- 513 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
MAHALLEDE SAPIK VAR
FİKRET BABA’DAN ÖYKÜLER - 6
Karısı onu yarı yolda bırakmıştı yaşam savaşında. Kız olan üçüncü çocuklarının mezun olup öğretmenliğe başladığı günleri görememişti. Elliyi geçmişti yaşı Rıza Usta’nın. Elinden iğnesini düşürmeden yıllarını verdiği, yıllarca nafakasını kazandığı terziliği, kızının ilk öğretmenliğe başladığı o kenar mahallede de sürdürmek istiyordu. Eli ayağı tuttukça boş durmayı sevmezdi Rıza Usta. Okula yakın tuttukları kiralık evin yakınındaki küçük dükkanı da kiralayıp, yeni hayatına başlamıştı bile. Baba-kız çok mutluydular. Selma, isteyerek ve severek öğretmen olmuştu. Babası da onun bu günlerini görebilmekten gurur duyardı. Bir tek karısının erken gidişi üzüyordu onları.
Havanın baharı andırdığı güzel bir günde, terzi dükkânının kapısında bir kız çocuğu belirdi. Sekiz-dokuz yaşlarında görünen, masum bakışlı, tatlı bir çocuk. Bir şeyler söylemek ister gibiydi Rıza Usta’ya.
’Gel bakalım cici kız. ’’ deyip içeri çağırdı çocuğu. Çocuk bu daveti beklermişcesine hemen
içeri girdi. Elindeki bir pantolonun teğerlerini atmaktaydı Rıza Usta.Yanındaki sandalyeyi
işaret edip ;
’ Otur bakalım şöyle . ’dedi çocuğa. Oturdu çocuk sandalyeye.
’ Adın ne senin güzel kız, söyle bakalım.’
’ Ayşe. ’dedi çocuk, gülümseyerek.
’ Eviniz yakın mı, burada mı oturuyorsun ? ’ Çocuk az ilerideki bir evi işaret ederek ;
’ İşte şu evde. ’ dedi ..
’ Peki anlat bakalım, bana bir şey mi söylemek istiyordun ? ’ Biraz duraksadı çocuk. Sonra,
yüzündeki kızarıklığa aldırmadan sordu adama ;
’ Amca, paran var mı senin ? ’ Şaşırdı adam.
’ Niye sordun ? ’
’ Şey . ’diye sürdürdü çocuk konuşmasını.
’ Beni öpersen, para verir misin ? ’ Şaşırdı adam. Bir an ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi.
’ Ne demek kızım o ? ’
’ Fırıncı amca Zeynep’i öpünce çok para veriyor ama. ’
’ Kızım, öyle şey olur mu ? İnsanlar çocukları öpebilir ama sevdikleri için öper, para vermek için değil. ’
’ Sen de hem sevsen, hem öpsen, hem de para versen olmaz mı ? ’ Ne diyeceğini, ne yapacağını iyice şaşırdı adam.
’ Kızım siz çok mu yoksulsunuz ? Annen-baban sana hiç para vermezler mi ? ’
’ Veriyorlar ama her zaman değil. Hem de az para veriyorlar.’ Cebinden bir miktar para çıkartıp çocuğa uzattı adam.
’ Al kızım bu parayı. Kusura bakma, ben seni para verdiğim için öpemem. Ama sakın sevmediğimi zannetme. Çocuklar melektir yavrum. Melekler sevilmez mi ? ’
’ Teşekkür ederim amca. ’ deyip bir öpücük kondurdu küçük kız adamın yanağına. Adam o öpücükten bile utandı, kızardı. Eliyle yanağını silmek zorunda hissetti kendini. Çocuk kapıdan çıktığında adam adeta bunalıma girdi. Ona para vermesinin ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu kendi içinde kendisiyle tartışmaya başladı. Bir ara yaşadığı şoku atlatmış gibi hissetti kendini ve iğnesini eline alıp dikişine devam etti.
Aradan bir saat kadar ancak geçmişti ki, kapıyı tekmeleyerek öfkeli bir adam dükkândan içeri girdi. Doğruca Rıza Usta’nın üzerine yürüyen adam yakasından tutup sarsmaya, tartaklamaya başladı.
