- 578 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
AŞK-KAR
Aşkar, zaten küçük olan gözlerini tepesine vuran güneşin ışıkları ile daha da bir küçülmüş renk karmaşası yaşıyor hem de tepesinden tırnağına kadar.
Ensesin den beline doğru boncuk boncuk terin izleri kar beyaz ipek gömleğinde belirgin izleri bırakırken o esen rüzgârın soluk alışına tempolu bir sallanış içerisindeydi.
İçeride acaba ne olacak merakı da ayrı bir dert olmaya başladı.
Yarım suçluluk duygusu onu tarihe büyük nam salmış şah ve Padişahlık konumuna getirdi birden…
Yok yok’. Zenginliğin zürafaya don giydirdiği anlara bile şahit olunması mümkün bir çağ kısaca, Loş ışığın kıymette bindiği saatler yani.
Gözlerin açık açığa bayramlaşma üzeri sis bulutu aniden dağılması sonrası; Raks eden cariyeler yarı çıplak zil üzengi içindeydiler.
Ayrıca sağa sola gelişi güzel enva çeşit yemeklerin içkilerin bulduğu bir yer sofrası ve düşünceleri o ortamın içine atmaktan beter ederken kendini.
Kabullenmesi zor ama beklentinin kısa kolu düşleri ile hal olmayacağı kesindi.
Bir yandan ise içeride kendini bekleyen şu aslan terbiyecisi hanımda merak etmedi değil…
Asıl diğer cepheye bakmak lazım’…Niyazı dayı vay beni beni heyecandan olsa gerek yerinde duramayan tay gibi; yeşil bir otlakta olmanın keyfi var olmasına vardı.
Yaşayacakları anların bütün ehemmiyeti açısından; Aşkar’ın bakışlarından kendisi hakkındaki düşüncelerini de hesaplıyordu.
Geldikleri evin sokağı insana aç olduğu saatler değildi.
Buna rağmen çakma sarışınlar, entarisi kısalar uzun sayılanları ile pencere balkonlarda şıpır şıpır su damlayan çamaşırını seriyor; yâda yan tarafındaki bitişik komşusu ile lakırdı ediyorlardı..
Ya o yer fidesi çocukları sağı solu tekmelemek koşmakla alakalıydı. Arada bir arabalar da geçiyor ve bunlar kimin umurundaydı ki.
Niyazi dayı mahalleden biriymiş gibi hiç bozuntuya vermeden adımlarını, yerden çeke çeke. Evi eli ile koymuş gibi buldu. Önce yavaş sonra hızlı adımlarla Bir iki basamak çıktı.
Kapının demir halkasını usul usul tıklattı. Çok sürmedi kapı korkunç bir gıcırtı ile açıldı… Tohumuna tüküreme menteşe bu hale nasıl geldiğinin ispatının nedeni açığa çıktı böylelikle.
Niyazı dayı:
Bıyık altından kıs kıs gülerek
“aç kapa ne olacak can mı kalır kapıda? Lakin kapı açılmasına açıl da kimse yok kendilerini karşılayan da. Belki de buranın adetti böyle kapı açıl susam açıl susam dı.” dedikten sonra
Niyazi dayı hemen ön tarafa geçti çünkü daha önceleri gelip gitmişliği varmış demek ki.
Aşkar’a Kaş göz işretleri ile “çık yukarı” dedi.
Aşkar ise çora düşmüş tavuk gibi düşüncesine yeni yenisini alırken. Ne oluyoruz abi nere gideceğim cümlesini bir türlü kuramıyorum dilinde.
İçerisinin loşluğu zaten başlı başına ürpermesine yeterken birde aşırı havasız aynen besi malının şey ettiği şeyi gibi kokuyordu.
Acemi çapkın Aşkar, İçindeki sese kulak verdi. ”yok, yok arkadaş burada huri bile olsa şey edilmez” dedi.
İçeride iki kadın vardı. Türkçesi bozukluğuna pek aldırış etmeye yağ teknesi saç başı toplu ismi lazım olmayan kadındı; ötekisi ise kırkın üzeri el ayak işlerine bakınan o kuru kara kalçaları çıkık olandı
İçeride ki soğuk pazarlığa midesi o kadar bulanmış ki
Artık Aşkar sesli düşüyor.
