KIRK DİL BİLİYORUM YİNE DE TÜRKÇE KONUŞUYORUM
Birçok yerde okumuşsunuzdur Türkçemizin her geçen gün bizlere biraz daha yabancılaştığını ve mutlaka bü-
yüklerinizden işitmişsinizdir “ Bu gençler nece konuşuyorlar ? Hiç anlamıyorum.”serzenişlerini.
Türkçemiz bizlere neden yabacılaşıyor ?Dilimizin sürekli geliştiğinden ,yeni kelimeler türettiğimizden mi ? Yoksa ,öğrendiğimiz yabancı dillerden dilimize sürekli kelimeler eklediğimizden ve bunları kullanmayı Türkçele-
rini kullanmaya tercih ettiğimizden mi ?Ben ikincisinden olduğundan kanaatindeyim.Bugün Türkiye’deki her -hangi bir şehrin en tanınmış caddesini gezsek, oradaki alış-veriş merkezlerini bir dolaşsak mağazaların, lokan-
taların,kafeteryaların isimlerine baksak eminim ki Türkçe olanlar azınlıkta kalacaktır.Peki, yabancı tanınmış bir
zincir mağaza olmadıkları halde insanlarımız neden açtıkları iş yerlerine genelde İngilizce isim koyuyor dersi-
niz? Bunun cevabını şöyle vereyim.Öğrencilerimiz bu konuyla ilgili yaptıkları araştırma ödevlerinde iş yerleri-
ne yabancı dillerden isim koyan kişilerle görüştüler.Onlara sordukları sorulardan şu ikisi özellikle çok önemliy-
di:
İş yerinize Türkçe bir isim koymayı düşünmediniz mi?
İş yerinize yabancı isim koymaktaki amacınız neydi?
İlk soruya sadece %20’si evet düşündüm ama sonra yabancı isim koymakta karar kıldım derken %80’i hiç düşünmemiş bile.
İkinci soruya verilen cevap aslında işin sırrını ortaya koyuyor.İş yerlerine yabancı dillerden isim koyanların
genelde iki amacı varmış: Birincisi “havalı olması” ikincisi ise “akılda kalması”.Ne kadar enteresan değil mi?
Ülkemizde üniversite mezunları dahi doğru düzgün bir yabancı dil bilmezken, birçok vatandaşımız o dükkanın
ya da mağazanın isimlerini bile telaffuz edemezken ne derece akılda kalır dersiniz. Öyleyse geriye tek bir amaç
kalıyor “havalı olmak”.Malesef bu konuda esnafımız yalnız değil.Gençlerimiz de havalı olsun diye konuşurken
İngilizce kelimeler kullanmıyor mu? Güzelim “hoşça kal” dururken “bye” , bir şeye “ tamam” demek yerine
“okey” demiyor mu? Bu örnekler gibi onlarcasını vermek mümkün.Sanırım hayatımız “hava” olmuş farkında değiliz.
Ana dilimiz ,Türkçemiz, istiklal marşımızdan, bayrağımızdan daha mı önemsiz? Bugün marşımız okunurken
konuşanları, ayağa kalmayanları görsek veya bayrağımızı birilerinin yaktığını, ayakları altına alıp çiğnedik-
lerini görsek tepkimiz ne olurdu? Hiç de hoş karşılamazdık değil mi? Öyleyse dilimizi bu kadar değersizleştir-
mek, önem vermemek neden?Oysa bir milleti millet yapan en önemli değer ne bayraktır,ne marştır ne de vatandır.En önemli değer “dildir”. Aynı dili konuşmayan bir toplum millet olma vasfını kazanabilir mi?
Bizi biz yapan,Edirne ile Iğdır’ı anlaştıran Türkçemiz değil mi? Öyleyse ona vatanımıza,bayrağımıza,istiklal marşımıza gösterdiğimiz önemi göstermemiz,layık olduğu değeri vermemiz gerekmez mi?
Bu konuda en büyük sorumluluk siz gençlerimize düşüyor.Her gencimiz ,doğusundan batısına, Türkçenin en
düzgün ve güzel halini yani “ İstanbul Türkçesi” dediğimiz halini bilmeli ve de konuşmalıdır.Köyümüzde,aile arasında yöresel ağızla konuşabiliriz elbette ama okulda,sosyal hayatta,ilerleyen öğrenim hayatımızda ve gelecekte iş yaşamımızda Türkçeyi en güzel şekilde konuşmaya gayret etmeliyiz.Ancak sizlerin bu gayretiyle
Türkçemiz sonsuza dek bozulmadan yaşar ve o zaman belki sizler “Bu gençler nece konuşuyor? Hiç anlamıyo-
rum.” demezsiniz.