’ Sapık pezevenk ! Yaşından- başından da mı utanmıyorsun ?’ deyip yumruklamaya başladı . Rıza Usta, neye uğradığını şaşırmış, kendini bu adama karşı koruyamadığı için de fena halde dayak yemişti. Etraftan insanlar gelmeye başladı.
’ Bu herif sapık. Benim kıza para verip öpmeye kalkmış. Barındırmayalım mahallede! ’ diyerek gelenlere kavganın sebebini kendince anlatmaya çalıştı.
’ Vay sapık vay ! ’
’ Yaşından - başından utan ! ’
’ Kızı da öğretmen bu sapığın ! ’ Çocuğun bir arkadaşı babasına yetiştirmişti olayı. Çocuğun niyetinin öyle olduğunu bildiği için, babasına da böyle bir şey olmuş gibi anlatmıştı. Çocuk da babasının üzerinde bulduğu parayı verenin Rıza Usta olduğunu söyleyince adam, terzinin bir sapık olduğuna hükmetmiş sorgusuz infaz etmeye kalkmıştı adamı.
Kızının büyük bir heyecanla öğretmenliğe ilk başladığı bu mahalleden, onu yetiştirip öğretmen ettiği ile övünen Rıza Usta, sapık damgası yiyerek, kovularak ayrılmak zorunda kaldı. Yıllar süren emeğin karşılığında erişilen öğretmenliğe gururla başladığı ilk görev yerinden, babasının sapık damgası yiyerek ve dövülerek ayrılmak zorunda kaldıkları mahalleden, doğruca İlçe Milli eğitim Müdürlüğüne gidip, başlarına gelenleri anlattılar Selma Öğretmen ve babası. Milli Eğitim Müdürü, olayın bir
parçasıymışcasına utandı, kahroldu bu pırıl pırıl insanların başlarına gelen olaydan.Tüm insiyatifini ve olanaklarını kullanarak, Selma Öğretmeni İstanbul’un nezih semtlerinden birindeki okula tayin etti. Sevindiler Terzi Rıza Usta ve kızı Öğretmen Selma. Elini öpmek istediler Müdür’ün.
’ Elleri öpülmesi, başlarda taşınması gerekenler sizler ve sizin gibiler. ’dedi Müdür. O insanlar da bir gün yaptıkları korkunç hatayı anlayıp, özür dilemek için sizi arayacaklardır, emin olunuz. ’ diye devam etti. Koşarcasına ayrıldılar oradan. Bir gün daha beklemeye güçleri yoktu. Aynı gün yola koyulup
yeni okullarına vardılar. Çok güzel bir semtin, yeni ve tertemiz okuluydu burası. Selma Öğretmen Okul Müdürüyle tanışıp evraklarını verdi. Semtte kiralık ev bulup yerleşmek için bir kaç gün izin istedi. Çok anlayışlı davrandı adam onlara . Baba-kız hemen kiralık ev aramaya koyuldular. Bir de terzi dükkânı tabii. Fakat hiç hesapta olmayan bir problemle karşılaştılar bu defa ; ev kiraları da, dükkânlar da
çok pahalıydı bu semtte. Selma Öğretmen’in maaşıyla bu semtte oturmak mümkün değildi.
’ Olsun. ’ dedi Rıza Usta. ’ Biraz şehir dışına çıkarız ev aramak için.’ Öyle de yaptılar. Okula oldukça uzak bir gecekondu semtinde ev ve dükkân kiralamak zorunda kaldılar. Zor da olsa yeniden kurdular düzenlerini. Otobüsle okula gidip gelmeye başladı Selma Öğretmen. Eve yakın küçük bir dükkânda terziliğe devam etti Rıza Usta. Güzeldi okul . Rahattı Selma Öğretmen okulunda. Sevdi çocukları. Onlara sevgisini belli etmekten hiç çekinmedi. Hep iyilikler güzellikler öğretmeye çalıştı. Sıkıntısı, derdi olan her öğrencisiyle elinden geldiğince ilgilendi. Diğer taraftan eski okulunun olduğu yerde
yaşadıkları, babasının başına gelenler aklından pek kolay çıkmadı. Kolay değil ; onun şeref abidesi,
kahramanı, gururu, babası, sapık damgası yiyerek ve dövülerek mahalleden kovulmuştu.Yıllar geçse de unutmak kolay olmayacaktı. Yine çocuklar cıvıl cıvıldı Rıza Usta’nın dükkânının etrafında. Ama o, onları sevmeye, seyretmeye bile korkuyordu : Ya yanlış anlaşılırsa ?
