- 1360 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
SEMRA ÖZAL : ‘’ KANUNİ DÜNYANIN EN BÜYÜK AŞK YAPICISIYDI’’
Aslında bu yazıyı ‘’CUMHURBAŞKANLARIMIZIN EŞLERİ VE KISA HAYAT HİKAYELERİ- Başlığı altında yazdığım yazı dizisi içinde yayınlayacaktım ama her nedense o yazı pek de ilgi çekmedi. Hatta ‘’ Beni hiç ilgilendirmiyor’’ Diyen de oldu. O bakımdan Kanuni Sultan Süleyman’ın günümüzde bazıları nezdinde niçin bir ‘’Dam budalası ‘’ olarak anıldığında Semra Özal’ın ne kadar rolü olduğunu ayrı bir yazı olarak ele almayı daha uygun buldum.
O halde Turgut Özal ile başlayalım.
Altmış iki yıllık ömrüm boyunca yakından gördüğüm hatta elini sıktığım tek Devlet adamımız Turgut Özal olmuştur.
1979 yılında Antalya’nın Manavgat İlçesinde öğretmenlik yaptığım dönemlerde bir Cuma Namazı sonrasında tanıştık Turgut Özal ile. O dönemlerde Devlet Planlama Teşkilatındaydı ve sık sık Side’ye gelir, Cuma namazlarını ise Manavgat’ta kılardı.
Benim gibi 1.65 boyunda bir insanın bile neredeyse yarısı boyunda olan kısa boylu, tombul, tonton, oldukça sevimli bir isnadı ama daha o yıllarda bile istikbali oldukça parlak görülüyordu.
Manavgatta ‘’Koca Reis’’ diye bilinen ve sevilen eski milletvekili, bizim dönemimizde ise MHP nin Manavgat’taki en önemi Kurtlarından biri olan Doktor Hasan Fehmi Boztepe namazdan hemen sonra bu tonton ve sevimli vatandaşla hararetli bir muhabbete başlayıp ona oldukça fazla iltifat edince ben de yanlarına yaklaştım pek çok vatandaş gibi. Turgut Özal ve Hasan Fehmi Boztepe ile tokalaşarak ( Dini tabir ile musafaha ederek ) hayırlı Cumalar dileklerinde bulundum. Her ikisi de sıcak bir şekilde ‘’Sana da hayırlı Cumalar kardeşim ‘’ dediler.
1983 yılında Turgut Özal Anap’ın başındaydı. Diğer iki rakibi Milliyetçi Demokrasi Partisinin başındaki adaşı Turgut Sunalp ve Halkçı Partinin başındaki Necdet Calp idi.
Siyasetten sokaktaki insan kadar bile anlamayan ben, partisinin isminde ‘’ Milliyetçi’’ ibaresi olduğu için Turgut Sunalp’i desteklemiştim 1983 seçimlerinde ama Kenan Evren televizyonlarda açık açık Turgut Sunalp’i desteklediği anda kendi kendime ‘’ Turgut Sunalp’in işi yaş. Seçimi Özal kazanır’’ Demiştim ki nitekim de öyle oldu.
Turgut Özal Başbakan oluncaya kadar kimle evlidir, kaç çocuğu vardır bilmeyen bizler onun başbakan olmasından sonra çok kısa bir süre içinde önce eşi Semra Hanımı, sonra tüm evlatlarını yani Ahmet, Zeynep ve Efe Özal’ı tek tek tanımaya başladık zira özellikle magazin basınının gündeminden hiç inmediler.
Semra Özal, Çankaya’nın First Ladyleri içinde çok farklı bir yer aldı. Mesela her yerde, her zaman onu Turgut Özal ile el ele gördük. Adeta ‘’ Her başarılı erkeğin yanında bir başarılı kadın vardır. Turgut Özal’ın yanındaki başarılı kadın da benim’’ Diyordu. Hatta bunu yıllar sonra açık bir şekilde de ifade etmişti ‘’ Eğer ben olmasaydım Turgut Özal Radikal İslamcıların kucağına düşerdi ‘’ diyerek.
