- 1041 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇANTA
Alarmın altıncı uyarısında ancak doğrulabildi. Aslında tam olarak doğrulmadı. Başını beş santim kadar kaldırıp bir iki küfürden sonra gözleri bakkal kepenklerinin kilitlenirken bıraktığı ufak ara kadar açık halde alarmı yedinci defa beş dakika erteledi. Zaten insanlar alışkındır. Programlı yaşamayı öğrenemedikleri gibi bunu kabullenemezler. Sürekli olarak alarmın ertelenmesi tatlı uykunun zehir olmasından başka bir boka da yaramaz zaten. Gözlerini tam kapamış ve uykuya kendini teslim etmeye başladığı sırada tüm güzelliği bir topuklu ayakkabı sesiyle bozdu pencerenin önünden geçen kadın. Bunlarda bodrum katta kalmanın incelikleriydi. Ayaklarıyla başına kadar çekip sadece nefes almak için bir açıklık bıraktığı yorganı üzerinden çekip duvara fırlattı. Ellerini ve ayaklarını duvara değdirinceye kadar gerinip ani bir hareketle yatağın üzerinde oturur pozisyona getirdi sersem vücudunu. Dünya üzerinde yapılması farz olan şeylerden biriydi aslında, uyandığı an yatakta sersem bir şekilde yaklaşık beş altı dakika kadar beklemek. Belki de insan ruhu mesaiye başlayana kadar beklemekti sadece bedeniyle beklemek. O an dokunsalar değil de yanlışlıkla pencere açık olsa hafif bir rüzgâr esse devrilebilecek anda olur insan. Ruhu da iş başı yaptığına göre sıradaki görevi uyuduğu an uğradığı ereksiyonu ortadan kaldırmak için tuvaletin yolunu tutmak olacaktı. Yine her zamanki gibi ayakta işerken sanki dünyanın bütün yükünü kapaklı tuvalet deliğinden çıkan senfoni eşliğinde üzerinden atıyordu. Kirli bir dünyaya temiz bir yüz ile çıkmanın mantıksız olduğunu düşündüğü için bugünde yıkamadı yüzünü. Gözlerindeki çapağı aldıktan sonra önce kulaklarını sonra da burnunu karıştırıp serçe parmağının görevini yapmasını aynadan izlediğine göre her şey tamamdı. Sürekli yeşil kadife pijamasıyla ve kahverengi sandaleti ile hayatta kalmayı başarmaya çalıştığının otuz sekizinci senesini dün gece birkaç limonlu soda ve sigara içerek kutlayıp yeni yaşına uyanmıştı. Değişen tek şeyin yalnızca rakamlar olduğuna inancını bu sene de kaybetmemişti. Çünkü hala diri ve gençti. Dış kapının üzerinde bulunan randevu notunu görünce biraz daha acele etmeye başladı. Kapıyı açınca üst komşusu ve aynı zamanda ev sahibi olan yaşlı kadının diğer yeşil pijamaları yıkanmış bir şekilde ve üzerinde “akşam hesabı ödemek için uğra hayatım” yazılı bir not ile köşesi kırık bir sepet bırakmıştı. Kirlilerini yıkaması ve kira almaması karşılığında ayda üç defa yaşlı kadınla yatacağına söz vermişti. Bunları düşünmesi için vaktinin kalmadığını ve bir an önce randevuya yetişmesi gerektiğinin farkına varınca apar topar ayrıldı küflü bodrum katından. Hızlı adımlar ile iki sokak ötedeki şairlerin takıldığı “Tükenmez Kalem” isimli kafeye girdiğinde buluşacağı kadını gözleri aradı. Kadının henüz gelmediğini anlayınca derin bir nefes alıp her zaman oturduğu yere doğru adım atarken garsona oturanları kaldırması için ufak ve bir o kadar sessiz şekilde talimat verdi. Yerinden kalkan çiftten erkek olanı kulağına hafif bir şekilde eğilip kısık bir ses ile “sevişmek için uygun bir yer, başarılar dostum” deyip gülümseyerek kız arkadaşı ile başka bir kör noktaya ilerleyerek yarıda kesilen sevişmesine devam etti. Duvar tarafında olan sandalyeye oturup her zamanki gibi küllüğe tükürdükten sonra yaktı sigarasını. İçeride onlarca şair belki de edebiyat dünyasında asırlar boyu konuşulacak şiirleri yazmak için uğraşırken bir başka şair ise dilini kalem olarak kullanıp kör noktada göğüsleri iri bir kızın memelerine şiirler yazıyordu. Sigaranın son demlerinde içeriye girdi kadın. Mekanı hafif süzdükten sonra kör noktada sevişen şair ve kızı görünce ufaktan dudaklarını ısırıp dikkatini hemen toparladıktan sonra salaş ve serkeş bir şekilde bir diğer noktada oturup sigarasını ıslak küllüğe batırıp çıkaran yeşil pijamalı adamın yanına doğru yürüdü. Kadının geldiğini fark ettiği halde en ufak bir kıpırdama bile gerçekleştirmeden ikinci sigarasını yakıp gerindi. Çantasını sol tarafına bırakan kadın paltosunun cebinden çıkardığı metal tabakayı açıp içerisinde bir tütün sarmaya başladı. Bu karşılaştığı ilk durum değildi. Bundan önce nice değişik kadınlar ile randevulaşıp birçok şeye şahit olmuştu. Aklına, geçen yaz ayında buluştuğu kadının eroin krizine girip orta yerde şırıngayı kasıklarından damarlarına enjekte ettiği o sahne geldi. Hafif bir gülümsedikten sonra sutyeninden çıkardığı kibrit ile sarmış olduğu sigarayı yakan kadına ufak bir göz kırptı. Arkasına dönüp sevişen şaire baktıktan sonra dönüp tekrar dudaklarını ısıran kadının ellerinde tutup gözleriyle bir şeyler anlatmaya başladığı sırada garson araya girip bir limonlu soda ve kahveyi bıraktı. Tüm ambiyansı bozan garson adisyona amatör bir ressam ve parmakları titreyen bir cerrah gibi içilenlerin isimlerini yazıp çizik attıktan sonra diğer siparişleri almak için oradan ayrıldı. Sodayı birkaç saniye içerisinde bitirdikten sonra kadının yudumlarını saymaya ve arada göğüslerine bakmaya başladı. Üçüncü sigarayı da yakınca garson ikinci sodayı masanın üzerine bırakıp yeniden adisyon üzerinde kalem oynatmaya başladı. Metal tabakayı ve telefonu masaya bıraktıktan ve paltosunu çıkarıp sandalyeye atıktan sonra lavaboya doğru ilerleyen kadının kalçası kapının ardında kalınca masanın üzerinde bulunan deri çantayı önüne çekti. Çantanın içerisindeki astar fermuar arasına sıkıştığı için açmak biraz vaktini aldı. Fermuarı açtıktan sonra içerisindeki ufak cep cüzdanını, makyaj malzemelerini, anahtarları, parfüm ve pedleri bir kenara çektikten sonra başını hafifçe çantanın içerisine doğru koyup izledi.