Yine iki tane kız çocuğu yaklaştı terzi dükkânının kapısına. Sekiz-dokuz yaşlarında ancak varlardı. Gördüğünde, meleklere benzetti Rıza Usta onları. Farkında olmadan gülümsedi onlara. Çocuklar da cesaret bulmuş olacaklar ki ; biri kapıdan seslendi :
’ Amca, bize bir bardak su verebilir misin ? ’ Hemen ayağa kalkıp su getirmek istedi Rıza usta. Sonra birden duraksadı. Eski mahallede başına gelenleri anımsadı. Korktu, yine aynı şeylerin başına gelmesinden. Yanlış anlaşılmak, sapık yerine konmak korkusu sardı içini. Tekrar yerine oturup ;
’ Su yok kızım. Hadi gidip evinizden için. ’ derken son nefesini vermekte olan bir insanın çektiklerini çeker gibi oldu. Çocuklar yadırgadı onu. Biraz mahçup, biraz da öfkeli bir şekilde ayrıldılar oradan.
Oyuncağı elinden alınmış bebekler gibi, bağıra bağıra ağladı koskoca adam. Dakikalarca ağladı. Kapıyı kapatıp bağıra bağıra ağladı. Bir ara fenalaşacak gibi olup su içmeye çalıştı. Doldurduğu bardağı ağzına götürmek isterken az önceki çocuklar geldi aklına. Bir bardak suyu esirgemek zorunda kaldığı çocuklar. Ve yere fırlatıp kırdı su dolu bardağı.
Akşam okuldan dönen kızına yine ağlayarak anlattı başına gelenleri. Baba-kız birbirlerine sarılıp ağladılar. Kızı, babasını teselli etmek için çok uğraştı. Sabahleyin birlikte kahvaltı ettiler baba-kız. Evden birlikte ayrıldılar. Terzi dükkânına kadar yürüdükten sonra öperek hayırlı işler diledi babasına Selma öğretmen. Rıza Usta da öperek okuluna uğurladı kızını.
Yakındaki bakkaldan aldığı gazetesini okumaya koyuldu Rıza Usta. Bir cinayet haberi gözüne takıldı. Bir sapık cinayeti idi bu. İki küçük kız çocuğu, bir sapık tarafından kirletilip öldürülmüştü. Biraz daha okuyunca, olayın kızı ile birlikte oturduğu, sapık damgası yiyip dövülerek kovulduğu mahallede geçtiğini öğrendi. Kaatilin bulunamadığını öğrenince, aklına o mahallede kendisinden para isteyen küçük kızın söyledikleri geldi :
’ Fırıncı Amca, Zeynep’i öpüp para veriyor ama ! ’ Bu sözler, o mahallede sapık bir fırıncının
olduğunu, kaatilin de o olabileceği izlenimini verdi Rıza Usta’ya. Gözleri bantla kapalı çocuklardan birinin ondan para isteyen küçük kız olduğunu da anlayınca hiç durmadı ; doğruca İlçe Polis Karakoluna gidip bildiklerini, yaşadıklarını ve kuşkularını anlattı. ’Fırıncı Amca’ dan söz etti.
Polis, ’Fırıncı Amca’yı takibe aldı. Aynı vahşeti bir kez daha gerçekleştirmek üzere iken suç üstü yakaladı. Diğer cinayetleri de onun işlediği ortaya çıktı.
Polis mahalleliyi toplayıp, Rıza Usta’nın ihbarı ile kaatilin yakalandığını anlattı. Mahalleli, ona
yaptıklarını anımsayıp utandı. Rıza Usta’nın yeni adresi öğrenilip ayağına kadar Mahalle Muhtarı ile birlikte gidildi. Defalarca af dilenip eli öpüldü. Biraz da olsa rahatladı Rıza Usta. En azından artık onun kötü biri olmadığını anlamışlardı. Bir de o minnacık çocuklara kıyan kaatilin yakalanmasına sebep olmuştu.
Rıza usta ve Selma Öğretmen, bu ülkenin ve insanlığın gurur duyacağı, elleri öpülesi, kutsal insanlar olarak görevlerini yapmaya ve gururla yaşamaya devam ettiler.
Fikret T....