- 841 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
-GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ-
Bebeklik insanoğlunun en tatlı, masum, sempatik, cıvıl cıvıl olduğu; aynı zamanda yaşayıp hatırlamadığımız ancak aile büyüklerimizin anlattıklarıyla ve o devri yansıtan, bizi de kapsayan fotoğraflarla yâd ettiğimiz bir tür yitik cennet. Her insanın yaşamında farklı bir döneme karşılık geleceği kuşkusuzdur.
Son yılların popüler başlıkları arasında 1980’lerde veya 1990’larda çocuk olmak sıkça karşımıza çıkar. Peki belirli bir periyotta; sözgelimi 1960’larda bebek olmak nasıl bir şey, neleri kapsar, şüphesiz koca bebek sende ünlemini zihinde uyandırabilirde. İçinde yaşayıp da habersiz olduğumuz dünya neleri içerisine alır? İdrak edemediklerimiz ya da farkında olmadıklarımız hani.
Bendeniz kapsama giren biriyim. Ancak 68 kuşağı’ndan olduğumu da söyleyemem gali. Malumu olduğu üzere 68’lilik o sene üniversite camiasında olanları kapsar, yoksa dünyada olanları değil.
Ya da tutmakta olduğum takım Fenerbahçe’nin 1968’de elde ettiği lig, Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı kupası şampiyonlukları ile beraber gerçekleştirmiş olduğu Manchester City zaferini idrak edecek durumda da değildim.
1968 Meksiko City Olimpiyatlarını döneminde yaşayamamakta örneklerden biri olmalı. Efendim! Ne fark eder demeyin, olimpiyatlar tarihinin en tanık olunması gereken oyunlarından biri değil midir? İki bin beş yüz metre irtifada düzenlenen oyunlarda zenci atletlerin madalya törenlerini siyah yumruk selamıyla renklendirmeleri, atletizm tarihinin en parlak rekorlarının kırılması dikkate değer. Özellikle uzun atlamada 20’inci asrın rekoru payesini alan 8.90’lık büyüleyici rekor. Bu dereceyi elde eden Bob Beamon bir kere çıtayı yükseltmiştir artık. Ancak o tarihten sonra bir daha 8.40’dan fazla derece elde edemez. Yıllar sonra bir gazetecinin 1968’de elde ettiğiniz o muhteşem derece size ne hissettiriyor diye sorması üzerine; uğursuz bir atlayıştı o! Şeklinde bir ifade kullandığından söz edilir ki, manidardır. Bir bakıma yüksek irtifa sayesinde bu dereceyi elde ettiğini kabul etmiş olacaktır.
1960’larda bebek olmak başka neleri kaçırmak anlamına gelir? Sözgelimi gazete, radyo ve Hayat Ansiklopedisi üzerine kurulu bir sosyokültürel yapıya sahip olmakla beraber henüz televizyonla karşılaşmamış veya yeni yeni tanışan bir kuşakla dirsek teması içerisinde iken bundan habersiz olmak.
Ya da Cumhuriyet tarihimizde askeri darbeler ve ihtilâller dönemine kapı açan bir devrin tanığı olamamak anlamına da gelecektir. Çokta duydum şimdi diyenler de olabilir. Kişinin magazinel bir perspektife sahip olması da olanaksız değil elbet.
Kişisel tarihim açısından da sizlere biraz kendimden bahsedeyim deyip; doğum esnasında soğuk bir kış günüydü, dışarıda lapa lapa kar yağıyordu şeklinde söze girsem tebessüm duyarsınız hiç şüphesiz. Edirne’nin soğuğu meşhurdur da; ben kim hatırlamak kim bunları.
Allah’tan yıllar boyu büyüklerimden dinlediklerim ve bebeklik fotoğraflarım beni bu konularda yalnız bırakmıyor da anlatabileceğim hususlar var. Her şeyden önce doğduğumda gürbüz bir çocukmuşum, neme lazım. Hani dört kilo iki yüz elli gramdım dersem fikir verebilir. Yine bebeklik fotoğraflarıma bakıyorum da; şimdi kendim yok Allah’ım var, sempatik bir bebekmişim.
Ancak bu gürbüz ve sempatik olma hâli bana biraz pahalıya patlar. Yürümemin çok gecikmesi ile beraber annem ve babamı bir telaştır alır. Doktorun zaman zaman bu tip durumlar olabilir tedirgin olacak bir şey yok demeleriyle rahatlarlar. Ayrıca konuşma yönünden de gecikmeli bir bebekmişim ben. Açıkçası yürümem neredeyse iki yaşımı, konuşmam da iki buçuk yaşımı bulur. Demem o ki, aile çevresine bayağı ümitsizlik vermiş olmalıyım.
Fakat yürümeye başladıktan sonra da ailemi bir hayli bîzar ettiğim kesin. Çünkü, süratle kilo kaybeden çok hareketli bir çocuk olduğum söylenir. Bu konuda anlatılan örnekler sıra dışı bir bebeklik ve erken çocukluk sürecini gösteriyor bana.
