YÂR-İ SADIK
Eskilerin anâsır-ı erbaa dedikleri toprak, ateş, su ve hava yaşadığımız hayatın içerisinde ve biz onlardan bir şekilde etkileniyoruz. Farâbi, bu âlemin ilâhi iradenin bir tecellisi olarak dört unsurun birbiriyle karışımı, bileşimi veya çözülmesinden meydana geldiğini söyler. Biz de bu yazımızda bu dört unsurdan biri olan toprak ve onun saklı olan mana dili üzerinde birkaç söz etmek istiyoruz. Hani Âşık Veysel’imizin benim sadık yârim dediği toprak…
“Bu dört unsurdan sana en yakın olanı hangisidir?” diye bana soracak olursanız, size cevabım toprak olur değerli dostlarım. Topraktan gelip toprağa gidecek olmamız, canlı hayatının devamı için toprağın en temel unsurlardan birisi olması veya toprağa yüklediğimiz anlamdır bize bu yakınlık hissini veren. Biz toprağa “ana” vasfını layık görmüşüz ve “toprak ana” demişiz, bize hayat kaynağı olarak ikram edildiği için.
Toprakta bulunan maddelerle, insan vücudunda olan maddelerin bilimsel olarak incelemesi yapılıyor. Bu inceleme sonunda her ikisinin de muhteviyatının aynı olduğu gözlemleniyor.
İnsan, hayvan ve bitkilerin beslenmesinde temel kaynaktır toprak. Sizin gördüğünüz o toprağın bir gramında milyonlarca canlı bulunduğunu söylüyor uzmanlar. Bir santimetre kalınlığındaki toprak ancak birkaç yüzyılda oluşabiliyor. Toprağın altında bambaşka ve renkli bir dünya yaşamakta ve içerisinde hayat kaynamaktadır.
Ateşten yaratılan şeytan, topraktan yaratılan Âdem’e secdeyle emrolunmuştur. Demek ki mütevâziliğin sembolü olan toprak ateşten daha üstün.
Toprak deyince aklımıza hemen mütevâzilik, şefkat, merhamet, fedakârlık, mahviyet(yokluk), bencillik ve kibirlilikten uzak olma, cömertlik, karşılıksız verme, kusurları örtme, alınteri, helâl kazanç, vatan, şehitlerimiz, herkesi kucaklama, birlik ve bütünlük gelmekte.
Toprak insanoğlunun aslı olduğu halde, onun ayaklarının altındadır. Bu da bize, baş olmak veya başlar üstünde taşınmak için ayaklar altında ezilmek gerektiğini hatırlatır. Yani nefsinizle birlikte gelen kibir ve gururunuzu ayaklar altına alacaksınız, insanların hizmetine koşacak, onların ihtiyaçlarını giderecek ve onlara faydalı olacaksınız. Bütün bunları yaparsanız sizi herkes sever, baş tacı yapar. Bütün mesele toprak gibi mütevâzi olabilmekte. Bunu başarabilen insanlar erdem ve güzel ahlak sahibi, gönül zengini, büyük insanlardır.
Neşv ü nemâ bulamaz düşmeyicek hâke nebât
Mütevâzı olanı rahmet-i Rahmân büyütür (Laedrî)
Bir tohum, toprağa düşmeyince asla büyüyüp gelişme gösteremez. Çünkü mütevazı olup başını yere indireni Allah’ın rahmeti büyütür. İnsan mütevâzi olursa Allah onu diğer insanlar arasında yükseltir.
Ünlü mütefekkir Sa’dî şöyle der : "Ey insan! Cenabı Hak seni topraktan halk etmiştir. Toprak gibi gönülsüz, mütevazi ol. Madem ki topraktan yaratıldın, ateş gibi haris, cihanı yakıcı, inatçı olma. Korkunç ateş baş çekti, yükseldi, sivrildi. Toprak ise tevazu gösterdi. Ateş yükseldiği (kibirlendiği) için ondan şeytan yaratıldı. Toprak tevazu gösterdiği için ondan Âdem yaratıldı.”
Mevlana’nın hani o levhalar haline getirip duvarlarımıza astığımız meşhur yedi öğüdü vardır. O yedi öğütten bir tanesi de şudur: "Tevazuda toprak, müsamahada deniz gibi ol". İnsanın yaratılışından gelen toprak gibi yetiştiricilik özelliği vardır. İnsan bu özelliğini iyi kullanmalı ve çevresine faydalı olmalıdır.
Topraktan bahis açılır da, bu toprağın sesi Aşık Veysel’e yer vermemek olur mu? Onun “Kara Toprak” şiirinde anlatmak istediği sadakat ve vefayı kendisine gösterelim ve birlikte okuyalım.
Kara Toprak
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Âdem’den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yarim kara topraktır
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır
Dileğin var ise Allah’tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan
Benim sadık yarim kara topraktır
Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul Allah’a
Hak’kın hazinesi gizli toprakta
Benim sadık yarim kara topraktır
Bütün kusurlarım toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yarim kara topraktır
Herkim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır
(AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU)
Anadolu insanı toprakla iç içe yaşar. Aslı ve esası olan toprak ömrünün sonuna kadar onun avuçlarındadır ve o da ömrü nihayet bulduğunda kendini onun kollarına bırakır.
Çok katlı apartmanlarda oturup, beton zemine ayak basmaya alıştık. Topraktan uzaklaştıkça mütevâziliği de unuttuk. Başlangıçta öyle hevesliydik ki modernlik ve zenginlik göstergesi bu hayat tarzına. Şimdi arar olduk bahçeli müstakil evleri. Toprak gibi bir nimetin kıymetini iş işten geçtikten sonra anlayabildik. Ah canım ne rahatlık, ne huzur varmış o evlerde! Ayrıca bahçeli evlerdeki bereketi bu çok katlı apartmanlarda bulamazsınız. Zaten bahçeli evlerin katilidir onlar. Gelip o güzel mahallemizin ortasına arsızca konup bahçelerimizi, oyun alanlarımızı, toprağımızı alıp götürerek komşuluğu, dostluğu öldürmedi mi bu çok katlı apartmanlar?
Modern hayat tarzının lüks ve rahatlığı ayağımızı topraktan koparıp alıyor maalesef. Hasret kaldık, şöyle yalın ayak toprağa basıp vücudumuzdaki elektriği atmaya. Dikkat edin ayağınız yerden kesilmesin, toprağa sağlam basın!
(RECEP ŞEN)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.