- 433 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARANLIĞA KALMADAN GEL!
Bu saate kalmadan kapının zili çalardı. Ama çalmadı. Gözümün nuru, neredesin? Tek saç teline bile zeval gelmesin, diye uçan kuştan esirgerim seni. Ayak seslerinden tanırım gelişini. Kısrak gibi incitmeden basarsın ayaklarını kaldırım taşlarına. Parmağını zile dokunur dokunmaz ya da anahtarı kilitte döndürdüğün anda içim rahatlar “ oh be “ bugün de kazasız belasız eve döndü ya, “ diye içimden geçiririm.
Bizi çok seviyor olmalıydı ki bir ay öncesinden karanlık dehlizlerden koşup gelmişti aydınlığa. Kollarımıza atılır atılmaz, sıcaklığıyla özdeşleşmiştik. Bu kaçıncı evlat sevgisiydi Yarab. Bazen oluyor sana kızıyor, dünyadaki bu çarpık düzene çeki düzen ver, diye isyan ediyorum ya kusura bakma. Sen affedicisin. Sadece sen affedersin, gerisi yalan! Devir kalleş devri. Kimselere güvenilmiyor ki. Ne dostluk kalmış ne de sadakat. Varsa yoksa Rabbena hep bana.
Babalık ne kadar zormuş Yarab. Acı çeksen belli etmeyeceksin. Gözyaşları döksen hep gizli tutacaksın. Evlatlar karşısında babalar hep güçlü görünmek zorundalarmış. Analar, neyse de. Yani anaların gözyaşlarına alışıkmış veletler. Ne yapıp eder, ana yüreğini hoş tutmasını bilirlermiş. Babalara gelince durum değişiyor. Kaşın oynasa farklı bir anlam, dilin biraz sertelse daha farklı bir anlam çıkarmaya meyilli bu çocuklar.
Neyse büyüyen gidiyor, yuvadan uçuyorlar ya gel de sen geride kalan babayla ana kuşlara sor. Tüyler git gide dökülmekte, eskisi gibi yuvadan cıvıl cıvıl sesler gelmemekte. Öyle boynu bükük, öyle hüzünlü ki ebeveynler. Bir yerde de dünyanın kuralı böyleymiş diye deli gönül teselli bulmakta.
Saatin tik takları yok ama zamanın hayli geç olduğu aşikâr. Hanım, çay soğudu diyor. Tabakların kapakları hâlâ açılmadılar. Kızım Aysu’ nun soğuk yemekleri sevmediğini hiç bilmez miyiz. Kızım her şeyin iyisini yesin, giysin diye nasıl da üzerine titriyoruz. Çocukluğu geliyor gözlerimin önüne. Bir el uzunluğu kadar iken şimdi boyumu geçti aşkım. Ona aşkım diyorum içimden. Aşkların en büyüğü benim kızım. Tabi ki herkesin kızı öyledir şüphesiz. Nasıl da oynardık parklarda. Annesi, tezgâhta çul, çaput satıp para kazanacak, biz de kızımla pazara en yakın parkta oynayacağız. Gözlerim üzerinde. Aman salıncaktan düşmesin, aman kafasına bir şey çarpmasın. Aman şu olmasın, bu olmasın. Hep gülsün ve mutlu olsun kızım. Sonra göğsümün sıcaklığında mışıl mışıl uyutuşum. Ninni yavrum, ninni. Uyusun da büyüsün benim güzel yavrum! Gerçekten güzeldir benim kızım. Boyu şimdiden bir yetmişi geçti. Facebok asla yemez. Narin bir bedeni, keklik gibi sekişi, ceylan gibi bakışlarıyla gönüllere taht kurar benim yavrum.
Ne çabuk günler geçiyormuş. İnsan, yavruları büyüdüğünde anlıyor bunu. Çocukken onlarla çocuklaştığı için habersiz geçiyormuş zaman. Biliyorum o da ağabeyleri gibi yuvadan uçup gidecek ve Köroğlu Ayvaz misali iki ihtiyar anılarımızla teselli olacağız gözlüklerimizin üzerlerinden bakışarak. Kolay değil şimdiden otuz bir yılı birlikte aşmışız. Yıllar geçtikçe ey kadın, sen ne vefalı insanmışsın, diye kükreyesim geliyor.
Kulaklarım dairenin merdivenlerinde. Patır patır birileri iniyor. Anlıyorum kimlerin indiklerini. Artık aşina olduk; hangi nefesin kime ait olduğunu.
Kızımın ayak seslerinden tanırım. Önce dış kapıyı anahtarı ile açar, on iki basamaktan sonra dairemizin kapı kilidinden anahtarın sesi duyulur. Şu anda bunların hiçbiri olmuyor ne yazık ki.
Nerdesin kızım, gel artık. Kışın günler çok kısa. Sana demiştim:
Karanlığa Kalmadan Gel!
Haber saati yanaşıyor. Canım haberleri izlemek istemiyor. Bıktım artık vandalların katliamlarından ve de trafik kazalarından.
Hanım, “ benim dizi başlayacak, diyince rahatlıyorum.”
Oturduğum köşede ne kurgular kuruyorum ne kurgular. Çıldırmak üzereyim. İnşallah bir şey olmamıştır sana içeri girdiğinde yine gülümser gözlerin.
Oh be! Nihayet. Apartman kapısının kilidi bir kez döndü, kapı açıldı. Sonra oniki basamak. Sayıyorum, asla yanlışlık yapmam. Tam oniki basamak. Anahtar kilide girmeden dürbüne bile bakmadan kapıyı açıyorum.
“ Selam babacığım, metro rötar yaptı, onun için geç kaldım.”
Babalar güçlü olmalı, sevinç gözyaşlarımı içime akıtıp sarılıyorum yavrucuğuma.
“ Canım kızım!..