- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÜT
Düşündü...
Delirmek mi ? Akıllanmak mı?
Önce bir yudum aldı
Uzağına düşen yağmurların serinliği ona doğru koşa koşa ilerlerken, bunu hisseden teninin içinde, kendini hem küçük hem de fazlalık olarak görmesini yadırgamadı. Biliyordu ki bu pürüzsüz ve duygulu tenini hak etmiyordu.
Bir yudum daha aldı ve üzerine damlattı.
Eliyle silmeye çalışırken daha fenası gelmişti başına.
Kardeşinin beyaz masasına da damlıyordu.
Kardeşi bunu görseydi eğer o an kendisi için küçükten bir kıyamet tam başının üzerinde bir kaç dakikalığına da olsa kopacaktı.
Ama ona bir şey demedi ve o ara vermeden bir yudumu daha çekti içine!
Kafasını toplayıp devam etmeye çalıştı.
Delirmek mi?
Akıllanmak mı?
Delirmek derse eğer, bunu gerçek anlamda anlatıp yaşatabilmesi şarttı.
Akıllanmak derse eğer, işi biraz daha kolay olacaktı.
Çünkü kendisi o günlerde delirmenin eşiğinden henüz geçmemiş olan koyu bir akıllıydı. Ama delirmeye çok yakın olduğunu söyleyip benim kapımı çalmıştı.
Onu akıllı olduğuna ikna edip öyle uğurlamak istemiştim aslında. Çünkü korktuğunu da görebiliyordum.
Bu sefer üç yudum aldı...
Önce izledim ve sakince onu akıllı olduğuna ikna etmek için , beni deli olarak görmesini sağlamaya çalıştım.
Elime kalem ve kağıt aldım ve konuşmaya başladım.
’Şimdi sana yağmur resmi çizeceğim ve resmi başından aşağı bırakacağım .
Islanır san delisin
Islanmaz-san akıllısın.’
Gözlerini açıp beni dinledi
Heyecanla seri bir şekilde üç yudum daha içti
Soru sormuyordu ben kağıda yağmur çizerken şaşkınlıkla yağmurumu izledi.
Görebileceğiniz en güzel yağmur resmini ben çizebiliyordum, bu konuda mütevazi davranmaya gerek olduğunu da düşünmüyorum.
Sonra çizdiğim resmi alıp onun başından aşağı yavaşça yere kadar indirdim.
Gözleri kapalı bir yudum daha içti!
Gözlerini açar açmaz elleriyle kendine dokunmaya başladı. Hem de her yerine dokundu bir ıslaklık var mı diye.
O anda üzerinde ki bir kaç damlalık ıslaklığa odaklanıp titremeye ve bir akıllı gibi korkmaya başladığında
korkma dedim sen akıllısın delirmiyorsun. Gözlerini kapatıp sütünü içtiğinde dökülen bir kaç damlanın izi bunlar.
Hem sen bir bana baksana delilik ile akıllığın arasında ki farkı küçük bir kağıt parçasına sığdırıp üzerine yağdırdığım yağmur ile sana anlatmaya çalışıyorum. Özür dilerim seni daha çok korkuttuğumun farkındayım ama bana bir bak lütfen! Sence ben akıllı birine benziyor muyum?
Onun için içecek başka bir yudum kalmamıştı. Son damlalar üzerinde kurumaya yüz tutmuşken onların süt damlası olduğu için sonsuz kere şükredek gülümsedi ve bana dedi ki ’ Gördüğüm en afilli delisin dostum, ama şunu söylemeliyim ki beni ikna ettin ve artık içim rahat... Şükürler olsun ki delirmiyorum ama senin için üzülmeye ve korkmaya başladım sanırım.’
Hayır hayır diyerek sözünü kestim. Bak bana, ben mutluyum! Tenimin bu hayattaki esrarengiz yolculuğunun içinde sıkışıp kalmış olsam da bana bir şeyler anlatıp, normal insanların yaşadığından daha fazlasını yaşatmaya çalıştığını biliyorum. Gülümseyerek bir süt daha ister misin? diye sordum.
Hayır teşekkür ederim ben artık gideyim dedi ve gitti.
Sonra pipeti tıktı ağzına ve sonuna kadar içti tüm sütü
Ayna da baktığı gözleri kısılmış hoşçakal diyordu.
Sütün kalan kısmı ile bu oyuna devam ederken fark ettiği şey ile delirdiğinden artık emindi
Üzerinde ki süt damlaları...
Süt damlasından ziyade başından aşağı bir resimden yağan yağmura da benziyordu. Çünkü süt bitmemişti. Çünkü o sırılsıklamdı....
Nihayet uzaklarda yağan yağmuru sadece teninde hissederek değil, bir kağıt parçasına çizerek odasına kadar taşıyabilmişti.
Delirmek güzel şeydi.
Delirmek bir volkan patlamasını hayal edip yüzüne süt fışkırtmak gibi bir şeydi. Daima çocukluğa götüren bir yolculuk ve daima bitmeyen yeni bir serüven...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.