- 1115 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
ÇALIŞIYORUM ÖYLE İSE KADINIM
Kadın çalışsın, çalışmasın her zaman ailede ailenin yükünü omuzlarına sırtlanan en büyük emektar, en büyük karşılıksız vericidir.
Kadın ile evlenene kadar her türlü özeni kadına gösteren ve kadını evliliğe ikna etmek için her türlü inceliği yapan erkek “çiçekler, akşam yemekleri, kutlamalar, gezdirmeler şirinlik gösterileri ve eğlendirmeler gibi” Evlendikten sonra hemen değişir, annesinden gördüğü her türlü hizmetleri daha ikinci gün karısından bekler.
Oysa günümüzde kadın yetiştirme şekline bir bakın; bilinçli ailelerde eğitimli kadın her şekilde teşvik edilmekte, kadın okumakta ve artık kadın iş hayatının ortasında olup çalışmaktadır.
Artık eğitimli olsun eğitimsiz olsun yaşam koşullarının gerektirdiği şekilde daha insanca yaşamak isteyen erkekler de evlilik için çalışan kadını tercih etmekte.
Peki beklentide çalışan kadından yana olan çalışan kadınların eşi olarak erkekler yeterince görevlerini yapıyormu?
Şimdi size bir ilgisizlikten dolayı karısına boşanma davası açan kadın ile erkeğin mahkeme diyaloğunu aktaracağım. Karar sizin.
- Adınız?
- Ayşe Tezcan
- Sizin adınız?
- İbrahim Tezcan
- Davacı taraf Ibrahim Tezcan; karınızdan ayrılmak istiyorsunuz sebebini mahkeme huzurunda bir kez daha aktarın.
- Efendim eşim evlilik birliğinde bana karşı görevlerini yerine getiremiyor. Bana karşı ilgisiz, ben çok yoğun çalışıyorum akşam eve yorgun geliyorum. Zamanında yemeğimiz hazır olmuyor, her zaman yalnız kalıyorum, hiç bir zaman bana karşı güleryüz göstermiyor. Hep asık suratlı ve mutsuz. Artık eve gelmek istemiyorum. Çünkü her zaman benden başka öncelikleri var. Anlaşamıyoruz.
- Ne iş yapıyorsunuz
- Bir fabrikada teknikerim efendim. Montaj bölümünde.
- Davalı taraf siz ne iş yapıyorsunuz.
- Efendim Çalışma Bakanlığında devlet memuruyum.
- Kaç çocuğunuz var.
- İki tane efendim. Bir kız bir erkek. Kız beş yaşında ana okuluna gidiyor. Erkek dokuz yaşında ilkokula gidiyor.
- Eşinizin sözlerine ne diyorsunuz? Anlaşamadığınız doğru mu?
- Doğru efendim. Ancak ben iki yerine üç çocuğu idare etmeye çalışıyorum. Çünkü eşim çocuk gibi ilgi bekliyor, lakin hiç bir şekilde yardımcı olmuyor, onunla konuşamadığım ve hiç bir şekilde sorunları dile getiremediğimiz için beklentiler doğrultusunda oturup birlikte çözüm üretemiyoruz.
Evde yedir, içir, giydir, temizle, topla, çocukların her türlü ihtiyacını düşün, her şeyin en iyisini yapmaya çalış, her şeyin ucuzunu bul, elindeki az geliri yetiştirmeye çalış. Çocukların hastanesi, kreş eğitimi öğretmenleri ile görüşüp toplantılara katıl, alışveriş yap, yemeğin hazırla, yedir, topla. Hakim bey çocukların ödevlerinin yaptırılması, vaktinde yatırılması herkes yattıktan sonra çocukların oyuncaklarının toplanması ortalığın düzeltilmesi, bulaşıkların makineye yerleştitilmesi, kreşten gelen kirlilerin makineye konulup yıkandıktan sonra asılması, akşamdan yarının yemeğinin düşünülmesi, çocukların beslenmelerinin ayarlanması yatmadan evin kotrol edilmesi, sabah çocuklardan önce kalkılması, kahvaltının hazırlanması, çocukları kaldırıp kahvaltılarının yaptırılmasından sonra oğlanı servise yetiştirmesi kızı kreşe bırakması hepsi benim işim. Gezme istemedim, eğlenme istemedim, arkadaş istemedim. Çok para istemedim. Sadece destek istedim. Bunca iş içinde nasıl gülümseyim hakim bey, benim de ilgiye desteğe ihtiyacım var iken ben nasıl eşime ilgi göstereyim, nasıl güleyim. Sorarmısınız evlenirken iki çocuklamı geldim. Ben bu çocukları babamın evinden getirmedim ki…
Kadın çalışma hayatının getirdiği iş yükü arasında bir de ev işlerini yürütmeye çalışırken erkek ilgi bekliyor.