Ortaokula başlayalı daha iki hafta etmişti ki ödevini yaptığı sırada babası eve sarhoş bir halde gelip daha yatmadın mı diye onu tokatlamıştı. Babasının ve ödevini yapmadığı takdirde öğretmeninden alacağı cezanın da korkusuyla odasındaki pencereye vuran loş sokak lambasının da yardımıyla ağlayıp titreyerek ödevini yapma telaşındaydı. En nihayetinde ödevini bitirdikten sonra yorganın altına girdi. Salondan az evvel kendisini döven babasının bu defa da annesine zorla birlikte olmak istediği için dayak attığı sırada çıkan çığlıkların sesi geliyordu. Böyle büyüyordu kadın bir anda.
Lise yıllarında sınıftaki erkeklerin teneffüste yanından geçerken attığı parmaklar ve ders esnasında arkasında bulunan erkeklerin eğilip bacaklarını okşaması onu her ne kadar ölüme itmiş olsa da okul çıkışı eve geldiği zaman çantasının içinde kimin yazdığı belli olmayan cinsel yazılarla dolu birçok mektubu çıkarıp evdeki sobanın içine atıp ısınıyordu.
Üniversiteye başladığı yıllarda giyim tarzı yüzünden birçok öğrencinin sözlü tacizine maruz kalmış hatta bir keresinde not için itiraz ettiği öğretmeninin kendisiyle bir gece birlikte yatması karşılığında notunu yükselteceği teklifini yaptığına da denk gelmişti.
İşe başladığı sırada patronundan prim istediği zaman yine aynı teklifler ile karşılaşmıştı. Yaz aylarında otelde çalıştığı zamanlar sırf otelde kalan tanınmış zengin bir müşterinin onu okşayıp öpmesine izin vermediği için şikayet edilmiş ve işten atılmıştı. Bir gece karanlık bir sokakta diz çökmüş bir şekilde ağladığı sırada birden yerinden kalkıp “Bu hayatta zaten şerefinle kazanmak kavramı ölüp gitmiş başımız sağ olsun” diye bağırarak escortluk yapmaya başlamıştı.
Başını çantadan çıkartıp malzemeleri aynı şekilde bıraktıktan sonra fermuarı kapatıp oradan ayrıldı. Nihayet lavabodan çıkan kadın masada kimsenin olmadığını görünce paltosunu, metal tabakasını, telefonunu ve çantasını alıp küfürler savurarak çıktı kafeden. Arkasından “ Hesabı ödeseydiniz piç kuruları” diyen garsona karşılık “Onlar bu hayatta borçlu kalmayan tek insanlar. Hesabı yaşadıkları boktan hayatları ile yıllardır ödüyorlar” dedi sarı saçlı şişman şair kafasını hiç kaldırmadan.
Kapıyı açar açmaz paltosunu askıya attıktan sonra elindeki çantayı karşıdaki koltuğa fırlattı. Metal tabakasını attığı paltonun cebinden çıkarıp tütün sardığı sırada kibriti kafedeki masada unuttuğunun farkına varınca “Bir şeyde ters gitmesin amına koyim ya!” deyip çantasını çakmağını çıkarmak için açtığında kafenin adisyon fişini görünce çıkarıp attı sehpanın üzerine. Titreyen elleriyle yarım yamalak sarmış olduğu tütünü yakınca adisyonun arka yüzünde yazan notu fark etti.
“ Kadın acısını ve geçmişini çantasında taşır, bu yüzden bu kadar ağırdır bu çantalar. Sadece sana yük olmak istemiyorum. Bir kadına yüklenmek ne benim haddime ne de herhangi bir canlının. Öpüyorum acılarından.”
Üst kattan sırılsıklam ve yeşil pijamasını ters giymiş bir şekilde aşağı inip kapıyı açtı. Elinde kalan son sigarasını da yakıp dolaptan çıkardığı limonlu sodayı yudumlarken duvarda duran yazıya bakıp olduğu yerde uyudu..
“ Yürekte durduğu gibi durmaz insan, hep yolcudur! ”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.