- 472 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
KİRLENEN KİM ?
FİKRET BABA’DAN ÖYKÜLER - 5
Daha işbaşı yaptığı ilk gün vurulmuştu Ayşegül’e. Türbanı ne kadar da yakıştırmıştı başına . Kaşları ince, gözleri renkli, makyajı sadeydi. Bir sigara içmesi vardı ki ; dumanı insanın ta içine işliyordu. Bir kerecik de baksaydı ona doğru, farkına varsaydı üzerindeki yanık gözlerin. Bir tekstil firmasıydı çalıştıkları işyeri. Birçok delikanlılar, genç kızlar çoktan bulmuşlar birbirlerini, aşklarını yaşamaya başlamışlardı. Sanki bir tek onlar kalmıştı yalnız, aşksız. Günlerce uğraştı delikanlı kızın kendisini farketmesi için. Fakat kız bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki, kaçmaya başladı ondan. Arada tanışma bahanesiyle attığı sözlere ya karşılık vermiyor, ya da ters cevaplar veriyordu.
Delikanlının bu ilgisi gün geçtikçe tutkuya dönüşmeye başladı. Öyle ki iş çıkışı aynı servisle gittiği kızı evine kadar takip etmeye bile başladı. Akıl danıştığı arkadaşları ona çok tehlikeli bir yol önerdiler ama o bu tehlikenin üzerine gitmeye karar verdi. Ve bir gün yine iş çıkışı birlikte takip ettikleri kızı zorla kaçırdılar. Hükümetin yasa çıkarttığını, kızların tecavüzcüsü ile evlendirileceğini anlatmışlardı ona. Kafasına yatmıştı. Sahip olduğu kızı tekrar evlerinin önüne bırakırken ;
’ Hiç merak etme. En kısa zamanda gelip isteyeceğim seni. ’
’ Hayvan herif ! Ben sana varır mıyım ? ’
’ Varmayıp da ne yapacaksın ? Artık benden başka kim alır seni ? ’
’ Ölürüm de yine varmam sana ! ’
’ Görürüz bakalım. ’
Günlerce ne yapacağını bilemeyen, sonunda iş yerini de terk eden kız, sonunda annesine açılmaya karar verdi. Annesiyle konuşmak için gelen o saldırganın annesi de kapıdan geri çevrildi. Namını duydukları bir hocaya danışmaya karar verdiler.
Anne-kız birlikte çıktıkları hocanın huzurunda olayı olduğu gibi anlattılar. Şimdi hocanın cevabını bekliyorlardı. Uzun beyaz sakallı, yeşil fesinin etrafı uzunca bir sarıkla sarılı, oldukça yaşlı görünen, özgüveni yüksek, bakışları sert bir adamdı hoca. Etrafında işlemeli minderler, yerlerde desenli antika görünümlü kilimler vardı. Mumların loş ışığında , bağdaş kurmuş oturuyorlardı.
’ Sen bu adamı tanıyor muydun ? ’
’ Aynı işyerinde çalışıyorduk. ’
’ Demek çalışıyordun ! ’
’ Evet hocam. ’
’ Bir defa çalışan kadın, zaten fuhuşa davetiye çıkartıyor demektir. Siz işe giderken fuhuşu arzu ederek gidiyorsunuz ! ’
’ Ne demek hocam ? Ben ekmeğimin peşindeydim ! ’
’ Sana mı kaldı ekmeğin peşinde olmak ? Baban ne işe yarar senin ? O çalışmıyor mu ? ’
’ Babası sizlere ömür hoca. ’
’ Allah rahmet eylesin. Sen dulsun demek. ’
’ Öyle hoca. ’
’ Peki niye evlenmiyorsun ? Dul kalmak da fuhuşa davetiyedir ! ’
’ Tövbe tövbe ! Ne diyorsun sen hoca ? ’
’ Doğruyu söylüyorum kadın ! Evleneceksin, dul kalmayacaksın ! Dul kadın demek, çevredeki bütün erkeklerin şehvetine hedef olmak demektir. ’ Bir süre sessiz kaldı herkes. Anne - kız oraya geldiklerine çoktan pişman olmuşlardı bile. Aslında hemen kalkıp gitmek istiyorlardı ama kafalarındaki soruların hiç birinin cevabını alamamışlardı. Kız söze karıştı :
’ Hocam, şimdi benim ne yapmam gerekiyor ? ’ Hiç düşünmeden cevabı yapıştırdı adam :
