- 576 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YILMAZER'İN ANISINA
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 01 Kasım 22016
………………………………………………
Gaziantep’imizin unutulmazlarından olan Opr. Dr. Rauf Yılmazer’i, niçin kaleme aldım ? Niçin sayfama konuk ettim? Bende unutulmaz bir anısı var. Bu anıyı ben daha önceki gazete köşeme inanın ağlayarak yazmıştım. Aslında bu yazıyı 17 Eylül günü yazıp gazete köşemde yayınlamam gerekirdi. Çünkü 17 Eylül O’nun ölüm yıldönümüdür. Unutkanlığımdan ve yaşlılığımdan dolayı bu güne kaldı. Unutamadığım bu önemli anımı yazımın sonunda sizler ile paylaşacağım. Şimdi buraya hayat hikayesinden bir kesit alıyorum.
Rauf Yılmazer 18 Mart 1924 günü babası Hüseyin Rıfat Beyin subay olarak görevli bulunduğu Kahramanmaraş’ta doğdu. Annesi ilkokul öğretmeni İhsane Hanım olup 5 kardeşin en büyüğüdür. İlk ve orta öğrenimini babasının görevi nedeniyle yurdun çeşitli il ve ilçelerinde tamamladı. 1948 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Askerlik görevini Erzurum’da tamamladıktan sonra 2 yıl Enez ilçesinde hükümet tabibi olarak görev yaptı. Daha sonra Ankara Numune Hastanesi’nde genel cerrahi ihtisasını tamamlayıp İnegöl ilçesi devlet hastanesine başhekim olarak atandı. 1955 yılında Kamuran Hanımla evlendi. Birisi kız, ikisi erkek 3 çocukları oldu. Bunlardan birisi, Arsan Seyahat Turizmin sahibi olan Ayşe Nur Yılmazer. 1961 yılında Gaziantep Devlet Hastanesi’ne tayin edildi. Ancak 4. Cumhurbaşkanımız Or General Cemal Gürsel tarafından 27 Mayıs 1960 İhtilalı yapıldı. DP li Başbakan Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan’ın da idam edildiği,. İhtilalın sağcı ve 3. Cumhurbaşkanımız Celal Bayar Hükümetine yapılmasına rağmen, ne oldu da ?, CHP li Rauf Yılmazer, günümüzde de sürgün yeri kabul edilen Tunceli Devlet Hastanesi’ne tayın edildi. Acaba hangi siyasinin azizliğine uğradı ? Rauf Yılmazer, bu kararı protesto ederek, Gaziantep Devlet Hastanesi’ndeki görevinden ayrılıp bir süre Gaziantep’te serbest çalıştı. 1966 yılında eşi Kamuran Yılmazer ile Yılmazer Özel Hastanesi’ni açtı. Bu arada da siyasi çalışmalarına ağırlık verdi. Her zaman insanın en büyük değer olduğuna inanıp savunduğundan Gaziantep’te ilk defa ücretsiz halk muayene odalarının kurulmasına öncülük etti. Kamu yararına hizmet veren çeşitli derneklerde başkanlık ve yöneticilik yaptı. CHP İl Yönetim Kurulunda görev aldı. Belediye meclis üyeliğine seçildi. Belediye başkan vekilliği yaptı. Tüm baskı ve tehditlere rağmen sosyal demokrat düşüncesinden ve davranışından hiçbir şekilde ödün vermeden siyasi ve sosyal çalışmalarına devam etti. 1979 yılının anarşik siyasi ortamından yararlanan canilerce her zaman yoksul vatandaşları muayene için gittiği Gaziantep Yavuzlar Mahallesinde kurduğu Halk Muayene Odası’ndan çıkışı sırasında kurulan pusuda otomobili içinde kurşunlanarak 17 Eylül pazartesi günü öldürüldü. Halen katilleri ne tespit edildi ne de yakalandı…
“Bana göre bu olaylar ülkemiz için oynanan karanlık oyunlardı. O günün Rahmetli Sağlık Müdürü Dr. Bercis Seden MHP li, Opr. Dr. Rauf Yılmazer CHP li. Fakat ikisinin de öldürülmesinde kullanılan silahtan çıkan mermilerin incelenmesinde, ikisinin de aynı silah ile öldürüldükleri belirlendi. Üzüldüğüm şudur; Ülkemiz insanlarının bazıları hala ülkemiz üstüne oynanan oyunları anlamıyorlar. Şimdi gelelim unutamadığım bir anısına.
