Vicdan.. Bir Anı..
Bulaşıcı hastalıklarla ilgili bir araştırma konusu nedeniyle İzmir Tepecik Genelevinde iki
hafta süre ile bulunmuştum. Orada çok fazla şey öğrendim. Çok acı hayat hikâyeleri, çok farklı
alışkanlıklar, çok renkli insanlar…
Burada bütün bunlardan bahsetmeyeceğim. Sadece yaklaşık beş dakika süren bir
sohbetin bende bıraktığı izi anlatacağım.
Çok yoğun bir şekilde genelev çalışanlarını sağlık taramasından geçiriyorduk. Seri bir
şekilde çalışma yaptığımız karavana girip çıkıyorlardı. Çok yoruluyorduk. Ancak çok da eğleniyorduk.
Benim bu insanları bir daha görmek ve tanımak imkanım olamayacağından her biri ile konuşmaya
çabalıyordum.. Çalıştığım odaya her giren kadın ayrı bir gizemdi. Hepsini anlamak ve
çözmek istiyordum. Ancak onlar insanlardan öyle şeyler görüyordu ki bana çoğu güvenmemişti.
Sorduğum sorulara çok yüzeysel yanıtlar veriyorlardı. Bir tek ortak noktaları vardı. Yüzlerine taktıkları
gamsızlık maskesinin altında kokan hüzün. Hiçbir şey umurlarında değil gibiydi. Bol küfürlü ve bol
kahkahalı konuşmalarıyla hem bizi hem kendilerini kandırıyorlardı.
Sıra ona gelmeden önce çok neşeli bir ablamızla gülüştük ve hanımefendi odadan ayrıldı.
Kapının önünde bizi izliyordu. Yüzümüzde asılı kalan hafif alaycı tebessümle ona bakıyorduk. Sessizce
odaya girdi. Sedyeyi gösterdim. Oturdu……
- Biliyor musun abla ben size çok kırıldım .. dedi.
-
- Neden ? Dedim şaşkınlıkla.
-
- Az önce siz beni yerin dibine soktunuz.
-
- Özür dilerim ama biz seninle hiç konuşmadık ki ?
-
- Hayır. Az önce çıkan kadının arkasından öyle bir baktınız ki ben hayatımda ilk kez Or…pu olduğumu anladım.
-
- Nasıl yani … ?( Çok üzülmüştüm ve onu anlamaya çalışıyordum)
-
- Siz o kadın odadan çıkınca birbirinize bakıp öyle güldünüz ya .. Ve sonrada sen dudağını büzüp başını çevirdin ya abla ..İşte öyle yapacağına gelip yüzüme tükürseydin keşke.
Sanırım onu anlamaya başlamıştım. Çok haklıydı .Biz az önce odadan çıkan kadın hakkında
hiç iyi şeyler düşünmemiştik. Onu küçümsemiştik .Onu değersizleştirmiştik. Orada ki iki kadın
başka bir kadını aşağılayıp ‘ucuz’latmıştık. Hiç dedikodu etmemiştik. Ancak gözlerimizle onu
çekiştirmiştik. O an hissettiklerimi kelimelere dökemiyorum. Yani aslında yerin dibine girende
insan olmaktan çıkan da bizdik. Aslında ahlak yoksunu diye düşünüp aşağıladığımız bu kadın bize
insan nasıl olunur öğretmişti. Görmezden geldiğimiz hor gördüğümüz bu insan gibi insan bize
çürümüşlüğümüzü hatırlatmıştı. Bize hakaret etmedi. Bize bağırmadı .Ama biz yerimizden
kalkamayacak halde ağır bir vicdan azabıyla ezilip kalmıştık. En acısı ve kötü olanı da bu kadına
kendini bu kadar basit ve ucuz hissettiren yine başka kadınlardı. Biz kimdik ? Kendimizi ne
sanmıştık ? Ne değerimiz vardı? Biz kendimizi neye, kime göre değerli saymıştık ? Kendimizi bu
kadınlardan üstün görmemiz için sebep neydi?
Biz o anda bütün ahlak değerlerini çöpe atıp insanlık suçlarının en ağırını işlemiştik.
Çünkü biz sadece kısa bir an içinde bir insanın gururunu, ruhunu, hislerini yaralamıştık. Utandım.
Utandık. … Özür bile dileyemedik…. Söz yoktu ki… Bu koca yürekli kadın odadan çıkarken
yutkunarak ona sadece ‘Affet lütfen ‘ diyebilmiştim.
Affet lütfen Fatma hanım…..
‘Birinin kalbini kırmak isteyen insan, kesinlikle vicdanını susturacak bir sebep bulur; ama sonra vicdanı onu susturur. - François-Marie Arouet Voltaire’
Sevgi ve saygılarımla….
YORUMLAR
Kapanmaları iyi mi oldu, kötü mü? bilmiyorum ama, o hayatlar olduğu gibi duruyor.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Yeşil Mavi
Den(iz)
Sevgilerimle..
Den(iz)
Umarım ona neler hissettirdiğimi unutmuştur ....
Sevgi ve saygılarımla.
"Hatasını gören ve bunu kabullenen insanın tüm hatası affedilir " diye bir söz okumuştum.
Galiba yazınıza çok uygun bir söz oldu...
Sevgilerimle
Den(iz)
Sevgi ve saygılarımla..
Hayatın başka alanı..vergi odeyen meslek kadınları..devlet utansın..
Sevgilerimle.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Şu yazıyı okuyunca kendi kendime bir soru sordum.
Bu sitede beş sene üç aydır varım. Yüzlerce de tanıdığım ( şahsen olmasa da ) arkadaşım var. Bu arkadaşlarım için her gün yazılarımı sabırla okuyup yorum yazanlar var ama içlerinde hâla favori listeme almadığım yine yüzlercesi var. Oysa sen daha bir aydır bu sitedesin ve benim favori yazarlarım içindesin. Needen?
İşte bu yazı verdi o sorunun cevabını.
Çünkü sen de tıpkı ben gibi mizah ile hüzün arasında gidip geliyorsun.
Mizah yazdığın zaman iliğine kemiğine kadar mizah, hüzün yazdığında iliğine kemiğine kadar hüzün.
Kalemine her iki tür de çok yakışıyor.
Dedim ve kelamım bitti. Daha ne yazayım bilemedim.
Her zamanki gibi müthiş bir gözlem ve müthiş bir hayat dersi:
İbrahim Hakkı hazretlerinin dediği gibi.
Harabat ehlini hor görme zakir, defineye malik viraneler var.
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Sevgi ve saygılarımla..
Doğru....Genelevler toplumun kanayan yarasıdır ve anlamak için oradakileri "görmek" gerek!
Adını ne koyarsak koyalım,o bedenlerin arkasında "taşınamayacak" kadar yükler olduğunu görürüz...
Ve özeleştiri ya da özür.Çok insanca bir davranış olmuş,kutlarım sizi.
Den(iz)
Sevgi ve saygılarımla..
Yazı çok etkiledi beni.
Bir insanın arkasından alaylı gülmek,
dudak büzmek bile kendini beğenmek, başkasını küçümsemektir.
Biz neyiz ki, hayatın bir cilvesiyle istemediği yere itilen insanlara
böyle bakabiliyoruz. ( Ben bakmam da. Yine de insanız, belli olmaz.)
tebrikler,
çok etkilendim.
sevgilerimle..
Den(iz)
Teşekkürler. Sevgilerimle