DÜŞ(G)ÜNCE - ÇAĞDAŞLAŞMA İLE SINAVIMIZ
Çağ, zaman dilimi manasına gelip, çağdaş, aynı çağda yaşayan, bulunulan çağın anlayışına şartlarına uygun olan anlamındadır. Çağdaşlaşmak, çağın yeniliklerini ve özelliklerine ayak uydurmaktır. Çağdaşlaşma süreci; ilk insanla beraber başlamış, zamanının gelişen teknolojisi ve anlayışıyla beraber bir sonraki seviyesine gelişerek ulaşmıştır. Mağara duvarlarına Cin Ali resimleri çizen adamla, Da Vinci’nin tabloları görsellik olarak kıyaslanamasa da içlerindeki sanat aşkı sanırım aynı yoğunluktadır. Ya da bir Afrika kabilesinde tamtamlarla müzik yapanlarla en elit salonlarda konser verenlerin içindeki müzik aşkı da aynı hissiyattadır. Şimdilerde kocakarı ilaçları diye küçümsenen deneme yanılma ve epeyce tecrübenin sonucu çıkanlar günümüz genetik bilimine dahi ışık tutacak verileri sağlamış olamaz mı?
Bununla beraber insanoğlunun çağdaşlaşma sürecini baltalayan bir kesim her zaman olmuştur. Kütüphaneler yakılmış, kitaplar talan edilmiş, âlimler yaka paça tutuklanıp zindanlara atılmış, yetmezmiş gibi dinsizlikle ya ada büyücülükle suçlanarak öldürülmüştür. Çağdaş medeniyete ulaşan milletler kıskanılmış, zenginlikleri talan edilmek üzere istila edilmişlerdir. Bir zamanların Aztekleri, İnka uygarlığı veya MÖ. Mısır’daki çağdaşlığın talan edilmesi bunlara örnek verilebilir. Kaba zihniyetin çözümü de kabalık olduğu için bir ileri iki geri yengeç adımı misali, ilerlemiş, durmuş, gerilemiş sonra kaldığı yerden devam etmişti.
21. yy ise durum biraz daha farklıdır. Şimdiye kadar yavaş ilerleyen çağdaşlaşma özellikle 1950 li yıllardan itibaren hızlı bir ivme kazanmış, önce Ay’a ayak basılmış, ilk bilgisayarlar kullanılmaya başlamış ve otomobil, uçak gibi taşıtlar geliştirilerek daha çok kullanılır hale gelmiştir. 2000 li yılların başından itibarense ciddi bir milenyum atağı ile hayatımızdaki her şeyi çipler yönetmeye başlamıştır. Akıllı telefonlar, akıllı evler, akıllı otomobiller zeki beyinlerin ürünü olarak alım gücü olan herkese sunulur olmuştur. Daha eve gelmeden bir tuşla kombi açılıp, fırındaki yemek pişirilirken, kendi kendine park eden arabalar ve bilgisayar kadar donanımlı akıllı telefonlar şu anki teknolojinin son ürünleridir. Buna paralel olarak daha az düşünen daha çok tüketen toplumlar haline geldiğimizi de yadsımamak gerekir.
Teknoloji sadece günlük hayatımızı kolaylaştırmadı, savaşlar ve savaş gereçlerini de teknolojik boyuta taşıdı. Sıcağı sıcağına, cephe savaşları artık kalmadı. Uzaktan bir tuşa basarak şehirler, dolayısıyla insanlar vurulabilir hale geldi. Terör gurupları ya da katiller de artık teknolojik imkânlardan faydalanmaktadırlar. Palalarla kestikleri insanların görüntülerini, akıllı cep telefonlarıyla çekip yine o video görüntülerini internet aracılığıyla bütün dünyanın izlemesini sağlıyorlar. Sadist ruhlu bu insanların elinde yaşam mücadelesi verenlerin ise bunca teknolojiye rağmen maalesef ellerinden bir şey gelmiyor. Uçakları düşürüp, binaları havaya uçurarak ya da herhangi bir sebeple meydanlarda bir araya toplanmış insanların içinde uzaktan bombalar patlatarak katliamlarına katliam katıyorlar. Hem de geride ise gözü yaşlı, yüreği yangına dönen evlatların, ana babaların , eşlerin kalmasına aldırış etmeden…
Çağdaşlaşma çağı yakalamak demek dedik. Ancak çağın getirdiklerini maalesef bazılarına yasaklayıp kullanmalarına engel olamıyoruz. Durum böyle olunca başka gezegenlerde bizimkisi gibi yaşam var mı diye araştıran bilimle ve beyinle, en iyi katliamı nasıl yaparımı düşünen bilim ve beyin aynı kulvarda yer alıyor. Bir tanesi insan hayatı için çalışırken diğeri yok etmekle uğraşıyor. Adına din diyor, iman diyor ben diyor,sen diyor…. Ayrıştıracak bir şeyler mutlaka buluyor…
Dünya üzerindeki bütün insanlar birbirlerini sevmek, sevmeseler bile saygı duymak zorundalar. Var olabilmek ve dünya üzerindeki tüm canlıların soyunun devamlılığı için bu gerekli. Yaşama saygısı olan bir çağdaşlaşma kendini dünyanın en zeki canlısı olarak addeden insan için şarttır, yaşama sebebidir. Aksi halde yaşayacak bir dünyayı hayal etmek hayal olarak kalacaktır. Kıyamet dediğimiz şey insanoğlunun kendi ellerinden olacaktır…
GÜLHAN GENÇ
2016 - İSTANBUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.