- 725 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MAKASLA ALMAK GÖKYÜZÜNÜN YORGUN PARÇALARINI
Aşk sınırları aşma tutkusudur… Sevişmede öyle...
İmkânsızlığını anladıkça artırırsınız şiddeti.
Çünkü iç sezgi daha en başından bilir;
Sınır var oluşun kendisidir.
Nedensiz sertleşmede bunu kabul edememenin yansısı.
Belki de bundandır erkeklerin bakire tutkusu...
Aşk bu sınırı tanımanın yorgunudur.
Bu ilk karşılaşmamız değil ki.
Belki de yoluna çıkan bir engelim. Durmadan gerçeğini hatırlatan bir tehdit imi.
Ve tatsız bir yorgunluk.
ben bu uyku sonrası yabancılıkları ne zaman ansam… İmdat.
Ne söylenecek bir söz ne bildiğim bir gerçeklik kalıyor…
Bütün bildiklerimi eledim düzenledim…
Daha anlaşılır kılmaya çalışırken anladım, benim algım yabancılıktır yalnız…
Bu kez bir ev alırsam hiçbir insan sesi girmeyecek içine…
Sadece eşyaların ve atmosferin zamanla iletişiminden doğan yoğunluk, kokuyu ve sözcüksüz sesi hissetmek istiyorum…
Bu kez öğretilenlerle şekillendirilenlerle değil…
Suskunun yarattığı yaşamsılığı görmek istiyorum…
Dinlediğim müzikler bile sözsüz olacak… Ve gizlice yazacağım yazılarımı sözcüklere ses söylem bulaştırmadan…
İnsansızlık kokan ellerimle…
Sadece havaya bolca sarf edilmiş sözcükler, nefesiniz vurgularınız ve onların oluşturduğu enerjilerin kirli devinimi asılı kalıyor sonsuzda…
Ah şu ruhumun bedenime bol gelmeleri…
Hem her şeyi yazmak istiyorum hem kalemi kıpırdatacak gücüm yok…
Birileriyle yaşamanın düşman kederidir bu akıp büyüyen…
Gözlerime karanlığa alış artık diyorum… Kimseyi uyandırmadan yaz yazılması gerekeni… Gündüzlerden gecelere sızan uyku molalı kimsesizliğe karış…
Bu acılı bir dinlenme tesisidir… Dur…
Çalışanları kimseyi beklemezken gir içeri…
Ücretsiz bir zorunluluk kıl kendini…
Bizi nelerden sorumlu tutacak tanrı bilinmez…
Yinede temizleyip her şeyin pas tadını… Hazırlanmalı…
Ecel terleriyle yıkadığım sözcükler…
Görülmez ellerimdeki ölüm dansı…
Kendi yazdıklarına yabancı…
Eh… İzler siyah güller gibidir biraz…
Işığa değdirsem rengi değişir… Biter özünün güç makamı…
Ben en fazla iki kişiyim unutma biri durmadan geceye giydirir diğerini…
Kan gelinleri gibi yıkayıp paklar intiharı öncesi…
Belki patlayınca temizlenecek bir bedenim kalmaz…
Temiz gitmeli öteki dünyanın sorgusuna…
Ritim hızlanınca… Kalbim acemi hala…
Ağırdan almalı ki eceli…
Ellerim titremesin.
Gövdenin parçaları birleştirildiğinde eksilmesin şarkının sus makamı…
mavi selvi ağacıyım…parklara hızla yön veren …o kadar hızlı büyüyorum ki…köklerim derinleşmeden gökyüzünü tanıma sevdasına koy veriyorum kendimi..
bu yüzden en küçük rüzgarda devriliyorum… Uzun boyumla kışın çamurlu sularına…
tlf ni sildim… Bekleme gücüm tükenince kapına gelmeyeyim diye.
Hep kınadığım hallere zaaflı olmak kendimi anlamayan öğretilerimin eseri…
Eğer basit bir gurur duygusuysam… Yaşamımın pratiği red ettiklerim oluşturuyor…
Bir makasla almalı yorgun parçalarını gökyüzünün…
Belki kendini keşfe çıkmış bir geminin yelkenlerinde kullanılır…
Ki denizde rüzgârda tanır gökyüzünü…
kaç kere kendi yıpranmışlığıma bıçak biledimse de dilimi yuttuğum gecelerde, yapamadım..
Çünkü patentini alamadım hiçbir davranış şeklinin…
Her şey zamanla kendisi dokuyor kendini…
Neden inşa ettiğimi bilmediğim bu yapıya yıllarımı verdim…
Bu kadar sevmiyorken bu dünyaya yaşatılanları,
Geride bir şeyler bırakma isteği de neyin nesi…
Çürüdüm… Bir makas al ve geride dayanıklı bir şey kaldı mı bak…
En klasik kadın kadar kıskanç ve kimseyi elinde tutamaz duruyorum.
Sen benim farkıma güvenip ihmal ederken beni…
Fırsatını bulduğumda canını yakacağım hayaller kuruyorum…