DÜŞ(G)ÜNCE - BİLİM TEKNOLOJİ VE DÜNYA HALİ
BİLİM TEKNOLOJİ VE DÜNYA HALİ
Milenyum çağı insanları olarak hızlı değişen bir dünya gündemine sahibiz. Her gün yerkürenin bir yerlerinde katliamlar, savaşlar, kazalar ve doğal felaketler yaşanıyor. Daha bir hafta önce tüm dünya; Suriye iç savaşından kaçıp Yunan adalarına ulaşmaya çalışırken alabora olup, Bodrum sahiline vuran Aylan bebeğin fotoğraflarıyla çalkalandı. Fotoğrafına her baktığımızda yüreğimiz söküldü; ‘’Çocuklar Ölmemeli! Gülümsemeleri dudaklarında sönmemeli!’’ diye isyan ettik. Ardından Dağlıca’da yaşanan baskınla anaların babaların yürekleri cehennem ateşiyle kavruldu. Tanımadığımız o gencecik insanlar için isyan ettik, yas tuttuk. Sokaklara dökülüp, insanca ve kardeşçe yaşamak istediğimizi haykırdık. Zira Kürt, Laz Çerkez, Alevi Sünni fark etmez bizim olmasa bile bizim çocuklarımızdı.
Bununla beraber aslında hiç bizi ilgilendirmese bile meraklısı çok olduğu için; bilmem hangi ünlünün bilmem kiminle beraberliği, hangi futbolcunun kaç paraya satıldığı, hangi zenginin hangi araba ya da köşkü kaç milyon dolarlara satın aldığı gündemi yoğun bir şekilde meşgul ederken; satır aralarına sıkışan, hızla bilgi denizinde kaybolan bilim ve teknoloji haberleri, meraklısına ulaşamadan belki de uçup gitti. Meraklısına ve gözünden kaçanlar için benim denk geldiğim birkaç bilim ve teknoloji haberini sizlerle paylaşmak, gelecekle ilgili umudumuzu sıcak tutmak istedim.
Bilim insanları yakın bir tarihte insanlar için en büyük tehlikenin su ve yiyecek sıkıntısı olacağını öngörüyorlar. Yeryüzü kaynaklarını hızla tüketiyoruz. Kullanılabilir tarım arazilerinin kimyasallarla kirletilmesi ve her gördüğümüz metrekare toprağın üzerine bina yapma dürtüsü durumu daha da hızlandırmaktadır. Hızla popülasyonumuz çoğalıyor ve hızla kaynaklarımız azalıyor. Lakin durumun vahametini bir avuç bilim insanından ve birkaç aktivisten başkası görmüyor, farkında olmuyor. Tüketim toplumu olmak ve üç maymunu oynamak kolayımıza geliyor.
Dün sosyal medya sitelerine ve internete şöyle bir haber düştü; ‘’Barselona merkezli bir grup olan "Forward Thinking Architecture" (İleri Görüşlü Mimarlık), sürdürülebilir tasarımlara odaklanıyor ve büyük hayalleri var. Bunlardan biri; okyanus üzerinde yüzen, gücünü güneş panelleriyle karşılayan üç katlı akıllı çiftlikler! Bu yüzen akıllı çiftlikler, devasa topraksız tarlalara ve bu tarlaların altında yer alan balık çiftliklerine sahip olacak. Neredeyse kendi kendini sürdürebilir nitelikte olan her bir mavna üzerindeki çiftlikler, temiz ve sağlıklı besinler sağlayacak.’’ Okyanusun ortasında yüzen bir çiftlik kurmak ve topraksız tarım yapmak çılgınca gelebilir. Fakat imkânsız değildir. Son zamanlarda birçok çalışma bu yönde gelişme göstermiş, hatta topraksız seralarda sadece bitki besinleri ile salatalık, çilek, domates gibi sebzeler çok rahatlıkla üretilmişlerdir. Teknolojiyi öldürmek, egemenliği altına almak, güçlüyü oynamak yerine böylesine güzel ve anlamlı amaçlar için kullanan insanlar da var bu dünyada...
