YAĞMURA AĞIT
Yağmur yağıyor yine. Sokakta insanlar kaçışıyorlar. Sanki günahlarından arınmaktan korkuyorlar. Düş yorgunuyuz hepimiz. Hayallerimiz diskalifiye oldu bu yarıştan. Elimizde kalansa günlük hayatın telaşı. Korkularımız, sevdalarımızdan büyük; kaybettik tüm yarışları.
Islanmak istiyorum… Günahlarından arınmaktan korkanlara inat arınmak istiyorum her şeyden. Pencereden bakmayı bırakıp üzerime hiçbir şey almadan dışarı fırlıyorum. Saçlarıma değiyor önce yağmur. İnsanlar saçak altlarına sığınmış yağmurun dinmesini bekliyor. Bense yavaş yavaş yavaş ıslanıyorum. Gömleğim, pantolonum ve ayakkabılarım! Artık sular süzülüyor saçlarımdan. Dört yanım bina dolu. Yeşili özlüyorum. Ormanları! ‘’Kaçmalıyım!’’ diyorum ‘’Yakmalı bu şehri ve ağaçlar dikmeli binaların yerine!’’.
Şehir dışına çalışan bir dolmuşa biniyorum. Şoför garip garip bakıyor. Islanmasın diye oturmuyorum. Ne de olsa ekmek teknesi! Parasını veriyorum. Parayı bozamıyor. ‘’Üstü kalsın!’’ diyorum. Son durakta iniyorum. Biraz ilerde ağaçlar. İşte doğa işte özlemlerim!
Yağmur hala yağıyor. İnsanlar evlerine kapanmış. Dışarıda hiç kimseler yok. Yol boyunca yağmura aldırmadan yürüyorum. YORULDUM! Bir taşın üzerine oturuyorum. Bazen bir iki araba geçiyor. Garip garip bakıyorlar bana. Aldırmıyorum. Aldırmıyorum; çünkü zaman günahlarından arınma zamanı. Ben de tüm günahlarımdan arınmalıyım bu yağmurda.
Bir türkü söylemeli diyorum. Ama aklıma hiç türkü gelmiyor. Sonra anımsıyorum en çok sevdiğim türküyü!
……………………..
……………………..
Dışarıda deli dalgalar
Aldırma gönül aldırma
Gelip duvarları yalar
Aldırma gönül aldırma
……………………..
…………………….
Özlemişsen denizi
Göğe çevir yüzünü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma.
Gözyaşlarım yağmura karışıyor ve içimde bir şeyler kopuyor. Belki bir volkandan daha sıcak yüreğimin içi. Engel olmuyorum gözyaşlarıma. Gözyaşlarım da içimi yıkasın istiyorum. Sonra ‘’Karlı kayın ormanı’’nı söylüyorum hıçkırıklarımın arasında.
…………………….
……………………..
……………………..
Yedi tepeli şehrinde bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkmak ayıp ne de düşünmek ölümü!
Ölümden korkmuyorum, karlı kayın ormanları düşlüyorum. Oysa içimde tek bir dal bile yeşermiyor. Her şey kar altında, yüreğimse zaten buz tutmuş. Ölümün elimden aldıklarını düşünüyorum. Karanfiller büyütmeli hepsi için. Unutmadığımı, hatırladığımı bilsinler diye. Ağıtlar yakmalı yağmura. Günahları daha iyi temizlesin diye. Aklımdan geçen mısraları söylemeli yağmura:
Yağmur yüreğime yağmalısın
Yağmur bu koru söndürmelisin
Alıp götürmelisin beni de
Toprağa karıştırmalısın
Ve baharda karanfil olup açmalıyım…
Artık üşüyorum. Soğuk rüzgârlar esiyor sanki etrafımda. Ne dost istiyorum ne sevgili. Biliyorum hiçbiri ısıtamaz şu an beni. Kurtulmalıyım kendimden, boşaltmalıyım beynimin içindekileri. Kurtarmalı beni!
‘’Dönmeliyim artık, merak etmişlerdir beni.’’ Sahi merak etmişler midir? Yani beni! Keşke bilebilsem beni ne kadar sevdiklerini! Hayır, hayır bilmemek daha iyi sanırım. Avunmak daha kolay böyle. Sanmak daha iyi. Bilmek acılarımı azaltmayacak nasıl olsa. Eve dönmeliyim. Bu kadar yağmurdan sonra ateşim de çıktı sanırım. Durağa kadar yürüyebilir miyim acaba? Sanırım yapabilirim. Dolmuş geçmiyor bir türlü.’’ Yağmurda müşteri olmaz diye düşünüyorlar belki!’’İşte bir tane geliyor. Şoför acır halde bakıyor. Paralar bile ıslanmış…
‘’Çok beklemişsin galiba bacım?’’ Başımı sallıyorum ve gülümsemeye çalışıyorum. Konuşmaya dermanım yok.
‘’E bacım bu havada da kazaksız şemsiyesiz çıkılmaz ki!’’
Yine cevap vermiyorum adam anlıyor. Artık koltuğun ıslanması da umurumda değil. Oturuyorum öylece. Dışarısını seyrediyorum. Acaba eve ulaşabilecek miyim?
Dolmuştan iniyorum. Ama adım atacak mecalim yok. Sanki yürümek bir işkence. Uyumalıyım ve bir daha uyanmamalıyım. Ama böyle havada ölmemeli diyorum. Sonra küfrederler adamın arkasından. ‘’ Ölecek havayı da bulmuş !’’ diye.
Sonunda evdeyim. Son bir çırpınışla üzerimdekileri çıkarıyorum. Yatağa atıyorum kendimi. Çok üşüyorum. Ateşimde gittikçe yükseliyor. Birilerinin kapıyı açtığını duyuyorum. Birileri gelip bir şeyler soruyor. Sanki başka bir dünyadan sesleniyor bana. Dilini anlamıyorum ve cevap veremiyorum. Elini başıma koyup bir çığlık atıyor.
‘’Tanrım sen yanıyorsun!’’
Cevap verecek gücüm yok. Yanıyorsun diyor oysa ben donuyorum. Ve sonrası… Hatırlamıyorum.
Uyandığımda başımda bir şişe duruyordu. Uğultu şeklinde sesler geliyor kulağıma, sesleri ayıramıyorum. Birileri soru soruyor sanırım. Anlıyorum ki hastanedeyim.
‘’Bizi çok korkuttun! O yağmurda ne işin vardı dışarıda? Ne yapmaya çalışıyorsun? Delirdin mi sen?’’
Sorular peşi peşine geliyor. Pencereden dışarısı görünüyor. Güneşli ışıl ışıl bir hava var. Kaç gündür buradayım bilmiyorum. Aklımda ise tek bir soru;
GÜNAHLARIMDAN ARINDIM MI?
GÜLHAN GENÇ - 1995
YORUMLAR
İnsanın duygularını paylaşması yürek ister!
Finalde günahlardan arındım mı demek ise
şiir gibi büyük cesaret.
Keyifle okunan bir makale. Tebrikler.
Selam ve saygılarımla