- 491 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DUYUYORUM AMA KONUŞAMIYORUM!
Uzun zaman olmuştu görmeyeli. Çadırımın arka tarafındaki bankta oturmuş, laflamıştık. Yetmişini ağdırmış olmasına rağmen, diri gösteriyordu. Şakacıydı. Gülüyor güldürüyordu. Gençliğinde de pehlivanmış. Köy düğünlerinde rakiplerini yerden yere vururmuş. Belliydi zaten; kulakları, elense yiye yiye kırıktı. Yaşlılıktan olsa gerek çok konuşuyordu. Seni dinliyor ama kafasındakileri söylemek için sabırsızlanıyordu. Adını da sormamıştım. Sohbet ettiklerimin künyeleri önemli değildi zaten. Sohbetlerimde cinsiyet ayrımı yapmadan hep dinleyici tarafında olduğum için bazen bayanlar da dertlerini dökerlerdi. Geçenlerde ben yaşlarda kuru diri kısa boylu, sincap suratlı bir bayana nasılsın demeye kalmadan tam bir saat içindeki kurtlarını dökmez mi. Nasıl mı? Bayanın babası seksensekiz yaşındaymış. Eşi de rahmetli olunca yalnız yaşıyormuş adamcağız. Marketten alış veriş yaptığı günlerin birinde bayanın biri, elindeki poşetleri götüreyim amca, demiş. Sonraki günlerde bu yardımsever bayanla karşılaşmalarına devam edince kadıncağız kimin kimsen yok mu, nasıl geçiniyorsun diye sormuş. Adamcağız da biri Almanyadan, diğeri Türkiyeden olmak üzere iki emekli maaşı olduğunu, eşinin rahmetli olmasından dolayı yalnız yaşadığını söylemiş. Kadının amca deyişi beyefendiye dönüşüvermiş. Sonrasında ise karı koca olmuşlar. Yani resmi nikah yapmışlar. Bu çapkınlığını çocuklarına söylememiş. Derken…Balayı günleri zehir ayına dönüşünce ortalık karışıvermiş. Bu arada, kadıncağız, çapkın dedemizi bir güzel soyup soğana çevirmiş. Üstelik karakola telefon edip, kocam bana işkence yapıypr diye şikayet edince, dedemiz bir ay evden uzaklaştırma cezası almış. Sonuçta efendim, mahkemeye düşmüşler. Dedemiz, beni şıllığın elinden kurtar, diye, kızına sığınmış…
İşte böyle!..
Pehlivan dedemize gelince çok vahim. Nasıl söylesem bilmiyorum ki. Yurdumun insanlarının trajedisi mi desem ne desem.
" Hasta mı oldun amca,vaziyetin iyi görünmüyor, yüzün turşu satıyor."
Adam durdu, düşündü.O gülen adamın şakacı halinden eser yoktu:
“Beni torunum deli etti.”
“ Nasıl yani?”
“ Evlendirdim ama kız aldık dul çıktı! “
Ne diyeceğimi bilemedim. Sukut ettim.
“ O kadar da mobilya almıştık. Geri götürsem alır mı acaba? “
Adam, zararın neresinden dönersek kârdır hesabındaydı.
Tezgahla uğraşırken, yanımdan geçenlerden birkaç kişi daha selam verip sesli olarak hal hatır sordular ya, ben sükut ettim. Bugünlük kapasitem bu kadardı. Fazla dert dinlersem kafayı yiyebilirdim. Böyle zorda kaldığım zamanlarda daha önceden hazırladığım kartondan levhayı, göğsüme asmıştım bile:
Duyuyorum ama konuşamıyorum!
YORUMLAR
"Duyuyorum ama konuşamıyorum!"
Ahhh şu izdivac programına bir de ben çıkabilsem ! Ne yalan dolanlarım var bir bilsen.
Tek isteğim, uzaydan dünyaya bakmak ve oradan seslenmek tüm insanlığa" Görüyorum ama asla işitmiyorum sizi !"
Ayhan Sarıkaya
Saygu ve selamlarımla.
Senin yazıyormuş gibi değil de konuşuyormuş gibi üslubuna hayran olmuşumdur hep.
Ama bu yazının sonundaki cümle yok mu. Gülmekten kırdı beni.
Yeminle Ayhan bu yorumu da gülerek yazıyorum.
Sana olan sevgime bu gün ayı(dağdaki ayıyı değil gökteki ayı) da ekledim.
Daha sonra diğer gezegenleri de ekleyeceğim sakın onlara dokunma.
İyi geceler.
Ayhan Sarıkaya
Selamlar.