Semra Özal kılık kıyafeti ile de diğer First Ladylerden oldukça farklıydı. Onu oldukça şık ve gösterişli kıyafetler içinde görmek mümkün olduğu gibi oldukça sıradan, kolsuz basma elbiseler içinde görmek de mümkündü. Hatta onu mankenlik yaparken görmek bile mümkündü. O tamamen nev-i şahsına münhasır, yani kendine özel bir bayandı.
Mesela ince uzun purolar içmesi, viskiyi ve eğlenceyi sevmesi, şen kahkahalarını hiç çekinmeden salıvermesi ileriki yıllarda Hacca gittiği halde daha önceki yaşamından farklı hiç bir değişikliğin olmaması , ‘’ namazımı da kılarım, viskimi de içerim. Hepsinin yeri ayrı’’Açıklamaları onu kendinden önceki ve kendinden sonraki Cumhurbaşkanı eşlerinden çok farklı kılıyordu.
Turgut Özal’ın 1983’te başbakan olduğu andan itibaren hep sahnenin önünde oldu Semra Özal. İstedi ki, spotlar, kameralar ve de bütün gözler, Turgut Özal kadar onu da görsün, onu da fark etsin. Ve bunu da başardı.
Başbakanlıktaki ilk yılında ilk sansasyonu patlattı Semra Özal. Vizon dergisine “güz giysileri”ni sergileyerek, manken gibi fotoğraflar çektirdi. Eleştirilere aldırmadı. “Böyle şeyleri İngiltere kraliçesi bile yapıyor” dedi geçti. İngiltere Büyükelçiliği ciddiye aldı onun bu sözlerini. “Kraliçemiz mankenlik yapmaz” diye yalanladılar. Tabii ki Semra Hanım İngiltere’nin yaptığı bu açıklamaya aldırmadı bile.
Kısa süre sonra Türk siyasetinde oldukça aktif bir ol oynayacak ve ‘’Papatyalar’’ Diye anılacak olan Tür Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfını kurdu. Bu vakfın papatyaları ile birlikte Yıldız Sarayının has bahçesinde gece düzenlediler. Bu gecede tüm papatyalar YSL işlemeli çorapların yanı sıra Osmanlı dönemi kıyafetleri içinde ve pırlanta süsler, takılarla geceye iştirak ettiklerinden Özal dönemi artık hanedan, bu devir de II. Lale devri olarak anılmaya başlandı. Yani bir yerde bu günkü Osmanlıcılardan çok daha önce Semra hanım Osmanlı’yı diriltmişti (!) ama Osmanlı’nın Lale devrini…
Semra Özal Osmanlı’nın Lale Devrini diriltmekle de kalmadı. Kanuni dönemine de dokundu. Hem de ne dokunuş…
Kültür Bakanlığımızın da katkılarıyla 1987 yılının 25 Ocak Günü ABD de Washington’da Ulusal Sanat galerisinde ‘’Muhteşem Süleyman Çağı’’ adı altında bir sergi düzenlenmişti. Bu sergi o kadar büyük bir ilgi gördü ki işin doğrusu Türkiye de beklemiyordu bu ilgiyi. Nitekim bir kaç hafta süreceği düşünülen bu sergi 17 Mayıs 1987 tarihine kadar devam etti. Bu da yetmedi aynı sergi 4 Ekim 1987- 17 Ocak 1988 Tarihleri arasında yine ABD de ama bu sefer Newyork Metropolitan Müzesinde açıldı.
‘’Muhteşem Süleyman Çağı’’ sadece ABD de değil İngiltere’de merak uyandırmıştı ve 1988 yılında Londra Buckingam Sarayında da bu sergi açıldı ve işte ne olduysa bu açılışta oldu.
Sergiyi Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının eşi sıfatıyla Semra Özal açacaktı ve haliyle açılış konuşmasını da o yapacaktı.
Konuşma yapacağı kürsünün önünde ise İngilterenin veliaht Prensi Charles ve o zaman evi oldukları Lady Diana vardı. Gözlerini dikmiş , tüm dikkatlerini vermiş Semra Hanım’ın ‘’ Muhteşem Süleyman’’ı tanıtmasını bekliyorlardı. ABD de bile adına hem de – Muhteşem- denilerek sergiler açtırtan bu Kanuni Sultan Süleyman’ı bizzat bir Türk nasıl tanıtacaktı acaba?
