- 819 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
İspanya'nın Kanı
1937 yılının sonları 1938’e 36 saat kalmış Zaragoza’dan ayrılalı 22 saat olmuş. Henüz yolun yarısını bile alamadık.
Yorgunluktan ölüyoruz iki gün içinde Tarazona’ya varmamız gerek üstelik.
Franconun milislerine yakalanma ihtimalide her daim peşimizde.
Carlo yine kendi kardeşlerimizi öldürmeye gidiyoruz ve onlar da bizi öldürmeyi bekliyorlar diye bağırıyor. Carlo’nun delirişinde kendimi görüyorum
Carloya susması gerektiğini söylemekten bıktım usandım başımıza iş açacak en sonunda.
Zaragoza da ilk toplandığımızda yüzelli kişiye yakındık şu anda elli bile değil sayımız.
Troçkistler,Stalinistler,Anarşistler,Savaşı amaç edinmişler,işciler,köylüler, fahişeler kısacası hepimiz kan içinde yüzerek kan almaya gidiyoruz oradan oraya.
Carlonun kardeşi Franco yanlısı bir milis, birbirlerini bir tartışma sonrası yaralayınca ikiside ayrı cepheye koşmuşlar hırsla.
Şu anda İspanya’nın her yerinde milyonlarca aile bu şekilde parçalanmış durumda.
Bizi paramparça eden bir savaşın onurlu herhangi bir yanı yok bunu anlayacak kadar çok ölüm gördüm.
Tabi bir de Enternasyonal Tugaylar olayı var şarkılar söyleyerek bizlere devrimi hediye edeceğini zannedenler.Onlarda savaşıyor onlarda ölüyor öldürüyor ama
Başkaları ancak bu acıyı anlamaya çalışır ya da anladığını zanneder, biz ise birebir yaşıyoruz bunu sadece ölmüyoruz memleketimiz yanıyor.
Pedro işaret vererek mola vermemizi söylediğinde, düş gördüğümü zannetmiştim hemen olduğum yere yığıldım.
Nöbet sırası bana gelene kadar Pedro’nun Stalinist söylemlerini dinlemekten ve Camilla’nın dağıttığı ekmeği yemeye çalışmaktan başka bir şey yapmadım.
Uyumayı unutalı çok olmuştu zaten.
İçimden gelen Pedronun ağzının ortasına tüfeği geçirip Troçkistlerin de, Stalinistlerin de Enternasyonalin de ve hatta Anarşistlerinde Allah belasını versin demekti.
Şu ara
faşistlere gerek yoktu aslında biz birbirimizi yemeye başlamıştık afiyetle.
Nöbet sırası bana geldiğinde Carloya uyumasını söyleyerek nöbet yerime geçtim. Tüfeğime yaslanarak uzaklarda ki tek tük ışıkları seyrediyordum. Kana alışmıştım iyice öldürmeye ve yanımda birinin ölmesine de.
Kolu veyahut bacağı kopan birinin oracıkta acı çekmesin diye kafasına sıkmayı bile öğrenmiştim. Hızlı öğrenirim ben, aslında Lorca öldürülmeden önce onunla yaptığım sohbetler buralarda olmama sebeptir.
Koca Lorca büyük şair Franconun piçleri ondan o kadar korkmuştu ki ilk öldürülenlerden biriydi Lorca.
Rüyalara dalmış gibiydim gözlerim açılıp kapandıkça etrafıma düşen top güllelerini hayal ediyordum. Elbette bir top güllesi yerine İspanyanın kadınlarından birinin koynunda ölmeyi isterdim her erkek gibi.
Aniden
arkamdan birinin yaklaştığını hissettim tüfeğimi kavrayıp arkama döndüğüm gibi İzabelin yüzündeki korkunun içimi titremesi aklımı başıma getirdi.
İzabel’in yalvaran gözleri benim sevgilin diye titriyordu, İşaret parmağımı dudağıma götürüp susmasını söyleyip yanıma davet ettim onu.Artık ayakta değildim oturuyordum İzabel başını omzuma yaslamıştı sessizliği birimizin bozması gerekti.
Önce o fısıldadı
- Korkuyorum
- Ben de
- Öleceğiz ölmesini geçtim ama kaybedeceğiz
- Burda kaybedebiliriz İzabel dünyanın heryerinde kaybedebiliriz ama onurlu bir ölüm olacak bizim için ve onurlu bir kaybediş
- Kaybetmenin neresi onurlu İspanya’nın çocukları İspanya’nın çocuklarını öldürmeye devam edecek. Uğruna savaşılan herşey bir hiç olacak, savrulup gidecek rüzgarda. Savaşmak barış için devrim için insan için olsada savaşmak savaşmaktır. Kan kandır
nasıl anlatabilirsin bunu evladını kaybeden annelere, babalara
Tüfeği elimden yere bırakıp İzabele sarıldım saçlarını sevmeye başladım. Vücudu kuş gibi titriyordu, kollarımda titreyen kadının elinde kendi kadar tüfekle insanlar öldürdüğünü biliyordum. Şimdi ise kollarımda öylesine ölesiye titriyordu.