Diğer bir bilimsel gelişme ise organ nakillerinde yaşanmakta. Böbrek, kalp, ciğer nakillerine alışmıştık. Son iki yıldır yüz naklinde de başarılı çalışmalar olmuş, ülkemizde de koltuklarımızı kabartan gelişmeler yaşanmıştır. Asıl şimdi daha büyük bir ilke imza atılacak. ‘’KAFA NAKLi!’’ Evet yanlış duymadınız; bildiğiniz bir kafanın kesilip başka bir bedene nakledilmesi…
İtalyan cerrah Sergio Canavero 2013 yılında Torino Gelişmiş Modülasyon Grubunun toplantısında kafa nakli konusundaki engellere çözüm bulunduğunu ve ilk kafa naklini 2017 yılında gerçekleştirebileceğini açıkladı. Beyin ölümü gerçekleşen bir donörden sağlanan “sağlam bedeni”, felç veya ALS gibi hastalıklar nedeniyle bedenini kullanamayan hastanın kafasıyla birleştirmeyi planlayan Canavero, çalışmasının ayrıntılarını haziranda ABD’de düzenlediği bir konferansta açıkladı ve destek istedi. Başarılı olursa, tekerlekli sandalyeye mahkûm olan ALS hastası İngiliz fizikçi Stephen Hawking gibi hastalar ve omurilik yaralanmaları nedeniyle felçli kalanlar sağlam bedenlere sahip olacak; hareket edebilecekti. Doğuştan bedeninde %90 kası çalışmayan Rus Valeriy, bu ameliyata talip olduğunu söyledi.
Rus Valeriy gazetecilere verdiği demeçte; ‘’İlk defa yapılacak ve bilim kurgu filmini çağrıştıracak ameliyatın son derece tehlikeli olduğunu biliyorum. Ameliyat masasında kalmak ihtimalim yüksek. Öbür taraftan ise zaten günlerim sayılı. Bu yüzden bir daha tartıp biçmeden evet kararının aldım. Dönüşü yok” açıklamasını yaptı. Gittikçe bilim kurgu filmlerine benzeyen hayatımızda, insan tutumluğunu da gerçekleştirmiş olacak bilim böylece. Nasıl ki evdeki eskileri atmayan, artan yemeği dökmeyen ninelerimiz gibi bilim insanları da insan bedeninin her santimetre karesini kullanır olmaya başladı. Ve son olarak yine bilim insanlarının yine laboratuarlarda gerçekleştirdiği bir deneyden bahsederek sonlandırmak istiyorum yazımı.
‘’Ohio State Üniversitesi’nden Rene Anand, laboratuvar ortamında beş haftalık bir fetüsün beyniyle eşit olgunlukta bir beyin üretmeyi başardı. Deutsche Welle Türkiye’nin haberine göre, Rene Anand, “Bu sadece gelişen bir beyin gibi görünmekle kalmıyor aynı zamanda farklı hücre türleri, bir beyin gibi tüm genleri gösteriyor” dedi. Peki, ne işe yarayacak beyin üretmek diye düşünebiliriz. Çok şeye; en azından hasta beyinlerin tedavisi için - alzemer, Parkinson,demas gibi- belki de yeni tedaviler demek bu. Kim bilir yakın zamanda yarı doğal yarı laboratuarda üretilmiş organlarla dolaşan siber insanlar olacak. Etiktir, değildir ya da ruhsal zararları nelerdir yaşadıkça göreceğiz. Dolly adlı koyunu klonlarken de bu tür tartışmalar çok yaşandı. Ama asıl amaç insan ömrünü uzatmak ya da kaliteli yaşam sağlamak ise bilim insanları için gerisi teferruata giriyor.
Kardeşliğin ve insanlığın bol olduğu, savaşsız, kavgasız, huzurlu günler diliyorum
YORUMLAR
Harika bir yazı: Beyni akıl ile dolduran bir yazı. Herkesin kutu kutu para doldurduğuve her işini elini göğe açarak hallettiği(!) zamanda, bu yazıyı kaleme alabilmek çok sıradışıydı. Tebrik ederim.