünya, sonucu ölümlü dünya... Neylersin sırası gelen gidecek. Necmettin abiye Yüce Tanrı, gani gani rahmet eyleye. Yattığı yer nur ola. Amin amin...
Necmettin abi, şen şakrak biriydi. Bulunduğu meclislerde kahkahalar ayyuka çıkardı. Yoksa kahkaha tufanı mı deseydim? Deyimin tam karşılığıyla söz ustasıydı. Sühendandı. Sühan perdazdı. Çelebi bir insandı. Büyükle büyük, küçükle küçük... Saatlerce konuşur, herkesi ağzına baktırırdı. Bıktırmaz, usandırmazdı. Tam bir meddahtı, bugünün tabiriyle iyi bir "stand-up"çıydı.
Necmettin abi, H.Ömer abimin yakın arkadaşıydı. Bize sık gelir giderdi. Her işimizin bir ucundan tutardı. Bir taraftan da:
-Bulgurunan yarma... Muhsün Hoca’nın evine varma... Varırsan da boş durma! derdi. Gülüşürdük.
Lise öğrencisiydik. Sap arabasıyla sap toplamaya giderdik Mehmet’le. Şimdiki gibi bolluk değil...Tarla tarla gezerdik. Omuzumuzda tırmık... Necmettin abi de sap toplamaya çıkardı. Çoğu kez onu izlerdik. Çünkü o saplı tarlaları iyi bilirdi. Bize takılırdı:
-Kotürüm avcıları... Sizden gurtuluş yok... derdi. O gün işimiz daha kolay olurdu. Hem onunla çalışırken yorulmazdık ki!
Konu sıkıntısı çekmezdi. Konuşurdu. Hem de can kulağıyla dinletirdi. Fıkralar, anlatılar, tekerlemeler... Hele bir soy adı söylerdi, uzun mu uzun. Adamın birinin soy adı güya: “Uzungavakaltındayataruyuroğlu” imiş. Öyle söylerdi Necmettin abi. Ben onun yalancısıyım.
Avcı fıkraları meşhurdur. Avcıyla atıcının önünü kesmeyeceksin. Necmetitin abi bunun ikisinde de mahir. Hem avcı, hem atıcı... Yürü be yiğidim kim tutar seni?
Necmettin abi, bacanağı Dadal’ın Mustafa’ya bir av hikayesi anlatıyor:
-Bacanak, geçen gun (gün) çifteyi aldım ava çıktım. Bağlarda bi dilki gordüm. Bi gaysinin dibinde. Hemen nişan vaziyeti aldım. Gez, goz(göz), arpacık... Bastım tetiğe. Dilkiyi alnından ardındaki ağaca çiviledim. Hayvan gurtulmak için çok çabaladı. Ben yanına varıncaya gader derisini soyundu. Gerisini alıp gaşdı (kaçtı).
Dadal’ın Mustafa pür heyecan:
-Dilki ölmedi mi bacanak, ölmedi mi yav?