- Birgün bunların hepsini. Kavgamızı yaptıklarımızı yapamadıklarımızı anlayacaklar,bizi hatırlayacaklar İzabel. Evet isim isim sima sima değil ama amacımızı hatırlayacaklar. O gün geldiğinde adalet içinde yükselecek dünyamız.
Ellerini ellerime kenetleyerek sıktı gülümsüyordu. Biliyordum inanmak, inanmamak arasında bir yerdeydik hepimiz.
Oysa ben sevmek ,sevmemek, savaşmak,savaşmamak kan,kangren hepsini unutuyordum onun yanında.
Çenesini tutup ağzımı ağzına dayayıp onu öpmeye başladım. Titreyen bedeniyle bana karşılık veriyordu. Bende titriyordum soğuktan değildi bu titreyiş.
İnsan olduğumu sadece İzabelin koynunda hatırlıyordum ne zamandır.
Pek konforlu zamanlarda,konforlu yerlerde sevişemiyorduk elbette,
yavaşça yere uzanıp onu kendime çektim parkamı üzerimizi atarak üşümesini engellemeye çalışıyordum.
Sallanan diri memeleri kıvırcık saçları ve o boynu İzabel savaşmak için asıl sebebim olmuştu benim belki de…
İzabel İspanya’nın kendiydi kanlı canlı ölümcül bir günah gibi hem avrupalı hem de değil…
Sıcaklığı sıcaklığıma, ağzı ağzıma, bedeni bedenime geçip titreyen bedenlerimiz birbirine doyup kenetlen herşeyimiz, yavaş yavaş ayrılınca beraber susmaya başladık.
Gözlerime uzun uzun bakıp ben artık gideyim diyerek usuca yanağımdan öptü.
Kalçasını avuçlayarak seni seviyorum dedim, kalkıp giderken, ben de seni seviyorum diye kulağıma fısıldadı.
Giderken hayranlıkla onu izliyordum harika bir kadındı birgün bu lanet savaş biterse onunla evlenmek gibi hayaller bile kuruyordum artık
Saatime baktım daha bir saat nöbetim vardı. Tüfeğime yaslanıp uzaktaki ışıkları izlemeye devam ettim. Gözlerim kapanıp açıldıkça top sesleri duyuyordum ölü insan yüzleri,yüzlerce ölü insan sureti geçiyordu gözlerimden.
Sonrası ise bir çangıldı vızıltısını hissettiğim mermi sesleri gerçekti bu sefer
Kamptakileri uyarmak için silahımı ateşlememle beraber tepemize yıldırımlar yağmaya başladı. Işıkların geldiği noktalara unutsuzca ateş ediyordum, cephanem azdı cephanemiz hep az olurdu zaten. Ayağa kalkmayı denediğimde kolumda ki acıyı hissettim bir şarapnel yada kurşun sıyırmış olmalıydı.
Hızlıca ayağa kalkıp aşağıya kamp yerine doğru koşmaya başladım. Gülle yemeye baya alıştığım için korkmadan koşuyordum.
Sonra kulağımda dayanılmaz bir çınlama başladı İzabelin sesi yankılanıyordu
kafamın içinde
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seni
Çok yakınıma düşmüştü galiba gülle. Yere düştüğüm ve yuvarlandığımı hatırlıyorum sadece.
Gözlerimi açtığımda kolumdaki dayanılmaz ağrıdan daha çok beni rahatsız eden yüzüme vuran güneş ışığıydı.
İspanya’nın ölü çocukları için birgün daha
Camilla uyandığımı görünce sevinçle Carloya seslendi.
Carlo her zaman ki gibi ıslık öttürerek çadıra geldi ve başladı
konuşmaya
Kardeşlerimiz; bizi dün vuran kendi kardeşlerimiz di üstelik aynı tarafta olduklarımız. Bizi Franco milisi sanmışlar ölüyoruz dostum ölüyoruz.
Carlo iyice delirmişti, çadırdan koşarak çıktı ve kardeşlerimiz bizi onlar öldürüyor,biz onları öldürüyoruz diyerek etrafta bağırmaya başladı.
Hem bağırıyor hem de ağlıyordu
Arkasından seslenmem işe yaramamıştı Camilla dan destek alarak dışarı çıktım. Carlo koşuyor Pedro onu durdurmaya çalışıyordu.