Sözgelimi bir gün annem evde iş yaparken birden benim ağlama sesimi duyar. Sesin, giriş kattaki evimizin bahçesinden geldiğini fark edince telâşla koşar. Ancak beni bahçede göremez. Ağlama sesimi takip ederek bahçe duvarından öte tarafa bir bakar ki, diğer bahçede cam kırıklarının üzerine yuvarlanmışım. Buna karşın bir iki çizik dışında hiçbir kanamanın olmaması “Kiziroğlu Mustafa Beyi” akla getirebilir de. O değilde Allah korumuş dediğimiz durumlardan olmalı.
Yine bir seferinde kapıyı açıp evden çıkmamla yan sokaklarda kaybolup gitmem bir olur. Tabi bizimkileri nasıl bir telaşın aldığını tahmin edebilirsiniz. Peki nasıl bulurlar beni? Açıkçası ailemden önce polis amcalar bulur, karakola götürüp birde bisküvi ve meyve suyu ikram ederler bana. Onlar bana nay nay yaparken annemler de ay!AY telaşındalar. Karakola gelip benim kaybolduğumu bildirince olay çözülür. Şüphesiz bizimkiler dünyaya yeniden gelmiş gibi olmalılar.
Anlatıldığına göre, bir defasında da Edirne’de bir sosyal tesiste otururken ben kaçta göz arasında ortadan kaybolurum. Annem salonda göremeyince dışarı koşar ve beni karşıdan karşıya geçerken görmesiyle yaklaşan bir aracın önünden alması bir olur.
Bir seferinde de Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde tatil yaparken bir yaz gecesi ben ortadan kaybolurum. Annemle babam çadırların arasında koştururlar, göremeyince panik hâlinde denize koşarlar. Öyle ya denize doğru mu yürüdüm? Neden sonra beni boş bir çadırın içinde bulurlar. İçerde ne mi yapıyorum? Çadırda durmakta olan bisiklete bindiğimin ve dünyayla tüm bağımı kopardığımın resmidir.
Uzun sözün kısası anlaşılan o ki; 1960’larda bebek olmak değilsede bebek büyütmek oldukça zor olmalı. Hani derim ki; yaşayıpta hatırlamadığımız bir dönemin zorlukları, meşakkatleri meşhur bir deyişle “geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” sözünün hükmü misalidir.
L.T.
YORUMLAR
Saygılar
İpekyildiz tarafından 5/15/2017 1:55:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Gülriz Sururi evet
Usta oyuncu
"Keşanlı Ali Destanı" aklıma geldi bir an
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
68 kuşağı sadece üniversiteli olmak değildi hocam. Ki sadece ülkemizde de değil, dünya ülkeleri genelinde kendini vareden, hissettiren bir gerçeklik oldu. Geçmiş zaman olur, ama unutulmaz değerlerle doludur.
Çocukluk anılarınıza hürmetle yadettim şimdi...
Selamlar.
levent taner
Yine gür bir ırmak gibi çağladığınızı görüyorum
Hakkınız var elbette
"68" tüm dünyada sosyo politik-kültürel bir akımdır
Üniversite gençliği belki salt çekirdeğidir
Pink Floyd ya da Che olmaksızın 68'den bahsedilebilir mi hiç?
Dikkat edersek Che o tarihte hayatta değil
Dolayısıyla bir rakamdan çok şeydir 68
Katılım ve katkınız her dem değerli ve dahi önem arz eder
Saygı ve selamlarımla...
Geçmiş cok değerlidir. Gelecek onu düşünen akıl. Düşündüm de elime kalemi alıp bir şiir ya da bir nesir yazmak istediğimde aklımdaki gecmiş ile aklıma düşen ilham arasında hiç bir fark yokmuş.
Herşey büyüdükçe hayal dostum hayal !
Beni facebooktan ekle, bu konuda sana anlaracaklarım var.
Sevgiler
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Çok güzeldi .. Lakin çok haşarı bir bebekmişsiniz üstadım :) ...
Şimdi düşünüyorum da ne mümkün çocuklarımızı güvenle sokağa veya bahçeye bırakmak...
Yazınızı okurken bende kendi çocukluğuma gittim.... Çok hoş anılar bu yaşadıklarımız,iyi ki yaşamışız..Şimdiki kuşak bizim kadar şanslı değil... Yüreğinize kaleminize sağlık... Selam ve sevgilerimle
Dilek USTA tarafından 10/11/2016 8:57:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Aynı kuşaktanız.
Zevkle okudum. Beni o yıllara götürdünüz.
Ne yazık ki o yıllarla ilgili hiç anım yok benim.
Sağ olsalardı da sorsaydım anneme, babama;
"Biz tarlada çalışırken sen bulduğumuz bir gölgede yatıyordun.
Belkide ağlaya ağlaya yorulmuş uyuya kalmışsındır. Ne bilelim?"
derlerdi belkide...
Teşekkürler.
Selamlarımla.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla onur duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Haklı olabilirsinizde
Peki ya bebeklik?
A canını, canını severim senin denilen ama bunu bizim pekte hatırlamadığımız dolayısıyla unutmamızın da gerekmeyeceği bir evreden söz etmeye çalıştım naçizane
Evet, sanırım biraz haddi aştığımı kabul etmem gerekecek!
Öyle ya, karşımda kim var, bir anne her şeyden önce
Efendim! Katılımınız dolayısıyla şeref duyduğumu söylemem bile yersiz
Saygı ve selamlarımla...