- 384 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PORTAKALI SOYDUM
Bir gerçekliğin soyutlaması, o gerçeklikle sınırlıdır...
Gerçeklik, nesnellikle uyumludur ve durmadan değişir, dönüşür...
Soyutlama, her değişim ve dönüşümle birlikte değişir...
Önceki soyutlamanın tekrarı, bir niyet konusudur...
Değişim ve dönüşümün özünü ifade ettiği gibi, değişim ve dönüşümün, yani mütekamiliyetin karşısında da yer alabilir...
Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz...
Yeni muhtar eski köye bazı yenilikler getirmiştir......Köprü, yol, okul, kütüphane, değirmen, sağlık ocağı vs. yapılmış olsun...
Eski köye gelen bu yenilikler, komşu köy için bir rekabet konusu ise, komşu köyün kimi çıkarlarına engel oluyorsa, komşu köyün ve/veya sözcülerinin eski köyün eskiden daha yaşanılır bir yer olduğunu dillendirmeleri beklenmeyecek bir şey değildir...
Eski muhtarın daha gerçekçi, doğrucu, geçimli, anlayışlı, güvenilir olduğunu söyleyip, yeni muhtarın hayalci, sahtekar, geçimsiz, anlayışsız, güvenilmez olduğu şeklinde dedikodu çıkarıp, yaymaları olağan bir durumdur...
Komşu köylüler böyle davranırlarken, insanoğlunun bütün iyiliklere rağmen bir zayıf yanından, yani eskiye özlem duygusundan, yeniliklere uyum zorluğundan, iyiliği takdir yoksunluğundan, inatçılığından, dediğim dedik saplantısından vs. medet umarlar...
Komşu köylüler, eski muhtarı idolleştirip, ikonlaştırırken, bir kısım köylünün söz konusu psikolojisini buna bağlarlar, yani raptederler... Artık bazı köylülerin bozuk psikolojisi değil, eski muhtarın iyilikleridir söz konusu olan...
Bozuk psikolojiler, böylece göreceli bir iyiliğe sahip olurlar... Bir iyiliği savunmak, bozuk psikolojileri düzeltir mi?...
Demek ki düzeltmiyor!...
Çünkü, en başta gelen, bozuk psikolojilerin nesnel gerçekliği, yani eski köye getirilen yeniliklerin iyiliğini anlamaları gerekiyor...
Hele bu köyde kimi aileler arasında nizalar, hatta kan davaları varsa, yeniliklerin herkesçe kabul edilmesi ve komşu köyün oynadığı oyuna karşı gerekli bütünlüğün sağlanması o kadar kolay gözükmez...
Daha ne denebilir ki!...
Portakal’ı soooyduuummm
Başucuma koooyduuummm
Ben-bir-ya-lan-uy-dur-dum!...
Duma duma dum!...
18 Ekim 2016
Yekta Attila