Ya İzabel diyerek Camillaya döndüm suskunluğu herşeyin izahıydı.
Nerede diyebildim gırtlağıma kadar kurşun doldurmuşlardı sanki
- Camilla İzabel nerede diyerek bağırmaya başladım
Gözleri dolan Camilla kekeleyerek
- Gülle direk üstüne düşmüş diyebildi
Olduğum yere yığıldım gülle üstüne düşmüş demek binlerce parça demekti. Heryer İzabeldi onun saçları, kokusu, eti nefesi İspanya ağır yaralıydı ben ağır yaralıydım. Carlo delirmişti,Pedro bir aptaldı.
Birileri bana tütün uzattı içmeye başladım Carlo bana doğru koşuyordu kahkahalar içinde.
Arkasından da Pedro,.Ahmak Pedro dur dememe kalmadan çektiği silahıyla onu vurdu
Carlonun bedeni yere düşerken
Kardeşlerimiz bizi, biz onları öldürüyoruz diye inliyordu.
Ne yaptın sen diye bağırmaya başladım Pedroya,bildiğim tüm küfürleri sayıyordum komutan olması falan umrumda değildi.
- O bir ajandı diyerek kestirip attı
- Seni öldüreceğim şerefsiz herif,ajan asıl sensin diye bağırmaya başladım kolumdaki acı dayanılmaz bir hal almıştı. Hala bağırıyordum Carlo uzaktan Valencia sahillerinden el sallıyordu bana.
Sonra bir el silah sesi daha duydum İzabelin gözleri,İzabelin elleri o yaşıyordu yada ben ölüyordum. Herşey birbirine karışırken devrim kendi evlatlarını yiyordu.
Savaş makinası İspanyada test ediliyordu,İspanya ağır yaralıydı ve ben ölüyordum ölmem gerekti
Vaktim tükenmiş olmalıydı artık lütfen ölmeliydim gücüm yoktu yaşamaya
Camillanın çığlığı kulaklarımı tırmalıyordu
İzabelin nefesi
Carlonun delirişi
Binlerce kurşun binlerce ölüm
bir eksik bir fazla savaş makinası için ne fark eder
Ölüyordum…
YORUMLAR
Tsukuyomi
ispanya güzel bir memleket. bu aralar pique krizi yaşandı. katalanyalı olduğundan mütevellid, giydiği milli takım forması başına dert açıyordu da, sff ayar çekti neyse ki, yıllardır oynuyor adam, ufaklığından beri, ta ki shakira ile çıkmaya başlamadan evvel yani. hatta petek dinçözün kıskanıp çektiği yağlı klibinden bile evvel. (bu abartı oldu evet) yani bruma bile gitti bir sene kiralık oynadı geldi, çocuk daha iyi oynuyor şimdi. neyse canım, brezilyalısı gibi fenomen olamamış ronaldo ve messi varken hala ispanya da, yeni bir katalan şeyi çıkarmaya gerek yok. hem adamların kendi özerklikleri de ırktan çok ekonomi üzerine. turizm dediğin de barselona geliyor milletin aklına. madird, granada filan hikaye yani. yüzde 25'den fazla ekonomi sağlayan bir şehirden bahsediyoruz. tabi buradan takım tuttuğum filan anlaşılmasın, konu ekomimic.
velhasıl adamlar çok savaştılar. fransa, almanya hatta avusturya kadar havalı olmasa da, endülüs hikayesine çoğu müslüman farklı gözle bakar o tarafa. işin bir de tunus, fas geçişi var elbette. bir feribotla ispanyadasın vs.
bunlar iyi gezi rehberi olur da, savaş mavaş hikayesine biz öyle ders mers almayız arkadaş. görmeden olmaz o işler. tarih de ne yazdığına değil, patrona neden sevilir ya da sevilmez npktası asıl ayrımımız oluyor.
ayırca savaş filan insanın içini karartmaya ne lüzum.. biz çok iyiyiz.. ciciyiz.. umreye gidip dua edeceğiz arkadaşlarla. ufak da bir pankart açtık mı kabe de, dönüşte b.klu kefal yeriz seninle. şalgam sevme sen ayrıca bu kadar kandan sonra. aferin sana.
yazıyı biraz aceleye getirmiştin. konu, monolog havasıyla mezalim hoş ama ara bağlamlar hızlı geçiyor. 3x modunda.
yüreğine sağlık.. ellerin mürekkep tenekesine dalsın. gözlerin şifa bulsun.
Tsukuyomi
muhtemelen yaşayıp göreceğiz zaten.
hayırlısı iyi dua et.
midemi yakıyor la napim :)
Tsukuyomi
sadece isimler lisanlar coğrafyalar değişiyor dünyanın her yerinde insan aynı