- 645 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
BEN HATALARIN ADAMIYIM!
Ben hataların adamıyım. Sürekli yaptığım sakarlıklarla kendimle boğuşur dururum. Aslında bu kendimle empati kurmak gibi bir şey. İnsan kendinle empati kurar mı demeyin, ben âlâsını kurarım. Bu yanlışlar, sakarlıklar etrafta beni gülünç duruma düşürmüş olmasına rağmen aldırmam… Hani yaşlandı da adam Masar Osmanlık ya da Huzur evine gitmelik oldu diyenler oluyor ama tınlamıyorum ki hiç. Sanki doğuştan kodlanmış bir yaradılış özelliği… Daha çocukluk yıllarımda babamın en çok sevdiği liderin resmini evin kireçlenmiş duvarına asmasıyla içimdeki fırtınalar depreşti. Adamcağızın gözlerini boyalı kalemle görünmez yapıp bir de görüyormuş gibi gözlük yaptım, iyi mi? Sonrası malum. Babamdan dayak yemedim ama bakışlarının ne anlama geldiğini öyle bir sezdim ki hâlâ aklımdan çıkmıyor.
İlkokul yıllarında kışın teneffüste kartopu oynarken öyle bir hınzırlık yapıyorum ki sormayın gitsin. Ne mi yaptım? Kartopunun içine taşı kamufle edip öğretmenimin kafasını yardım.
Sonrası malum.
Bu çocuğa dikkat etmek lâzım. Yoksa hepimizin anasını belleyecek ikazlarını duyar gibi oluyordum.
Yoksulluk yıllarımızda kışın dağdan çalı getirmeye gittiğimizde kurttan kurtulmak için eşeğin arkasında saklanıp kahraman gibi eve kaçışım. Sonrası Malum! Eşek gitti, dağdan çalı çırpı, odun getirme derdi bitti.
Ben hataların adamıyım vallahi de billahi de. Hiç de gocunmuyorum. Hata yaptıkça kendimi buluyorum.
Markette burun buruna geldiğimiz kadın:
“ Ne bakıyorsun beyefendi, dik dik, “demez mi.
“ Gözünde çapak var, sabahleyin yüzünüzü kesinlikle yıkamamışsınız.”
“Aaa manyağın zoruna bak, git işine be!”
Sonrası malum. Benim hatundan zılgıtı yiyorum:
“ Sana ne elin karılarından! “
Sonrası malûm. Ben ruh hastası olma yolunda hızla ilerliyorum.
Yanyana duran otobüslerden birine alelacele öyle bir biniyorum ki(1989-Konya) Ankara’ya gelecekken İstanbul yolunu yarılıyorum. Beni uykudan uyandırıp geri Konya’ya postalıyorlar.
Sonrası malûm. Yeniden bilet ve gözleri açık vaziyette tekrar Ankara yolculuğu.
Hataların ve yanlışların adamıyım. Bul papazı al parayı tezgahlayan kumar çetesine kafamı uzatıyorum. Vatandaşın bir hep kazanınca galeyana gelip parayı basıyorum ama papaz yerine kız çıkınca havamı alıyorum.
Sonrası malûm!
Kerizliğine doymayaydın.
Hata yaptıkça daha çok hata yapmaya tevessül ediyorum. Romanlar okudukça yazma dürtüm kamçılanıyor herhalde benden de tornadan çıkmış iyi bir yazar olur sevdasıyla romanlar yazıyorum ama sonuçta hata yaptığımı ilk defa idrak ediyorum…
Sonrası malûm.
Paranoyak biri olup çıkıyorum. Her şeyi unutmaya meyilliyim. Karşımdakinin ismini bile anımsayamıyorum.
Yıllar sonra rastladığım bir meslektaşıma “ sen daha ölmedin mi” diyorum.
O da gözleri çapaklı kadın gibi paylıyor beni:
“Sen zaten ölmüşsün, her tarafın bembeyaz olmuş!”
Bir sala okunuyor yakınımdaki camiden! İmam, şu sitede şu kişi hakkın rahmetine kavuşmuştur, diyorken beni tanıyanlar sesleniyorlar:
“ Sıra sana geldi hataların adamı! “
Kim ne derse desin “ ben hataların adamıyım!”