’ Yapılacak olan belli ; o delikanlıyı bulup evleneceksin , bir nebze de olsa temizleyeceksin kendini. ’
’ Ama ben o herifi doğru dürüst tanımıyorum, sevmiyorum, güvenmiyorum. Kısacası, böyle biriyle evlenmek istemiyorum. ’
’ Ne demek istemiyorum ? Ne diye kuyruk salladın, yoldan çıkarıp bu haltı yemesine sebep oldun öyleyse ? ’
’ Hocam, siz yanlış anladınız herhalde. Ben onu yoldan falan çıkarmadım, yüz de vermedim ! ’
’ Nasıl oldu öyleyse o iş ? O adam seni rüyasında mı gördü, o iş rüyada mı oldu yani ? Sen bir kız olarak evine kapanmadın, sokağa çıktın, yüzünü- gözünü açtın, boyandın, süslendin ve etrafındaki erkeklerin şehvetine hedef oldun. O delikanlı da buna kurban olmuş. Bu günah senin. Şimdi yapacağın tek şey, o delikanlıyı bulup, yalvarıp yakarıp seni nikâhına alması için razı edeceksin ! ’ Şaşkınlık içindeydi genç kız. Başını iki yana sallayıp ; ’ Allah, Allah ! ’ diyordu. Devam etti hoca :
’ Eğer inat eder onunla evlenmezsen, hatta bu kirli durumuna razı olacak bir başkası ile evlenmeye kalkarsan, gittiğin yere uğursuzluk, belâ, hatta lânet götürürsün. Olduğun yerin ne beti, ne bereketi olur. Yağmur bile yağmaz, ekinler, ağaçlar kurur ! ’
’ Yok artık ! ’ Kızın söyleyeceği söz kalmamış gibiydi. Annesi devam etti :
’ Peki hoca, dünür olmak istediler biz kabul etmedik. Şimdi onlar istemezse ne olacak ? ’
’ Israr edeceksiniz, yalvaracaksınız, masraf ettirmeyecek, gerekirse iç güveysi alacaksınız. Daha da olmazsa hükümetten yardım isteyeceksiniz. Şikâyetçi olursanız, bunu kanıtlarsanız, hükümet onu seninle evlenmeye razı eder. Yoksa bir süreliğine de olsa hapse atar. Şimdi kanun çıktı zaten ; ceza vermektense evlendirmek tercih ediliyor. Hatta erkek evlenmeyi kabul ediyorsa, kadın davacı olsa bile ceza verilmiyor. ’
İyice dolmuştu kız. Hiddetle ayağa kalktı. Bütün dünyaya isyan etmeye kararlı bir şekilde bağırarak konuşmaya başladı :
’Bana bak hoca bozuntusu ! Kadın olmak bu kadar kötü bir şey mi ? Kızların diri diri toprağa gömüldüğü günler İslâm’dan önce değil miydi ? Peygamberimiz (S.A) bunu ortadan kaldırıp, kadınlara gereken değeri vermedi mi ? ’ Cennet annelerin ayakları altındadır, demedi mi ? Ne demek kadının eve kapanması ? Ne demek sokağa çıkmanın, çalışmanın fuhuşa davetiye çıkartması ? Ne demek dul yaşamanın erkeklerin şehvet duygularına hedef olması ? ’
’ Allah Allah, ne bağırıyorsun kızım. Bunu ben demiyorum ki, Kur’an diyor . ’ derken ürkmüş gibiydi hoca.
’ Öyle bir şey yok ! Kur’an asla kadını aşağılamaz ! Okumasını da, çalışmasını da yasaklamaz. Bunların hepsi siz örümcek kafalı yobazların uydurması. Siz erkekler, her türlü sapıklığı yapacaksınız, hatta zina yapacaksınız, suçlu her zaman kadınlar olacak, namusu kirlenen hep kadınlar olacak he ! Ben ekmeğimin peşindeydim diyorum. Kimseye kuyruk falan sallamadım. O it peşime düştü. Zorla sahip oldu bana. Senin gibilerin verdiği akıl yüzünden yaptı bu pisliği. Onunla evlenmeye mecbur kalmam için yaptı ! Pisliği yapan o olduğu halde, niye kirlenen ben oluyor muşum ? ’
’ Al götür bu kızı kadın ! Bunun içine şeytan girmiş. ! Öldürün bunu, yok edin. Lânetli bu kız lânetli. Kimseyle de evlendirmeyin, yok edin bunu yok edin ! ’
Fikret T.....