- 1337 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Hangi İklim ?
Hüzün çağlar acı büyütür,
Bir daha hangi iklim yeşertecek
tohumunu sevdanın?"
Yitiricek bir şeylerimin olmasını isterdim diyor şair ve de yitirmek...Yitirmek belki hayata bağlardı beni.Oysa, ne karamsar olacak kadar bir yitirmişliğim ne de bıkkınlık duyacak kadar bir yaşamışlığım oldu... Kimsesizken zaten hiç bir gidiş acıtmıyor içimi,bu kadar dışındayken dışına alışmışken hayatın hiç bir yaşamışlık yormuyor beni....
Hep en tenhasında kalabalıkların,sokağın sonundan,şehrin en dip noktasından bir yaşamışlık... Aynalara yansıyan siluetimin silineceğinden korkarak sustum ben!Hep anlamadıklarıma ekleyerek anladıklarımı,daha çok kırıp daha çok kırılarak acı çekerek;yarasız yapamıyor içimdeki kentin ışıyan sureti.Önce bir ülkeyi,sonra diğer ülkeyi sonra dünyayı ve insanları düşlüyorum eksikliğimi,yalnızlığımı ve çaresizliğimi... Çok uzaklara gitmek istiyorum,anlımı cama fikrimi boşluğa bırakıp,duraklardan geçiyorum,gideceğim yolun bir an önce bitmesinden korkarak gidiyorum ama gittiğim yerin düşlediğim o uzaklar olmadığını biliyorum.Daha bir yalnızlaştırarak,daha bir çirkinleştirerek insanların kendi katilleri olabildiklerini öğreniyorum her suskunlukta... Oysa ölümün en basit şekliydi "kan dökülmeden" olanı... Ama,bütün ölümler tek kapıdan girip,aynı mahşere uyanıyor,çokça zamansız ve "adice"...
Şimdi daha iyi anlıyorum,anlaşılmak alçalmayı,anlamak acıyı beraberinde getiriyor.Anlaşılmak büyünün bozulmasına,anlamak büyülenmeye benziyor,bu efsun korkularımı ve karanlığımı çoğaltıyor,beni yalnızlaştırıyor,göz kapaklarımı açmamı zorlaştırıyor.Sevgi... İnanç... Emek... Ben hep inanarak ,inanmanın sevgiyi getirdiğini,sevginin inancı gerektirdiğini ama doğruların söylendiği anlamına gelmediğini bilerek,emek/liyorum kendimi.Çünkü biliyorum hiç bir sevgi güvensiz yaşayamaz dağılır,yarısından kopmuş bir kadavra gibi ayaklarının ucuna düşer,çürümüş gövdesi ve gözleri miğdeni bulandırır.Yinede hep inanarak ama hep yanılarak,yorularak emek/liyorum... Kızmadan kırılarak,krılıp içime dağılarak!
"İşte ellerimde yüreğim,titreyen...
Ben bütün suskunluğumu gözlerime
ıslatıyorum.
Hangi yağmur çizecek gecemi?"
Yeniden bir eksiklik olduğunu hatırlıyorum yalnızlığın,eksik yanlarımız ya vuruluyor,ya dönüyor yada... Eksikliğin açtığı boşlukta durmadan çoğalan bir karalık ve hüzün var,
yavaş yavaş unutulan gülümsemeler ve sevmelerde olduğu gibi.Neden diyorum,içimi yüzüme vuran bu eksiklik!Gözbebeklerimin kucağında sakladığı bir çocukluğun yutkunmasıyla yırtılan çığlık oluyorum.Üşüyen ellerimi saçlarıma yaslıyorum... Tam kıyısında dururken yeni bir hayat beynimin,yine kendimi seçiyorum...
"Al!incilt gözlerimi,
birazdan patlayacak korku
sağanakları.
Ben yine kendimi seçerek kaybedeceğim yaşamı..."
YORUMLAR
Dünya büyük kusursuz ve günlük hizmet ve yaralarla doludur.Her insan,içinde yaşamış olduğu topluma,kendisi olabilmesi karşılığında bir bedel öder.Zamanda ezelilik uzayda sonsuzluğa özgürlük zorunlu kavramdır.Zorunluluk ancak kavranılmadığı ölçüde kördür.
Yaşamsal sürecin gözeneklerinde fışkıran üzücü anlatım tezinizi toplumlara yansıyan istenmiyen fenomenlerin sorumluğu kuvvetler ilkelerine karşı verilecek mücadele şeklini anlamak gerekir.
Düşüncenin ya da insan duyu-deneyinden gelen malzemeye bir birlik kazandırlması veya söz konusu malzemeyi bir sentezden geçirilmesi gerekir.Zihin söz konusu sentez ya da birleştirme faaliyetini çeşitli yargılar ortaya koymak süretiyle gerçekleştirilir.Öyleki bu yargılar biçim dünyaya ilişkin yorumumuzun temel bileşenlerini meydana getirir.Bizim tafarımızdan nicelik,bağlantı,töz gibi belirli değişmez formlar ve kavramlar aracılığıyla değerlendirilir,ya da yargılanır.
Belitlerinizde insanın yaşamınında oluşan tüm istenmiyen istençlerin ardışık olması,bedeni ve zihinleri rahatsız ettikleri gibi sevinçlerin yerine hazlar yer alır.
Varlığın temel mantıksal özgülükleri üzerindeki önermelerin birincisive en önemlisi,çelişkinin dıştalanmasına ilşkindir.
Bir şeyin ne denli çelişik ise o denli gerçektir.
Evrensel yapıda diyalektik gereği olarak yaşanan tüm toplumların yapısında düşündüğünüz tüm veriler var olmuştur.Olayların çözümünde bir birlişkelik ve varoluş mantığı ile sözgeçten geçirilerek şeylerin olumlu yöne saptırmaktır.Buda eğitim,sabır,akıl ve mantıkla olur.
Bilimsel yönde yazınıza ancak bu kadarıyla açıklık getirmesini becerebildim.
Güzel olana ne denilir ki?...
doğruluk tarafından 3/29/2009 11:33:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Çok dolu bir yazıydı. Daha doğrusu hayata karşı duyulan kin ve nefretin dışa vuruş biçimiydi. Bazen düşünmüyor değilim, hani insan haketmediği haksızlıklar karşısında kalınca isyan edesi gelir ya. işte o anlar, hayatın, ömrün bir imtihan için bize verildiğini düşünürüm. fazla bağlanmaya gelmiyor bu dünya. Yapılan haksızlıklara gelince, insanlığın ve çıkarcılığın gereği olduğunu anlamamız zor olmuyor. Nasıl olsa yiyecekleri bir lokma. onlar en iyisini yesinler, biz ise bir lokma ekmeğe razı geliyoruz. Nihayetinde ne kadar çok haksızlık yapsalarda doymayan midelerinin yerine gözlerini toprak doyuracak. Mahşerde mizan kurulacak ve haklı, haksız ayrılacaktır. Kutlarım güzel yazınızı.
Gerçektende insanın endişelenmek için bir nedeni yok,yani üzerinde titrediği bir gayesi yoksa hiç bir şey vurmuyor insana.
Hani derler ya yanana ateş neyler,diye.Bu da o misal galiba.Ama bence her insanın az ya da çok bir nedeni var hayata bağlanmak için.Muhakkak onu hayata bağlayan bir nedeni olmalı.Zaten fıtrat gereği de olmalı.
Sağlıcakla yazar dost.Güzel bir yazıydı...