- 380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kelimeler ile Takılayım Biraz
Bazı bazı takıyorum kafayı değişik ve ilginç kelimelere. Öyle durmadan tekrarlıyorum içimden, hem de dışımdan. Siz de mi yapıyorsunuz yoksa? Siz de mi derken bazılarınız yapıyordur belki... Yapmayanınız da vardır canım. Öyle geliyor işte karabasan gibi, gaipten gelen bir sesmiş gibi... Enerji Cotbus işte bu ilk kelime. Bilenler bilir Energie Cotbus sanırım eski Demokratik Almanya zamanında oranın bir futbol takımının ismiydi. Takıldı işte ya kafama ne yapayım? Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Hemen çarpıtıyorum kelimeyi. Üstüme yoktur çarpıtmak da. Kot giyip de Busa yani otobüse bindikten sonra enerji harcayan adam olsa gerek. Nasıl akıllar ama. Daha ne kelimeler var durun hele. Gelir bakalım yavaş yavaş. Em Ay Beş. MI-5 diye de yazılır. Biliyorsunuz canım işte bu da İngiliz İç İstihbarat Servisi. Bir de bunların altı olanı (6) olanı yani Em Ay Altı var. O da dış istihbaratlarına bakar. Yedisi sekizi var mı onu bilemiyorum. İngilizlere sormak lazım. Bu da herhalde ayın beşinde ki emisyon hacmini ölçmek için bir formül mü olsa gerek, diye de düşünmüştüm. Alternatif üretelim Emine Nine bu gün ayın altısı filan gibi...
Of ki of bu sonbahar günü iyi saçmalıyorsun dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hep ben mi saçmalıyorum canım? Bu ülke de çoğu zaman hemen hemen her kesimden insanlar da saçmalayabiliyor, siz de beni görüyorsunuz. Hani bir zamanlar ’’Benzin vardı da biz mi içtik.’’ diye saçmalayanlardan tutunda, askere ’’Kelle’’ diyen saçmalayıcılar. Samsunu Akdeniz’in incisi sanan saçmalayıcılar. Daha sayayım mı?
Neyse biz yine kelimelere takılalım. BAAS vardı hani bilirsiniz. Şu meşhur Irak Rejiminin kapalı kutusu parti idi. Yani ne derim ben buna baas baas bağırsaydınız da ülkeniz yerle bir olmasaydı keşke. Başınızdan atsaydınız diktatörleri ve dikta rejimlerini...
Bak sen nereden nereye Walter Şerbiyak gelmesin mi şimdi aklıma. Eski NBA Liginin beyaz Amerikalılarından birisiydi. Sonra bıraktı basketbolu... Walter şerbi diye sigara içiyormuş da yak bir şerbi demişmişler mesela. Desinler ne yapalım. Daha dolu, daha dolu takılıp takılıp geliyorlar. Al işte bir tane daha Zbigniew_Brzezinski hadi bakalım. Duyanınız da var belki duymayanınız da bu ilginç ismi. Sanırım Amerikalı. Araştırınca aslı ve nesli Polonyalı çıkıyor. Hem de bayağı yaşlı 1928 doğumlu imiş. Ooo Kazimierz diye bir adı daha var. O da göbek adı mı ki acaba? Yok, canım sanmam, onlarda göbek adı diye de bir şey var mı ki? Kitapları da var. Obama’nın akıl hocası olduğu da söyleniyor ve de etiketinde Profesör unvanı var.
Bizim berber Yusuf’un yanına gittiğimde takılırım ona hep. Bir berber bir berbere gel birader seni permaşharp ile bir güzel tıraş edeyim de yüzünü kesmeyeyim demiş. Yok canım Yusuf yüzümü kesmedi ara da sırada sakal tıraşı da olurum ona...
Nereden nereye bak? Şimdi de Matrakçı Nasuh geldi aklıma. İlk duyduğumda, hakkında bilgi sahibi olmadığım için, sanırım o devrin komiklerinden biri, hani matrak şeyler yapıyor diye düşünmüştüm. Hiç alakası yok oysa ki matrakçı lığın o komiklikler ile bilakis yaptığı iş çok ciddi çok kayda değer bir iş. Bosna doğumlu olduğu biliniyor Matrakçı Nasuh’un. ’’Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynanan, eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olmasındandır. Bu oyunun mucidi olmasındandır.’’ Adam bir derya deniz yani bakar mısınız? ’’Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve Matematikle ilgili iki kitap yazmıştır. Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı’’ Tarihçilik yönü de çok kuvvetli Matrakçı Nasuh’un.
’’Matrakçı Nasuh dönemi minyatürde zirve bir dönemdir. Osmanlı tarihini konu alan eserlerini resimlerken, figürsüz manzaralar veya kuşbakışı topografık tasvirler olarak tanımlanabilecek yepyeni bir üslubu yaratan sanatçı, (Matrakçı Nasuh) adıyla ünlenmiş, tarihi konulu eserlerde büyük gelişmelere sebep vermiştir... Osmanlı minyatür sanatının gelişimini üçe ayıracak olursak, matrakçı Nasuh’ üçüncü döneme girer. Üçüncü dönem, minyatürde bağımsız üslupların ortaya çıktığı dönemdir. Matrakçı Nasuh, Aksoy’un deyimiyle gerçekten de, "Doğu’nun Leonardo da Vinci’si ve Osmanlıların renk ustasıdır. Rönesansın çok yönlü sanatçıları ile aynı özelliklere sahiptir.’’
Arhavi, Ardeşen, Ardanuç, Ardahan. Hepte karıştırır insanlar bu yer isimlerini. Bir daha anımsatalım bakalım. Arhavi, Artvin ilinin deniz kenarında bir güzel ilçesi. Ardeşen’de Rize’nin bir güzel ilçesi, Ardanuç yine Artvin İlinin bir ilçesi, Ardahan ise daha önce Kars iline bağlı ilçe iken şimdilerde İl olarak Türkiye Coğrafyasında ki güzide yerini aldı. Dikkat ettiniz mi kelimelerin başında hep Ar var. Çok namuslu insanlar yaşıyor demek ki burada, diye de düşünmeden edemiyor insan. Yurdumun her tarafında var namuslu insanlar öbür şehirlerdekiler alınmasın sakın....
Baz İstasyonları var hani şu cep telefonlarının olmazsa olmazlarından. Onlar olmasa hiç bir cep telefonu çalışmayacak. Bizim bir Fizik Hocamız vardı Necati Hoca sizden iyi olmasın iyi öğretmişti bizlere fiziği. Onun lafıdır ’’Asitler, bazlar, kızlar, tuzlar ve Lazlardan korkacaksın.’’ derdi. Kızlardan ve Lazlardan korkmadık da haliyle asitler ile bazlar ve tuzlar yine de epey tedirgin ettiydi bizleri zamanında ... Tabi ki cep telefonunda ki baz ile kimyasal bazlar çok farklı şeyler...
Okumayı O ’’Rabbimiz’’ emretti, kalem ile yazmayı da O öğretti, ayetler ile de sabit olduğu üzre, biz de onun dediklerini, öğrettiklerini yapıyoruz. Böyle işte akıllar biz de de işimiz gücümüz yok, gece gündüz bunları düşünüyoruz. ’’Diyacaksın ki niya işte eyla.’’ Hepinize en derin sevgi ve saygılar bu sonbahar günü..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.