- 946 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ZOR YILLAR
"Ben sizden de değilim, diğerlerinden de; ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. Ben hala şiir okuyanlardanım. Ben ölürken vatanını yahut dinini değil, ‘sevgiliyi’ düşünecek olanlardanım."
Hayatı ciddiye alanlar. Başta yaşadığı yurdunun ağır sorunlarına duyarlı olanlar. Bir ömrü evrensel değerlere insani ideallere ve bu uğurda amansız mücadeleye adayanlar ve en hafifinden insan olabilmenin hakkını hakkıyla verebilenler için yaşamak zor. Gerçekten çok zor.
Sözün ve yazının bittiği. Yolun sonuna gelindiği ve bu muhteşem soylu insanların adeta neslinin tükendiğine inandığım zamanımızda aynı ruhu ve bu önemli değerleri taşıyan insanlar için nefes alıp verebilmek bile taşınması zor bir zorunluluk halini aldı.
Hanidir kaçıp gitmek istiyorum çıkmazlara girdiğim bu hayattan desem de...
Ne var ki İsmet İnönü’nün son günlerinde sevgili eşi/ Hanımefendisi Mevhibe İnönü’ye “Arkamdan gecikme. Çabuk gel Hanımefendi!” dediği rivayet edilen sözüne karşılık Mevhibe Hanımefendi geçen yılların ardından “Ha deyince gelinmiyor ki paşam!’” diyecektir.
Ancak bilindiği gibi bu insanüstü insanlara dünyanın birçok ülkesinde mücadele şansı verilmediği gibi yolları kesilmiş ve en ağır işkencelerle hayatlarına son verilmiştir. Onlara bir masal kahramanı popülist bir devrimci gözüyle bakılmış ve dahası ibreti alem için asılmalarına karar verilmiştir Deniz Gezmişler de olduğu gibi.
Che de bir rüyadır. Romantik, devrimci, yakışıklı, genç ve zulme karşı isyan eden bir kahraman! Sakalı var, ama bizim sakala benzemez. Şapkası var, ama bizim şapkalardan değil. Bolivya dağlarında hayatını devrime adamış bir solcu. Bir Köroğlu misali zulme karşı adalet için isyan etmiş. Ama ne kendisi Köroğlu, ne de dağları Bolu dağları.
Oysa bu gün bu cesur ve özel genç insanlara şapka çıkartılıyor. Söylemleri eylemleri şarkıları dillerde dolaşıyor. Adları birer efsane olup dünyanın her yerinde yankılanıyor. Haklılıkları çağrıları yeni yeni anlaşılıyor.
Gel gelelim; emeksiz mücadelesiz eylemsiz düşün gücünden yoksun ve bireysel ucuz bir hayatı birbirlerinin üstüne basıp geçerek yaşamak hem daha kolay hem daha eğlenceli geliyor çoğunluğa yine de.
Çetin Altan dubleks evinin merdivenlerini elinde bir bardak çayla çıkmış “Bu yaşta adama çay taşıtıyorsun” diyerek kızgınlığını dile getirmişti. Oysa bana bir şeyler ikram etmeyi ısrarla isteyen kendisiydi. Karşısında suskun mahcup otururken çayı tercih edeceğimi derin sezgisiyle anlamıştı demek ki. Alıcısı Bulunamadı adlı kitabıma şöyle bir göz atmış “Ne güzel Günlük tutmuşsun kız sen!” demişti. Aslında Günlüğü tutanın beş yaşımın hissedebilen duygusal çocuk kalbi ve o yaşlarda gelişmiş olan dikkat gözlem ve derin algılama gücüm olduğunu söyleyememiştim kendisine.
Kitapta yer alan NİYE adlı şiirimi çok beğenmiş ve son olarak “Seni bu denli içten samimi ve harika cesaretinden dolayı kutluyorum. Elinden tutan olsa senden çok şeyler olur! ” diye uğurlamıştı beni. Ayrıca kitapları liste başı olan özellikle kadın yazarlar hakkında öyle ağır şeyler söylemişti ki bir kitapta bunlardan oluşabilirdi.
Demek oluyor ki hiçbir şey bir insanın bu kutsal ve çok ağır sorumluluklar taşıyan taşın altına elini var gücüyle koyabilmesi kadar önem taşımıyor asla.
Ve bu yıllar o insanlar için yaşanması çok zor çok meşakkatli yıllardır oysa.
Yeri geldiğinde vurguladığım gibi kızıma miras bırakacağım naçizane yazdığım altı kitabım ve bunların dışında çeşitli yerlerde yazıp çizdiğim sayısız yazılarım söylemlerim ve tiyatro senaryolarımda dahi birbiriyle çelişkili bir tek cümleye rastlamak olanaksızdır.
İşte bu nedenledir ki yolları aynı noktada ahlakları aynı güzelliklerde kesişmeyen insanların bir arada yaşaması hiçte kolay olmuyor.
Ne güzel şeydir aslında; samimi dürüst güvenilir halden anlayan derin düşünen derin hisseden sezgi sahibi iki elini birden karşısındakine uzatabilen ve hayatı sayısız renkleriyle yaşayıp tuvaline nakşetmiş olan renkli kişilerle karşılaşmış olmak…
Bir döneme damgasını vurmuş olan unutulmaz olaylar vardır. Yüreğinize aklınıza mıh gibi çakılan. Unutamazsınız. Değiştiremezsiniz. Yok edemezsiniz. Işkın sürer her hatırlayışta yeniden.
27 Ekim 2006 da başlayıp 6 Haziran 2008 de biten bir dizi vardı beni benden eden.
Ben onu hiç unutmadım. Hele ki her bölümünde ayrı bir anlam önem ve güzellik taşıyan şarkılarını…
Dudağımda yarım kalan
Söylenmemiş son sözümdür
Baki olsa da ayrılık
Aşk her daim ölümsüzdür
Hatırla sevgili o eski günleri çocuklar gibi
Efkâr mektubudur aşkın sözsüz okunur
Yalan dünya dört mevsimde bir bahar olur
Varsın eller gönül yarası kapanır sansın
Kabuğun altında sevgili sen kanayansın
Ömrümüzün son demidir
Dönülmeyen o vedalar
Kuşatıldık zor yıllarda
Yarım kaldı hep o sevdalar
YORUMLAR
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve Sevgilerimle..