Unutmayın ki kırk dil bilseniz de hiçbir dil sizi ana diliniz gibi anlamaz ve de ifade edemez.Hiçbir dil sevginizi,
aşkınızı,öfkenizi,hasretinizi veya umutlarınızı ana diliniz kadar iyi anlatamaz.Yabancı dil elbette öğrenelim.
Yabancı dil hatta diller bilmek çok güzel bir şey ancak her dil farklıdır.Nasıl ki İngilizce konuşurken İngilizce-
sini bilmediğimiz bir kelimeyi Türkçe olarak söylediğimizde komik duruma düşersek; Türkçenin içerisine
hava olsun diye İngilizce kelimeler karıştırdığımızda da komik oluruz.
Ülkemizin umudu,geleceği olan gençler! Milletler dilleriyle yaşar.Dilini yozlaştıran,bozan,kaybeden bir millet er geç bağımsızlığını da kaybeder.Bunu aklınızdan hiç çıkarmayacağınızı umuyorum.
Birol GÜVEN
Türkçe Öğretmeni
YORUMLAR
Duygusal bakış açısıyla yazmış olduğunuz yazınızı okudum
Türkçenin aslını kaybetmesinin sebebini anlayabilmek için bilimsel açıdan ele almak gerekir diye düşünüyorum.
Bir dil bin yılda oluşur
Dilin oluşum süresi tamamlandıktan sonra gelişim göstermesi ve geniş coğrafyalara hakim olabilmesi için bazı etkenlere ihtiyaç vardır..
Kök anlamında dil tamamlandıktan sonra gelişmesi için Din,Edebiyat ve Teknoloji gibi etkenlerin dil sahibi toplum tarafından iyi kullanılması dili geliştirir.
Örneğin körfez savaşında kullanılan teknoloji İngilizce ye iki yüz yeni kelime kazandırmıştır.
Günümüz dünyasında teknoloji ye hakim ülkeler kendi dil ve kültürlerini diğer toplumlara ihraç ediyorlar.
T.D.K Türkçe yi geliştiriyor!Tren teknolojik bir icat yabancı bir kelime
Olmaz biz Türkçesini konuşalım diye (çok oturğaçlı götürğeç ) diye isim koyarsa tabi ki kimseler kullanmaz.
Öz Türkçe (3175) kelime olduğu söyleniyor
Günümüz toplumu için derdini anlatmaya bu kelime sayısı yetmiyor
Arapça,Farça,İngilizce,Fransızca başta olmak üzere bir çok dilden kelimeleri olduğu gibi Türkçeye dahil etmişiz.
Yani 14 bin yabancı kelimeyi
3175 kelime olan Türkçemize katmışız.
Efendim vatandaş iş yerinin adını yabacı dilde koyuyormuş
Konuştuğun dilin kelime sayısının beş katı fazlasını konuşur olmuşuz dilimizi terk etmişiz
Türk edebiyatını geliştirememiş Dünyaya kabul ettirememişiz
Anadolu da konuşulan dilerlide asimilasyon politikalarına kurban etmişiz bin yılda oluşan dillerimizi coğrafyamızdan söküp atmışız.
Şimdi Türkçemiz Türkçemiz diye feryat figan ediyoruz.
hocam
guzel bir konu tebrikler
yillardir bize bati! bati! diye bati hedef gosterildi
batilasacagiz diye batiyoruz...
asagilik duygusu teror kadar tehlikelidir
hava civa olsun diye yabanci kelimeler kullanan
sanal alemde bile olsa yabanci isimler kullananlar bana gore uzun vadede cok yanlis yapiyorlar
isin garip tarafi asagilik duygusu maalesef modernlik , cagdaslik falan filan
yureginize saglik
abdullah konuksever
hotamisli tarafından 10/22/2016 11:56:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir dilin cazibesi, medeniyet seviyesine bağlıdır...
Medeniyet seviyesi ise, toplumsal ilişkilerin insanca olmasına...
Öyle ise, bu konudaki en büyük sorumluluk, medeniyet seviyesini gösteren yaşlılara düşer, gençlere değil...
Dolayısıyla, köyümüzde, aile arasında yöresel ağızla konuşabiliriz, demek, doğru olmasa gerek...
[Dilin kelime zenginliğini işlemek, başka bir bağlam konusudur...]
Türkçe yaşayacaksa...
Yabancı dillerin egemenliğinde yetersizleşmeyecekse...
Saygılarımla.