- 660 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Demokrasi Kültürü
DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Demokrasi denilince halkın kendi kendisini yönetme prensibi demek olduğu akla gelir. Kısaca halkın egemen olduğu yönetim sistemidir. Bunun içinde her kes yönetici olamayacağından halk yığınları kendisini yönetecekleri aralarından oyları ile seçerler. Seçilen bu halkın temsilcileri toplumlarını onların adına yönetirler.
Burada önemli olan cahillikten kurtulmuş bir halk olması lazım. Kültürsüz düşünebilen fikir üretebilen özgür iradesini kullanabilen aklını ve bilimi kavramış bireylerin çoğunlukta olması lazım. Aklını kullanamayan sorgulamayan irdelemeyen karını ve zararını hesap edemeyen düşüncelerini olumlu yapıcı kullanamayan yığınların seçtiği yönetimlerde demokrasi olmaz.
İşte cehaletin örümcek ağı gibi sarmaladığı toplumda faşist baskıcı kendi başına buyruk, sömürücü rüşvetçi etik olmayan ahlaki çöküntü diktaya meyleden yönetimler toplumun başına çöreklenebilir. Hele böylelerinin ağzı güzel laf yapıyorsa cahil olan halkı kandırmayı çok iyi beceriyorsalar işte bu gibileri maalesef iş başına gelmede zorluk görmezler. Dini siyaset alanında en iyi kullanalar, yaftalı sözlerle halkın hislerine hitap edenler kısaca çok güzel yetişmiş demogokların oluşturduğu yöneticiler meydana çıkar. Bunlar yönetime getirilir ki sonuç toplumda maalesef hüsrana uğrar. Muhaliflerinden çok fazla oy alarak yönetime gelmekte onların üstünlüğünü ahlaki değerliliklerini göstermez. Milli irade saçmalıkları da cahillerin verdiği oylarla asla tecelli etmez.
İçi boş halkının duygularını etkileyen, toplum yararından uzak kuru söylemler insanların her nedense daha çok hoşuna gider. Bu insanların duygu dünyasını övülme, yağlama yoluyla idareyi ele geçirmesi sonucunu doğurur. En çok oy alıp seçilenler hepten toplumu iyi idare edeceği zannı halidir. Aslında demokrasilerde bu yanlış ve yersiz görüştür. Demokrasilerde en iyi esas yol iyi eğitilmiş toplum bireylerinin varlığı sonucunda iyi eğitim görmüşlerin iş başına getirilmesidir. Yoksa bunun sonucu mutlaka yine hüsran olacaktır.
Eğitimsiz ve kültürden nasiplenmemiş cahil halk yığınları ile demokrasi trenine binilirse o tren raydan çıkar. Ülkede anarşi, oligarşi, faşizm ve dikta doğar. Devleti soymak rüşvet almak ahlaki çöküntü, mala tamah rağbet görürü olur. Ne yazık ki halk fakirleşirken yönetim ve etrafındaki yağcı takımı köşe dönme ile yağmalama başlar. Onun için demokrasi eğitimli toplumların idare şeklidir. Demokrasinin temel eğitimin istenildiği düzeyde varlığı ve aydın kesimin çokluğudur.
Burada kastedilen eğitim okullarda ders yoluyla verilen okul eğitimi kastedilmiyor. İnsanları hayata hazırlama bireyi etik kurallar içinde eğitme, çağa uygun düşünebilen, yargılayan, sorgulayan, doğru karar verebilen ve bunları özgürce yaşamına uygulayabilen bireyler yetiştirmektir.
Özgür insan yetiştirmek için uğraş vermek. Özgürce düşünüp karar verebilen insan tipleri yetiştirmek. İnsanı eğitirken hayatın gerçeklerine göre hazırlamak. Gerçekleri görüp yanlışları ayırabilen eğitim sistemini oturtmak. Kalıplaşmış biat etmiş kültürü ile sessizleştirilmiş sürü toplumundan çıkarıp dinamik modern kültüre adapte olmuş insanlar yetiştirilmesi için eğitmek. Yoksa okullarda okutup eline belge tutuşturup sürüye katmak insanları eğitimli demokrasi değildir.
Kendinden başka diğer insanların haklarına saygı duyan, onların haklarını da savunan, mücadeleci topluma bireyler yetiştirmek. Başkalarına boyun eğmeyen çıkarcı biatçi ve evet efendimci olmayan toplum bireyleri gençleri yetiştirmek amaç olmalıdır. Kendilerinin seçtiği vekillerine kısa yöneticilerine hesap sorabilen, kurum ve kuruluşları izleyen denetleyebilen yansız yargılayan suçluyu suçsuzu tarafsız mahkeme eden bir sistem ancak demokrasilerde olur. Ülkenin başına demokrasiye inanmış üstün vasıflara sahip kişilerin işbaşına getirildiği zaman demokrasi orada var demektir. Halkına hesap verebilirlik demokrasilerde yönetimlerin mecbur olduğu ana unsurdur.
Halkın oyu ile iktidar olanların yanında eğer devlet denilen kurumlar bütününde görev yapanlar da demokrasi ahlakından uzak kişilerden oluşuyorsa yine gerçek demokrasi zaafa uğrar.
Bir ülkedeki şehirlerin yöneticileri iktidar olanların hizmetinde halkının yararına değil de yönetimin bitmez tükenmez isteklerine göre onların çıkarlarına hizmet veriyorlarsa o şehrin birimlerinde demokrasi işlemiyor demektir.
Ülkenin yönetimini elinde bulunduranlar halka hizmet için değil kendi otoritelerine çalışmaları için görevli atıyorlarsa kurumlara atanan bu ehil olmayan yandaşlardan oluşan ekipler buralara çöreklendiriliyorsa özgür ve gerçek çalışma hizmeti alamazsınız. Özverisi olmayan kişiliği zayıf, çıkarcı ve maddiyat peşinde koşan, eğitim ve ahlaki bakımdan kültürsüz halka hizmette istenilen seviyede olmayanlar ancak iktidar talimatı ile onlara hizmet ederler. Buda orada demokrasinin olmadığının göstergesidir.
İşe almalar ve işten çıkarmalar liyakat esasına göre değil siyasi yandaşlık ve menfaat çarklarının işleyişine göre yapılıyorsa bırakınız demokrasi anlayışını ülke çıkarlarının karanlık dehlizlere sürüklendiğinin başlangıcıdır.
Halkın bütününe değil de yandaşa ve şakşakçılık iktidar kaygılarına göre yapılıyorsa ülkede kargaşa keşmekeşlik kaçınılmaz olur. Irk din ve kültürel farklılıklar bu gibi durumlarda önceliğe tabi tutuluyorsa bağımsızlığında tehlikeye gireceğinin işaretleri olur. Bütün bu menfi durumlar demokrasinin yok sayılması ortadan kaldırılması demektir.
Eğer bu yoksa sağlanamıyorsa orada istenilen demokrasi yoktur.
Durmuş Karabağlı