- 312 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİRAZA KARŞI SİGARA
Ardanuç’un Yolağzı Köyü, meralarında, çayırlarında, çocukluğumda hayvan otlattığım köyüm. Anlatacağım olay, köyümüz yaylasında Sırt’ın ardı dediğimiz bölgede bir yaz günü geçmektedir. Köyümüz çobanları ile birlikte adı geçen yerde kuşluk vakti koyunlarımızı geniş bir alana yaymış otlatıyorduk. Ben yamaç yerin aşağısında, diğer arkadaşlar da muhtelif yerde koyunlara nezaret ediyorduk. Bu sırada üst tarafta duran Hayri Demirci ağabey:
-Ola Fevzi!.. Aşağıdan dayın geliyor. Ondan kiraz iste, sana verir diye bağırıyordu.
O tarafa baktım; sakallı, yaşlı, topallayan bir adam eşeğini önüne katmış, bize doğru geliyordu.Ancak bu adam ne benim ne de babamın dayısı idi.Üstelik bizler ve dayılarım eşek beslemezdik.At yetiştirir,ondan istifade ederdik.Bu düşünce ile ben de:
-Hadi sende! o eşekçi nerden benim dayım oluyormuş, dedim o da ısrarla:
-Dedenin,dedenin dayısının oğlu ola!.Dedi.
Bunu duyunca ben de kendi kendime,”Gerçekten dedemin dayısı kim ki?” diye düşündüm.Nihayet benim canım da kiraz yemek istiyordu.Biz böyle yüksek sesle konuşurken adam yanıma yaklaşmıştı..Konuşmaları da duymuştu.Ben de yanına yaklaştım, avucumu uzatarak,
-Dayı! Biraz kiraz verursun? Dedim. Utangaç ve titrek bir sesle. Adam eşeğe "Çuuşşş" dedi ve birlikte durdular ve bana döndü:
-Olaa!..Kimin oğlusuuun!.. Dedi. Ben de mutlu ve gururlu bir sesle:
-Kontrom’lu İskender Ağa’nın oğluyum dedim. Eşeğin yanına gitti, sağına soluna asılmış meyve sepetlerinin üzerini açtı, birine elini daldırıp bana uzattı. Bende iki avucumu açtım. Yüzüme bakıp gülümsedi:
-Şapkanı yere koy, senin avucundaki kiraz bu eşkıyalara zor yeter. Dedi. Yere koyduğum şapkamın üstüne tepeleme kiraz ve dut doldurdu. Sonra bana baktı ve “Babana selam söyle ve o’na deki Çuruspil’de mi? Tozlutepe’de mi? Ağa olmuş,sor bakalım.dedi.Ben de o’na “Dayı senin adın nedir” diye sordum.O da bana şapkamın başına çoktan uçuşmuş arkadaşlarımı göstererek “Ha bu eşkıyalar beni bilur,bilur”.Dedi.Hayri Ağabey ağzı dolu halde "Ançkoralı Kara bek Dayı,Kara bek Dayı" dedi.Eşeğin yanından bize dönerek “Şimdi de; Topal Kara bek,Kara bek Dayı oldu, hemi" dedi.Gülüştük Sonra eşeğe "Dehhh!"dedi ve Ançkora Yaylasına doğru aksıya, aksıya giderek gözden kayboldu.
Biz daha sonra ailecek İstanbul’a göç ettik. Uzun yıllardan sonra Yolağzı Köyü’ne giderken Ançkora Köyü sınırlarından geçiyorduk. O sırada hayvan otlatan iki kişiyi gördüm ve yanlarında durdum.Bu olay aklıma geldi.Selam verdim.Ançkora’lı olduklarını öğrendikten sonra kendimi tanıttım.Kara bek dayıyı sordum."Biz kendisini, duyduk ama göremedik,ona yetişemedik" dediler.Torpidoya uzandım iki paket sigara aldım onlara uzattım.Almak istemediler,"Niçin" dediler.Ben de Kara bek Dayı’nın köylüleri olduğunuz için,oda bize çocukluğumuzda yaylada dut,kiraz ikram etmişti,onun için.” Diye söyledim..Teşekkür ederek aldılar ve “Hızır gibi yetiştiniz” dediler.Vedalaştık,yola devam ettim ve Ançkora giderek gözden kayboldu.
ORDA BİR KÖY ANILARI-2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.