- 1260 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
VARSIL UMUTLAR
Cehaletin neredeyse toplumsallaştığı bir dönemden geçiyoruz ve cehalet, toplumu ve erki öyle ele geçirmiş bir durumda ki; akıl ve bilime önem veren, birikimli, gerçek aydın olan insanlar yalnızlığa mahkûm edilmiş durumda... Bunun bir döngü halinde hep böyle olması da mümkün insanlık tarihinin geçmişinde...
Sanırım "cehalet", tüm erklerin en üstünü ve en onulmazı... Zifiri karanlık çağların modernize edilmişi oturan zihnimize...
Taraf bulur, yandaş bulur, güç kazanır ve hatta yalnızlaştırılarak çoğunluktan dışlanıp inandırılır ve ilkelleştirilir zihinler...
Öyle ulu orta boy göstermez cehaletin çanları, sessiz sedasız işler bir hükmün, kör bir erkin, tatlı serenatımsı tılsımlı dalgalı esintilerinde büyütür kendini... Çoğu kez görüş menzilinin dışında seyreder gördüğümüz aks’ın gerçeği ve bizler anlamsızlığın boyutlarını çözmeye anlamaya uğraşırken, ekmeğini kazanmanın çıkmazlarında boğuşur ve sanırım çoğu kez kendini güvende hissetme gereği çoğunluğun akıntısına kaptırırız kendimizi, daha güzel yaşam sandığımıza...
Hükmedilen beklenen de budur belki, suyun akışı daha sert olmalı ki; çok sert bir kaya gibi dayanıklı olsa bile, bütün bir elma bölünsün, sığınsın dişin kovuğuna ve hazmedilebilsin bir güzel koparılırken insanlığından, medeniyet(!) adına...
İlkelliğinden taviz vermeyen yetmezlik kendi savcılığından kazanılmış tüm hak(!)larını bir yandan büyük bir umursamazlıkla harcarken, çarkın döndürülen düzeninden de yetinmezliğin av’lığına biraz daha aday olurlar. Boğaz tokluğuna borç batağına yazılmış adlar silinmez olurlar kara tahtanın batak kuşluğundan...
-Ne inci gerdanlıklar dizilir hükmün görkemine, yeraltı yerüstü seviciliğinden kim bilir!..
Ve "Cehalet ilkeldir, asla sosyalleşmez" Karl Marks’ın ifade ettiği gibi...
Çünkü dağılır nar bilmezliğinden dört bir yana, içi boşalan bir zihnin soluksuz yaşamına dönüşür, denizden göğün mavisinden yoksun, yüreksiz sevgisiz bir yuvarlanışın öyküsüdür bu yalnızca ve elbet sonsuz değildir hiçliğin yokluğa varışı...
Yayılırken kendini bitiren, özünden yoksun, ayrıntılara uğramayan, yüzeysel gördükleriyle yetinen, zihnini asla ve asla zorlamayan yormayan, kolaycılığa tüketiciliğe kaçışın yaratıcılıktan uzak, dizayn edilen yaşamlar ve ömürler dünyasının yaratıldığı bir çağ düşünün ki; kendi kendini yok eden hiçliğin yok oluşa yolculuğu...
Oysa asıl büyük sorun; yeni buluşların, teknolojinin mükemmeli yakalamadaki çılgınlığının kul olmayı kula indirgeme vahşi iç güdüsü ve belki de ölümsüzlüğü yakalayamayışın gözlerindeki korkudur en büyük cehalet!..
Ve kim bilir; kaç asırlar boyu tekrarı yaşanmaktadır, geçmiş jeolojik kazılardan bize im’lenen tanımlayamadığımız... Algı oynamaları ve bilinçaltı depolamaları ile dönüştürülen insan robotları günümüzün yaşamayan ama varlıkları bile pamuk ipliğine bağlı, rolünün ve kendi gücünün farkında olmayan canlı kuklalar yaratım tasarısı gerçek olunan hızla... Ve üstelik bu bir akıştır, cehenneme kesilen bilet, sonun başlangıcından sonun bitimine...
İnsanoğlu kendini tanımadıkça, kendi içinde özgürleşmedikçe, zihninin sınırlarını aşmadıkça ve kendi olamadıkça bu akışa kapılıp gitmek çok kolay, yanıltıcı ve kaçınılmazdır. Kendi içindeki bireysel savaşımını kazanıp içinde bulunduğu topluma yansıtabilmek ve bunu kendi sistemine ve toplumsal iç dinamiklerine oturtabilmek!..
İşte bütün mesele budur ve aydın toplum olmanın, mutlu bir dünya yaratmanın biricik varsıl’ı...
Varsıl bir umutla var olun, var’lık olun, aydınlık olun!..
15.07.2016/Kadriye PERVAN
YORUMLAR
İnsan özgürleşmeli. Sadece birey olarak değil toplum olarak da.
Bazı şeylerin, kişilerin, yöneticilerin kulu olmak toplumu sürüleştiriyor.
Gerçek aydınlara gereksinimi var dünyanın.
Hiç mi yok, elbette var.
O seslerin duyulması dileğimle..
sevgiler..
Kadriye Pervan
Julien Benda "gerçek aydınlar 'Benim krallığım bu dünyanın krallığı değil' diyen kişilerdir" der. Bunu diyen kişiler yalnızlaştırıldı evet. Hiçbir zaman da önemsenmedi sanırım gerçek aydınlar. Naçizane bir yorum bu da benden.
Esenlikle kalın...
Kadriye Pervan
Herkes birbirinin taklidi gibi yaşıyor maalesef.
Düşüncelerini açıkça beyan edeceği vakit, dışlanma korkusuyla belkide yanlış olan çoğul fikirlere bile onay veren bir davranış biçimi sergiliyor..
Oysaki insan kendi doğrusunun yalnızlığını bilerek ve isteyerek kabullenmeli... Özgür bireyler asla kimsenin düşüncesine kölelik yapmaz. Ne kötüdür sessiz düşünmek ve düşlediklerini toplum baskısı yüzünden gerçekleştirememek...... Sevgilerimle Kadriyecim... <3
Kadriye Pervan
Dilek USTA
Mutluluk gölgen olsun Kadriyecim ...