Açılış konuşmasını Semra Hanım yapacaktı yapmasına ama o İngilizceyi çat pat düzeyinde biliyordu. Yani bizim normal lise mezunları ne kadar biliyorsa o kadar…
Semra Hanım heyecanla kürsüye çıktı ve konuşmaya, yani Kanuni’yi tanıtmaya başladı.
Onun Kanuni’yi tanıtmaya başlamasıyla birlikte - hep soğukkanlılıkları ve ciddiyetleri ile bilinen- İngilizler bu muhteşem(!) İngilizce karşısında kahkahayı salmamak için dudaklarını ısırmaya başladılar. Prens Charles Lady Dina’nın, Lady Dina Prens Caharles’in yüzüne bakıyor ve ikisi de içlerinden ‘’ I will not stand anymore’’ ( Ben artık dayanamayacağım) Diyorlardı.
Konuşma ilerledikçe o soğuk İngiliz bürokratları artık bir taraftan ‘’ Vaaaaooov’’ sesleri çıkarırken, diğer taraftan ‘’ pıh pıhh pıhh’’ Yaparak gülümsüyorlardı.
Semra Özal nihayet konuşmasına noktayı koyduğunda Lady Diana artık zor zaptettiği kahkahasını tutamadı ve salon onun ‘’ ha haa haaaaaa’’ Diye patlattığı kahkahayla çınladı.
Semra Hanım ‘’ Kanuni Sultan Süleyman was the greatest love-maker of his time” Diye noktalamıştı konuşmasını. Yani ‘’Kanuni zamanının en büyük aşk yapıcısıydı’’ demişti.
Anlayacağınız ‘’law’’ yani ‘’kanun’’ ile ‘’love’’ yani ‘’aşk’’ ı karıştırmıştı.
E şimdi sen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının eşi olarak Kanuni’yi en büyük ‘’Aşk yapıcısı’’ diye -hem de İngilizlere- tanıtırsan daha sonra iki tane kıçı kırık roman yazarı ya da senarist çıkıp da onu haremden çıkmayan, ömrünü Hürrem Sultan’ın ya da cariyelerin kıçına sarılarak geçirmiş bir dam budalası olarak tasvir etmesine ne diyebilirsin ki?
RESİMLER
1- 2- Semra Özal
3- Prenses Diana
4- Prenses Diana ve Veliaht Charles
5- İtalyan Ressam Titian tarafından 1539 yılında yapılmış olan Kanuni tablosu
6- Macar Kralı John Sigismund Kanuni’nin huzurunda
7-8-9- Çakma Kanuni sürekli değişik kadınların koynunda.
YORUMLAR
Aslında düşündürücü olduğu kadar da acı bir gerçeği anlatmışsınız değerli ağabeyim.
Rahmetli Özal inanıyorum ki boğazından bir lokma haram geçmemiş bir siyasetçimiz!!!
Ancak diyor nokta koyuyorum.
O kadar güzel anlatmışsınız ki kendi kendimizi küçük duruma düşürdüğümüzü!
Selam ve saygılarımla.
Değerli hocam, mevcut vizyonlardan 'dam budalası' olarak yaftalananların siyaset arenasında atıl duruma düşürülmesinin sonuçlarına tanıklık ettiğimiz bu tarihte, Osmanlıyı simgeleyenlerin aynı şeye reva görülmesini anlamak gerek...
Nihayet amaçlanan 'Barbar Türk' imajını canlı tutmaya çalışmak denebilir...
Bosnalı Müslümanlara yapılanlara baka baka...
Pornocu gazetelerimizin yediği haltların yanında...
Aynı İngiliz, "Dünyada üç büyük medeniyet görüldü: Çin, İngiliz, Osmanlı." derken...
Güya işin içinden çıkamayacağız...
Biz de buna güleriz: Ha haa haaaaaa...
Selam ve saygılarımla.