- 754 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Fotoğraf
Genç adam elindeki bir fotoğrafa bakarak saatlerce aynı yerde oturuyordu. Fotoğrafı elde etmek için öyle araştırmalar yapmıştı ki en ünlü istihbaratçılar bilse kıskanırdı. Fotoğraftaki bir kadına bakıyordu. Baktıkça bekledikçe bir sıkıntı basıyordu içini. Böyle olmayacaktı. En iyisi bir mektup yazmasıydı. Evet mektup yazacak ve mail atacaktı. İçini döküp rahatlayacaktı. Ne olursa olsundu. Başladı yazmaya.
Merhaba. Ben bir fotoğrafını gördüm. Ona bakıyorum sürekli. Böyle bakmakla olmaz dedim ve sana içimden geçenleri yazmak istedim karşılık beklemeden.
Sevdiği adamı başkasına kaptıran insanın bakışları vardı gözlerinde. Ya da ben öyle görmek istediğim için öyle görüyordum. Öyle uzaklara bakıyordun. Fotoğrafta gülmek adettendir diye biraz zorlama olduğu anlaşılan bir gülümse vardı yüz ifadende. Fotoğraflar da olmasa gülmeyecektin belki de.
Şimdi bu fotoğraf benim elimde. Senin haberin yok. Sürekli fotoğrafına bakıp seni düşünüyordum. “Göz torbaları şişmiş uykusuz mu kalıyor acaba? Bacak bacak üstüne atmış. Kolları, elleri… Sağ elini sol elinin üstüne atmış. Parmakları dört tane. Baş parmağı görünmüyor. Parmaklarında yüzük yok. Ohhh. Yüzünde hafif bir gülümsemenin verdiği kırışıklık var. Gülümsemesi mutlu insanların gülümsemesi gibi değil. Mutsuz insanların gülümsemesi gibi de değil. İkisinin arasında yarası kanayınca acısı aklına gelen insanların gülümsemesi var. Zoraki bir gülümseme. Belki de tam o anda beni düşünüyordu o yüzden böyle baktı. Acaba onun elinde de benim bir fotoğrafım var mıdır? O da bana saatlerce bakıp benim gözlerimdeki özlemeyi görüyor mudur? Beraberken anlatamadığım şeyleri bir fotoğraftan anlatabilir miyim ona? Ya da beraberken anlayamadıklarını bir fotoğraftan anlayabilir mi?”
Bir fotoğraf kaldı geriye bir de gözlerimizin içi parlarken dinlediğimiz şarkılar. Senin saçların kıvırcıktı arkadan iki yandan topuz yapardın. Pek yaraşırdı sana. Yeşil kapşonlu ceketin vardı. Soğuk havalarda şapkasını iki elinle tutar kendini de hafif ileriye atarak başını örterdin. Bir de kırmızı gömleğin vardı. Yakasında siyah dikiş izleri olan.
Senin tezgahtarlık yaptığın mağazanın önünde öğlenden akşama dek beklediğim gün giymiştin kırmızı gömleğini. Ben de o gün hiç sevmediğim halde bir şapka takmıştım. Çünkü saçımı sıfıra vurdurmuştum ve yeni yeni uzuyordu saçlarım. Sen de gülerek şapkayı zorla kafamdan almaya çalışmıştın o akşam.
İş çıkışında seni eve bırakırken yol hiç bitmesin istemiştim . Hiç yorulmazdım neydi ki yorgunluk. İnan şimdi oturduğum koltuktan kalkıp mutfağa gidip su içmeye üşeniyorum. O akşam seni eve bıraktım ama bir sorunum vardı. Benim oturduğum ev sizin evden otobüsle bir buçuk saat sürüyordu ve iki otobüs değiştirmem gerekiyordu. Benim ise cebimde ne biletim ne de bilet alacak param vardı. Senden de bilet parası isteyemezdim. Bir erkek hiç kadınından bilet parası ister mi? Ben o akşam sevdiğim kadını evine bırakarak erkekliğe ilk adımımı atmıştım. Olmazdı.
İlk otobüse binmeden aktarma yapacağım yere kadar yürüdüm. Oradan da evime giden otobüsün kalktığı ilk durağa yürüdüm. Çünkü orada otobüs kalkış saati gelene kadar şoför otobüse binmiyordu genellikle dışarıda sigara içerdi. Şoförün sigaraya indiği bir aralıkta hemen bindim otobüse bilet basmadan. Şoförün de haberi yoktu.
Eve gittiğimde gece biri bulmuştu. Anahtarım yoktu zile bastım. Babam açtı kapıyı. Nerdesin lan bu saate kadar eşşoğlu eşşek dedi. Elini kaldırdı ama vurmadı. Ben susup başımı eğdim. Daha birkaç laf söyledi ama dinlemedim. Ben o anda seni düşünüyordum. Kırmızı gömleğin sana çok yakışmıştı. Nasıl da güzel şakalaşıyorduk ama. Şapkamı başımdan almaya çalışıyordun gülerek. Böyle de yakışıklısın diyordun. Ya da demiyor muydun? Burasını net hatırlayamadım şimdi. Ama demiş olmanı umuyorum.
Şimdi ne kadar uzağım ne kadar uzaksın. Belki bir gün bir köşeyi dönerken karşılaşırız seninle. Göz göze geliriz. Çok özledim diyen bakışlarla bakarız da ağzımızı açmaya cesaret edemeyiz belki. Boğazımız yanar. İçimizden yukarıya doğru sıcak bir şey yükselir yine belki. Çok özledim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.