Dedi ki “Nerede aslan terbiyecisi yahu bunlar pireyi bile terbiye edemezler ki” Kısmet bilindiği gibi gözü köre ışık senin neyine der. Bu da aynen öyle bir şey
Niyazi dayı ise Aşkar’ının sesli düşünmesine pek bozulmuş ve kadınlara da ayıp olmasın diye
Parmağı ile sus işreti yaptı
“Suuuuuuuuus! Da.
Aşkar sinirli bir şekilde yanıt verdi ona
“Ne susacağım yaaa! abi baksana halimize tırnak çakısı ile kabadayılık yapıyoruz ”deyip hızlıca pencerenin önüne konulan sandalye oturdu.
Önce kafasını iki elin arasına alıp, pencereden dışarı bakındı odanın dışındaki hayat o kadar farklı ki kimsenin verecek parası olmadığı kadar alacağı da yok olduğunu anladı.
İnsanı insanlığın kirine bırakmak ne kadar kolay ama Ya o kuşlar kuşlar semanın bağrında hiçe yazılmakta keza şairin dediği gibi” emek su bedava olmayadı…
Yaşı, konumu ne olursa olsun, içinde var olan sevgi dolu sezgileri güçlü ve bir o kadarda cılız ifade bulması önemliydi.
Aşkar düşüncesinde hayal edip ve gizli bir hayranlık büyütüp beslediği o kutsal dişi ile buluşma fikrin de yavaş yavaş uzaklaşıyordu.
Bunla beraber kendine dönüşü gerek davranış; gerek duygu biçiminde ve istenci güçlü olanı bekleme bakımında yetersiz olan hissi hâkimdi. Kendi menfaatti bakımında; sadece bir seferliğe mahsus olmak üzere yaşanması var olanı seçe bilir miydi?
Kocaman bir hayııır! Elbet ki.”
Vicdanın darağacı celladını hiç rahatsız etmez sanılır. Ama içindeki kargaşa ile beraber sanki bedeni yeryüzüne veda ediyorken.
Mazlumun adalet halkası, ondan şunları da dile getirir.
“Tedbiri elde bırakma; çareyi kaçmakta bulsan bile.”
Evet, bu sözün haklı tarafı çok,
Ne yapıp yapıp onu iş ki yürürlüğe koymasını becerecek; o güce sahip olmasına gelip dayandı her şey.
Niyazi dayı ise eline geçen fırsatı; Aşkar la pay etme çabası ile Odanın içerisinde olup biteni kendine doğru geldiğinin katı içerisinde. Yapmış olduğu pazarlık hararetli bir tartışmaya dönüşmüştü. Nuh’un sözde mıhlandığı saatler dön dön bir türlü bitmiyor ve uzadıkça da uzuyordu.
Aşka daha fazla dayanamadı bu duruma oturduğu yerden kalkıp kadınla Niyazi dayının yanına geldi. Dedi ki
“Ablam siz böyle hararetli konuşurken; birde aklıma şeytan işedi de. Ve ben haklı olarak düşündüm de acaba sizde çocuksu bezler var mı?”
Kadın bir adım geri çekilip, derin bir nefes çekti eline tutuşturduğu sigarasından. Sinirli bir şekilde
“Yok, bebeğim” dedi
Aşkar:
“Yok demek ki” dedikten sonra kapıya yöneldi. Bir an önce bu ortamda kendi azat etmek için eline bir fırsat geçmişti ki
Niyazı dayı dil freni adeta boşta, bas bas bağırıyor “ Ulan babanın kemiğine sıç… m senin ha! Çıkarsan dışarıya bil ki adam değilsin” dedi.
Aşkar cümle söze ayak direten bir bakışla yalvarıyordu. Niyazi dayıya
“Abi bunu yapamam sana yapaaaamam!....”.dedi
Niyazi dayı:
“ sen beter ol akılda milim ’sız herif… Karıyı becerecen. Sanki bana tebelleş ol diyom. Geç dedim… Şu karşı ki odaya”
Aşkar az düşününce geri dönmeye karar verdi. Kıyısı tamamen taşlık olan kaderine razı gelip, odaya yöneldi.
DEVAM EDECEK