Affet çocuk...
Sigara içen bir çocuk gördüm geçenlerde. Körpecik bedeninde emanet kirli bir kazak, üstünde rengi çoktan solmuş ayıcıklar vardı. Sigara dumanının ardına kaybolan yüzünün o sevimli ayıcıklarla hiç alakası yoktu. İhtiyar amcalar gibi bakıyordu, parmakları pamuğun tutun sarısı. Bakışlarında bir çocuk aradım, yoktu. Ne çocuk gibi kokuyordu ne de çocuk gibi gülüyordu. Tıpkı o mendil satan, ayakkabı boyayan, çaresizliğini acilen ve zorbalıkla büyütmüş yüreklerinin ardına saklayan çocuklar gibi. Birileri henüz renkleri tomurcuk vermemiş çocuk ruhlarını söküp almış, yerine hayatı ileriye sarılmış, yaralı, sönük ruhlar yerleştirmiş sanki. Şimdi kaç yıl geçerse geçsin, o kuş çocuk asla büyümeyecek. Ölene kadar aynı acıyla oturacak bir köşede. Çünkü kırış kırış bir beden dahi olsa, son nefesini verene kadar hiç kardanadam yapamamanın, hiç renkli kurşun kalem açamamanın, ellerinde dondurma tutamamanın veya koşarak uçurtma uçuramamanın eksikliğini içinde, ta derininden hissedecek..
Onlar hayatın eteklerine tutundukça, hayat onları kış kışlayacak, düşerek kalkarak büyüyecekler fakat minik elleri kaç para tutarsa tutsun, saçları hep okşanmak isteyecek. Sevginin isrâfi olur mu diye soruyorum kendime.. Onlar değilde hayvanlar sevildikçe mesela - e onlarda mı sevilmesin - diyorum ve bu saçma eksikliğin sebebini bir türlü bulamıyorum. Sevginin isrâfi, fazlası, fuzûlisi olmaz. Sevgi olsun yeter ki, bu dünyada ancak yetişemeyeni olur, esirgeyeni olur, görmeyeni olur diyorum. O çocuğu o yaşta sigara içmeye sürükleyen her neyse - bencilliğin, vicdan yoksunluğun altmetni olsa gerek. Hadi yanından geçelim fark etmeden, farkına varmadan. Hayatın gürültüsü bastırsın vicdanımızın sesini, tıkasın kulaklarımızı, kapatsın gözlerimizi.
Tıpkı diğerleri gibi.
Diğerleri gibi olmaya çalışmayan bir yığın insan aksine tam da ’diğerleri’ gibidir ya, ne ironiktir bu. Fark yaratma çabası içinde farksız, farklılığı başkalarından beklerken haksızlığı, mutsuzluğu daha da büyüten insancıklar sürüsünden başka birşey değiliz...
Çocuk, keşke o elindeki sigarayı sihirli değneye çevirebilsem, herşey unutturabilsem.. Seni masallara inandırabilsem tekrar. Çocuk ruhunu her nerde kaybettiysen bulup tekrar giydirebilsem sana.. Senin için ne yaparsam yapayım eninde sonunda sadece acı acı yutkunup ’bu hayat gerçekten de bu kadar gerçek’ diyebileceğim mâleşef..
Çocuk, hazır bu kadar büyümüşken, affet bizi olur mu..? Biz o kadar büyüyemedik daha...
Affet..
✒T.Y.
YORUMLAR
Böyle çok çocuk var.
Geçen pazar Ankara'da bir duvar dibine oturtulmuş 2-3 yaşında olduğunu sandığım bir çocuk. Önünde bir kaç kâğıt mendil ve yine eline tutuşturulmuş bir mendil. hi te çocuk gibi bakmıyordu. Daha üç yaşındaki bir çocuğu yaşlandıranlara insan denir mi bilmiyorum.
Apsara
Hic kiyamiyorum hic...