- 476 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sigara
Elleri masada oynaşıp duruyor, sabırsız bakışları oradaki bütün insanların üzerinde dolaşıyordu. Önünde boş sandalyeler, yüzünü okşayan tatlı rüzgâr, iki parmağının arasında titrettikçe külünü savurduğu ucuz sigara, düşünceleriyle içinde kavurduğu acizliği, karanlığı fırsat bilip nasılda yine dışarı çıkmıştı. Kısa saçlarının verdiği serinlik, kışı bir bahara çeviren her nasıl bir şartsa artık, içinden güzelce saydırıyordu. Caddeye bakan dört kişilik bir masada tek başına oturuyor oluşu hayli rahatsızlık veriyordu kendisine. Yalnızlığının ne denli büyük olduğu büyük masalara tek başına oturma rastlantısıyla çok belli oluyordu. Dükkânın kapısı her açılışında, bağrışan menteşeler gürültülü insanların sesini bastırmaya çalışıyordu sanki. Cılız parmaklarının arasında, tamamen küle dönüşen sigarayı küllüğe atıp dumanını izlemeye koyuldu. Yine ciğerleri bayram etsin diye yaktığı sigarayı; ağır düşüncelerine, rüzgâra içirmişti. Ceketinin sağ iç cebine giden eli paketi sarmaladı, ileri doğru salladı, dudağına doğru götürüp aradan çıkan sigarayı kıstırıp çekti, ellerini siper edip yaktı. Paketi ve çakmağı masaya bıraktı, sokaktan gelen aşırı saçma muhabbetlere kulak asmak istemiyordu fakat duyuyordu işte. Uzak sesler birden netleşiyor, sonra uzaklaşıyor daha sonra diğer seslerin uğultusunda yok oluyordu. Titreyen bacaklarını bir saniyeliğine durdurdu, sağ kolunu sola doğru hızlıca savurup saate baktı, parmaklarının arasındaki sigaranın külü savrulmuştu o esnada. Göz ucuyla küllerin savrulduğunu görünce küllüğe bırakıverdi sigarayı. Vakit epeyi geç olmuştu, saatlerce gereksiz gürültülerin içinde beklediği kimdi, neydi, kendiside bilmiyordu. Dizleri yeniden titremeye koyulurken, güzel bir kadın hemen önünden geçiyordu; öyle fazlaca bakımlı değil, en büyük süsü gülüşüydü galiba. Kaçamakça bir göz değdirdikten sonra sırıtıp çevirdi başını. Aklı yine sürüp giden bekleyişlerine takılıp kaldı, elindeki tüm fırsatları küçücük de olsa, iyilik yapmak için kullanıyordu. E daha ne yapmalıydı, seviyordu işte insanları zor durumdan çıkarmayı. Kendisi de insandı ya, bazen, bazen değil bu aralar çokça; düştüğü yerden kalkamıyordu, battığı bataklıktan çıkamıyordu. Umutla yerden uzattığı eli hep havada kalıyordu, peki diyor, solgun yüzüyle doğruluyordu güç bela. Hani parazitler olur ya, yaşamak için hayvanlardan beslenirler, kaşındırır, rahatsız ederler. Menfaat için bile kimsesi yoktu adamın. Şimdilerde parazitler bile seçiciydi haliyle. Kafasını sallayıp bu düşüncesini onaylar gibi yaptı, kaşları kalkıp kalkıp iniyordu. Düşüncelerine kendini öfkelice kaptırmış oluşu yüzünden sallayıp duruyordu başını. Birden arkasından hızlıca, sol omzunun üzerinden dumanı havada gidip gelen bir çay bardağı belirdi. Titreyen bacaklarını kısa bir kasılmayla durdurup elini, gelen bardağa uzatmıştı ki, ısrarla lacivert gömlekli bir kol onu masaya bırakıp gitti. Arka taraflardan yükselen hunharca gülüşlerin gölgesinde kalmıştı çayı karıştırışı. Buharlar bir sağa bir sola savruluyordu, gülüşler zayıflayınca bardağın tıngırtıları kulağına değmişti. Gereğinden fazla karıştırdığını o sırada anladı. Çay tabağına biraz çay dökülmüştü, bunun olmasını hiç sevmezdi; iki parmağıyla bir tane selpak çekti, bardağı kaldırdı, selpağın üzerine koyup çay tabağındaki çayı yere silkeledi. Sonra yeniden bardağı tabağın içine koydu. Ağır ağır yudumlarken, kapı yine çığlık atarak açıldı. Adam etrafına bakınıp, yanından geçen garsonun kolundan tuttu, kendisine doğru çekip;
—Şu kapıyı bir ara yağlasanız iyi olacak, siz nasıl bu gıcırtıya tahammül ediyorsunuz anlamıyorum. Diye sitem etti. Genç garson yoğunluk içerisinde;
—Peki, efendim, arkadaşlara ileteceğim, diyerek başından savdı.
Kafasını iki yana onaylamayan bir tavırla salladı. Küllüğe baktı, uzun bir kül demeti dibinden tütüyordu. Dişlerini sıkıp küfretti, çayı hızlıca yarısına kadar içip kalktı. İçtiklerinin parasını ödedi.
Gıcırdayan kapıyı açtığında da küfretti. Paketinden bir sigara daha çıkardı, hızlıca yakıp içine çekti. Yavaş yavaş caddede yürüyen insanların içine karıştı. Bu kadar dalgın düşünmeyi bırakması gerektiğini düşündü. Ya da her gün; bir paket sigarada, düşünceleri için alacaktı.