1961 yılında Rahmetli Babam Halaf Ayaz’ı aniden bir sancı tuttu, Bir otomobil ile alıp Gaziantep Devlet Hastanesine getirdik. Ben o zaman 14 yaşında bir gençtim. Babamı Opr. Dr. Rauf Yılmazer ameliyata aldı. Babam çok ciddi bir, büyük mide ameliyatı geçirdi. Babam Oğuzeli İlçemizin Yakacık (Zıranba) Köyünde yaşıyor. Aylar sonra rahatladı, Babam da ağrı sızı denilen bir şey yoktur. Fakat karnındaki iltihap bir türlü iyileşmiyor. Babam bir tabibe de görünmüyor. Aradan nerede ise bir yıl geçti. Babam Gaziler caddesinde yürürken,, Rahmetli Rauf Yılmazer babamı görüyor ve tanıyor. “Dur bakalım baba” diye seslenince, babam duruyor. Soruyor, “Sen büyük mide ameliyatı geçirdin mi ?” Babam evet diyor. “Seni kim ameliyat yaptı?” Babam cevap veriyor, Rauf yılmazer. “Görsen tanır mısın?” Babam evet, tanırım deyince, “!Bak işte tanımadın. Rauf Yılmazer benim” Diyor. Nasılsın deyince babam, iltihaplanmayı söylüyor, kendisi o kolay ama, içeride bir ağrı sızı var mı? Deyince, babam yoktur diyor. O zaman babama peşimden gel bakalım diyor. Babam, şimdi köye çıkmak üzereyim, deyince, babama kartvizitini veriyor ve başka zaman muhakkak uğra diyor. Babam gelip durumu bize anlattığında, baba uzmanların muayene ücreti 10 TL. Cebine 10 Tl al, doktora uğra dedim. Babam 10 Tl yi alıp gidiyor. Babamı muayene yapıp, yarada kalan ipliği alıyor. Kendi elleriyle pansuman yaptıktan sonra, tamam artık bir şeyin kalmadı diyor. İşte asıl anlatmak istediğim de budur.
Babam 10 Tl yi, masanın üzerine indirip de yürüdüğünde, babama şöyle bağırıyor. “Ben seni bu 10 Tl yi cebinden almak için buraya çağırmadım. Ben hastamı takip ediyorum. Al paranı cebine koy, şimdi seni döverim” Diyor. Bakın doktora. Köydeki abalı bir hastasını takip etmesine. Allah kendisini nur içinde yatırsın . Bu yazımı günümüz doktorları okusalar da, doktorluk neymiş bilseler. Tabii ki doktorluğun ne olduğunu bilen doktorlarımız da yok değil. Ama bütün tabiplerin bu örnek insanı, örnek almaları gerekir diye düşünüyorum. Rahmetli Bercis Seden de, Rauf Yılmazer kadar insan sever birisiydi. Bunlara tetik çeken eller kırılıp çürümeli diyorum. Tam 49 yıl hizmet verdikten sonra 2015 Ocak ayında kapanan Yılmazer Hastanesinin önünden geçen caddeye Yılmazer’in adı verilmiş. Ben isterdim ki, böyle bir zat’ı muhteremin adı bir bulvara verilsin. Yetkililere sesleniyorum. Değmez mi? Gaziantep’te valilik yapmış bir kimselerin adı bulvarlara veriliyor da. Koskoca insanlık mücadelesi veren bir tabibin adı niçin verilmiyor?. Saygıdeğer yöneticilerimize hatırlatıyorum. Ölen anarşilere ağlayanların 7 yerde adı var. Her ne hikmetse, hala kaldırılmadı. Dilerim kaldırıla.
Sevgili okurlarım; Ben siyasetçi değilim. Ben bu yazıyı siyaset için de yazmadım. Birilerini övmek veya yermek için de yazmadım. Sadece Rauf Yılmazer’i, .bilenlerin, tanıyanların bir fâtiha okumaları için yazdım. Yalınız şunu da söylemem gerekiyor. O günün Genel Kurmay Başkanı, o günün hükümetini radyo ve televizyon aracılığı ile, ayrı ayrı zamanlarda 3 defa uyardı. Hükümet gerekli tedbiri alamaz ise, ordu bu kan gölü coğrafyasına seyirci kalamaz dedi. Ben o zamanlar bu uyarıyı, kuru sıkı diye değerlendirmiştim. 7. Cumhurbaşkanımız Kenan Evren Paşa, 12 Eylül hareketini bir yıl veya daha erken yapsaydı, Opr. Dr. Rauf Yılmazer, Sağlık Müdürü Dr. Bercis Seden, Av. Mehmet Ali Çelik, Av. Mehmet Çapar, Opr. Dr. Orhan Özbay, Yurt genelinde Fahriye Üçok, Gün Sazak ve niceleri öldürülmezlerdi. ‘. Cumhurbaşkanımız Kenan Evren Paşaya darbeci diyenler, azıcık ellerini vicdanlarına koysunlar. Eğer vicdanları var ise. Birde insan iseler.
Aziz okurlarım; Bu günlük de bu kadar. Beni unutmayın, sohbet yazılarımda sizler ile yine buluşalım. Hoşça ve dostça kalınız. En güzel ve mutluluk dolu günler, hep ve hepimizin olsun diyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.