- 1075 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI
İnsanoğlundaki anlam arayışı, beşeriyet namına gittikçe salgınlaşan bir tür vebadır.
Bizler merak eden,sorgulayan ve irdeleyen yaratıklarız. Velhâsıl kendi değer anlamlarımız doğrultusunda ideolojiler ve inanışlar oluştururuz.
Kişinin anlam arayışı soyutsal imgeleri somutlaştırma çabası içine girişmesinden doğar.
Bu evrenin/kozmosun tabiatına hem aykırı hem değildir.
Aykırı oluşu, kişiyi - arayış sürecinden doğan- sapkınlığa ve egosal açlığa dönüştürmesidir.
Kendi değerlerimiz doğrultusunda anlam arayışımız kafamızı fazlaca karıştırır. Bazen doğrunun ve yanlışın; gerçeğin ve sahtenin ayrımını yapamayız. Kaygısal inanç açlığı çekeriz ve biliriz ki arayışlarımızın kaygılarını dindirmeye yönelik her türlü etkeni içinde barındıranlar; bugünlerde rey ve şöhret peşinde koşmaktadırlar.
Bencil kişi kendi gerçeğini -sorgulamaksızın- benimser ve benimsetme gayesi içine girer. Çünkü burada anlaşılma isteği, takdir görme gibi çocuksu alışkanlıklarımız vardır.
Pencerenin diğer tarafında ise insanoğlunun anlam arayışında, kozmosun tabiatına aykırı olmadığına değindik.
Elbetteki her anlamlandırma kendi içinde yaratıcılık taşır. Sanatsal şeklimizde şairlerin imgelerini, ressamların sürrealist eserlerini örnek olarak verebiliriz.
Tanrıyı arayışa geçen berduşt bilir ki gerçekte aslolan tanrı, kendi içindedir. Anlamlandırdığımız her şey bize aittir ve biz’dir.
Bir keşiş dostumun dediği gibi "Gerçeği aramaktansa, kendinizi arayın. Çünkü gerçek kendinizde saklıdır."