Mektuba Hasret
Bir mektup yazmalıyım. Ama yolu klavyenin tuşlarıyla, kablolar arasından geçmemeli. Her kalem oynatışım benim için ne kadar değerli olduğunu anlatmalı. O anki ruh halimi yansıtmalı kalem. Bazen kelimeler su gibi akmalı; Hasreti, sevgiyi, yokluğu, umudu, hiçliği anlatırken. Arada bir çay içmeliyim, kokusu özlemimle karışık gelmeli sana. Hayata dair tüm detayları paylaşıp, uzun uzun anlatmalıyım. Bilmeliyim sessiz bir akşam vaktini bana ayırdığını. Çünki postacı mektubu sana ulaştırdığında onca işin arasına sevincini sığdıramayacağını bilmeliyim, beni düşünmek için birkaç dakikanın yetmeyeceğini....
Zarfın içinden bir de resim çıkmalı, en çok buna sevinmelisin. Arkasında ’’yakında görüşmek dileğiyle’’ yazmalı... Ve kucak dolusu selâmlar göndermeliyim tüm tanıdıklardan ve dünyalar dolusu sevgiler, canından, sırdaşından...
Ve postacı aylık faturaların içinden bir zarf vermeli bana, gönderen sen! Sessizce bir çığlık atmalıyım sevinçten!... Betül
YORUMLAR
Bu yazı bana Fransız yazar Lamartine'i aklıma getirdi.Kendisine mektup gelmeyince,oturmuş kendine bir mektup yazmış ve postalamış...Bu sırada postacının dikkatini çekip,sormuş:
-Bu mektubu gönderici ile alan aynı kişi,bir yanlışlık yok mu?
Lamartine de:
-Hayır,bana mektup gelsin de isterse benden gelsin! demiş...