Oysa yetmişler ve hatta seksenlerde büyük şehirde aileler çekirdek aile olup, bazen anneanne veya babaannelerin bulunduğu büyükler ile birlikte yaşanılan aileler de vardı. Anneler çalışmaz, roller daha belirgindi. Ben böyle bir ailede büyüdüm. O zaman farkına varamadığım ancak bir koşuşturma ve telaş arasında günümüz çocuklarının bu güzelliği hiç göremediği maddi yoklukların yoğun olduğu, lakin bir o kadar da gelin kaynana ve hatta çocukların yaşam kavgasını birlikte üstlendiği büyük kocaman bir aleydi benim ailem. O kalabalık ailenin gün geçmezdi ki yatılı birkaç misafiri olmasın.
Annem çok çalışkan bir kadındı. Gerçekten saçını süpürge eden cinsinden. Hani şimdiki gibi ne bulaşık makinası, ne çamaşır makinası, ne de kadınların işini kolaylaştıran diğer elektrikli ev araç ve gereçleri. Kendilerinden bir önceki nesilden tek üstünlükleri sularının musluklardan akması idi.
Bizim evde sabah çok erken olur, babam iş yerinin servisine yetişmek için çok erkenden kalkar, mutlaka kahvaltı hep birlikte yapılırdı. Buzdolabı olmadığından yiyecekler mahalle bakkalından ya da mahalle kasabından günlük alınır, stoklama ancak kuru yiyeceklerde olurdu. Her hafta sonu haftalık yufka ekmekleri yapılır, sadece sabah kahvaltısı için bakkaldan somun ekmek alınırdı. Ta ki yetmişlerin ikinci yarısında idi sanırım eve buzdolabı alınana kadar, arada bir oturduğumuz yere yakın köylerden hayvan sahipleri gelir koyun keser, mahalleli başına birikir, bir, bilemedin iki kilo et alınır, o et o gün pişirilir, haftanın diğer günleri genellikle yemeklerimiz etsiz zeytinyağlı ağırlıklı olurdu.
Şikayet etmezdik, şikayet etmeyi bilmezdik. Onu yemem, bu olmaz, canım istemiyor gibi kelimeler bizim lügatımızda bulunmazdı. Büyük bir sini ortasına dökülen bulgur pilavı ve yanında yufka ekmek en geçerli menümüz olmakla birlikte sobanın üstünde haşlanıp, sonra yine o sobanın üstünde odun ateşinde pişirilen kuru fasülye ve nohut, evde kesilmiş erişte, köyden gelen pekmez, ve ev yapımı turşu en güzel yemeklerimizdi.
Yaz aylarında babam bizi ara sıra açık hava sinamasına götürür, kış aylarında akşamları ise en büyük eğlencemiz sobanın kenarında yere serilen büyükçe bir döşeğin üzerine dizilir, ebemin masallarını ve manilerini şiirlerini dinlerdik. Annem gaz lambasının ışığı altında kim bilir hangimizin kazağını örüp bitirmeye çalışırdı.
Sonra birer birer uyuyanlar, hatta kendini taşıtmak için uyuyor numarası yapanlar kucakta taşınarak yatağına yatırılırdı. Bütün çocuklar ve ebem sobanın sıcaklığı olan tek odada, sobanın dibine yapılan yataklarda ikişer, üçer kişi olarak kediler gibi birbirimizin sıcağından faydalanarak uyurduk. En büyük kavgamız ekmek kavgası idi.
Evde olup da çalışmayan kadınların da yükü tüm zamanlarda olduğu gibi ağırdı. Her türlü yapılan iş kol gücüne, el emeğine dayanıyordu. Babam fiziki olarak sık sık hastalanan narin yapılı, bir o kadar da otoritesini hissettiren, neşeli olduğu zaman güzel sesi ile çok güzel bozlak türkülerini okuyan ailesinin ihtiyacını karşılamak için mücadele eden kendince espirili bir insandı. İşten gelince hepimizi etrafında ister, baba gelince mutlaka akşam sofrası kurulur, üstüne bir de sıcak çay içilirdi. Otururken eğlence olsun diye soba üstünde mısır patlatılır, kestane pişirilir, kavurga yapılırdı.
Bulaşık ve küçük olan kardeşler ile ilgilenmek de ablam maviş ile benim işimdi. En büyük kavgamız bulaşık yıkama sırasında, sen yıkadın, ben yıkadım kavgası olurdu.
Okullar devlet okulu idi, beslenme için süt tozundan yapılan sütler dağıtılır, öğrencilerin ailelerine sıra ile un ve süt verilir, her aile yine sıra ile okuyan çocuklarının sınıfında topluca beslenme içim hamur işi yapar, okula getirir, yapılan hamur işleri beslenme saati için ayrılan arada okul görevlisi ve velilerce dağıtılırdı. Bizim evden birkaç çocuk birden okula gittiğinden anneme daha sık sıra gelir, annem haftada bir iki kez sınıfta bulunan bütün çocukların yiyeceği miktarda pişi yaparak okula götürür sınıfa dağıtırdı.
Yılda bir genellikle şeker bayramı öncesi Sümerbanka gidilir kumaşlar alınır, mahallenin tek terzisi olan Muazez teyzeye elbiseler diktirilir, elbiseler iyice küçülene kadar giyilir, daha sonra da bir sonraki kardeş büyüğünün küçülen kıyafetini giyerdi.
Bütün kadınlar çok güzel örgü işleri yapar, birbirlerinden örgü ve elişi örnekleri alırlardı. Güzel iş yapabilmek kadınlar arası sanki gizli bir yarıştı.
Günümüzde insanlar birbirinden uzaklaşır, kimse kimseyi anlamaya çalışmazken çocukluğumda herkes birbiri ile iletişim halinde, sorunlar büyütülmeden paylaşımlar ile çözülmeye çalışılırdı. Gerçekten Annemin işi çook ama çok zordu. Annem ve babam ilgisizlikten ayrılmayı düşündüler mi? Hatırlamıyorum. Zaten o zamanlarda kadının ekonomik özgürlüğü yoktu, kavga da etse kimse boşanmıyordu ki!!!
YORUMLAR
MANİDAR BİR PAYLAŞIM
TOPLUMSAL BİR YARAYA NEŞTER ATILMIŞ
ARİF BİR ANLATIM
LAKİN KADINI DA ANLAMAK GEREK
KADININ YÜREĞİNİ ÇÖZMEK İÇİN KADINI ANLAMAKTAN GEÇER
NASIL MI?
KADIN NE İSTER?
Kadın sevgi ister, kadın ilgi bekler, kadın için bir tutam sevgi bir yudum nefes yeter bile
Tabi’i ki kıymetini bilene.
Kadın çok hassas bir duyguya sahip, kadın çok nazik bir kişilik, kadın şev kat merhamet vicdan yüklü,
Kadın şiddetten baskıdan hoşlanmaz, kadın hem ana, hem bacı, hem sevgili, hem yardır
Kadın iyi bir dert ortağı, iyi bir sırdaştır, kadın gurur abidesidir.
Kadın çiçek kadın güzellik aynası, kadın yaşam sevinci, yürek sancısıdır.
Kadın, efsanevi aşk Aslı, şirin, Leyla, züleyha, züldür.
Kadın bilgeliktir, kadın medeniyettir, kadın aydınlık menzil, kadın cesaret dik duruş
Kadın sevgi, kadın barış, kadın fazilettir.
Kadın elma yanak ceylan göz ahu bakış, hilal kaş, bal dudaktır, kadın kadife ten sevgi, sevgili aşktır.
Kadın şiirdir, kadın türkü, kadın şarkı, kadın mani, kadın roman, kadın nota kadın ağıttır.
Kadın yasak aşktır, kadın töreler kurban, kadın düzen elinde ezilen acı çeken yaralı bir kanadı kırık kuş,yaralı bir yürektir..
Kadının kolları, güvercinin kanatları kırık, ikisi de bir o kadar ürkek ve özgür.
Kadın, omuruyla, şerefiyle merhametli şefkatli yüreği ile endamı ile güzelliği ile
Kendisine yüklenen onurlu görevleri ile insan gibi, hiçbir baskı tesir altında kalmadan ezilmeden
Mutsuzluğu doyumsuzca yaşayan, mutluluğu bir türlü yakalamayan
karşılıksız sevgiye özlem duyan biri olarak
İnsanca yaşamak, toplumda saygı görmek ister.
Saygıyla
Ali Cemal AĞIRMAN
Hukuk olayında erkeğe biçilecek hüküm kimi Yılmaz Güney filmlerinde dağıtılan adalet cinsinden olabilir
Be hey şerefsiz, hem yengeyi çalıştır hemde beş yıldızlı otel misali her şey dahil sisteminde hizmet bekle der sonrada adamlarına dönerek çocukların ortada kalmaması babında kadın çalışmasın erkeğe maddi destek sağlansın türü bir söz söylerdi muhtemelen
Tabi memur olduğu düşünülürse bu seferde itiraz sırası kadına gelirdi de; aşiret yapısı bunu ne kadar dikkate alırdı Allah bilir
Nihayet Hanımefendi
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 11/7/2016 9:37:25 AM zamanında düzenlenmiştir.