- 763 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
YORUMLAR
o kadar konuşkan serdal, kasiyer konusunda iki kelimeyle mi yetinmiş, kesin başka bir kadına bakıyordu o anda :))
bir gün bu yazılar derlenip toplandığında insanlar bu mekanları, bu insanları merak edip bulmaya çalışacaklar.
yalnız insanın içinde dokunduğun şeyler yüzünden, önce dar ağızlı balık tuzağı gibi insanı oraya çekiyorsun, sonra içeri giren bir daha dışarı çıkamıyor. sigarayı ağzına sürmemiş olan ben sigaraya başlayacam gibi..
Adımı görünce heyecan yaptım lan :) ikinci kez benim yazmadığım bir öyküde varım :) İnsan mutlu oluyor lan. Balık işine gelince alabalık harici tüm balıkları kar yağmadan yemem ama şimdi bi Alaska somon balığı olsa offf boz ayılar gibi avlamasını bile öğrenirim.
Çoğuna çok karmaşık gelecek bu öykü aslında ince noktaları var onların kulağından tuttun mu herşey ortaya çıkıyor. Belki başka zaman demişimdir sana senim öykülerinde Yusuf Atılgan tadı alıyorum. Elbette zaman mekan yaşayış gibi ana farklar var lakin sosyolojik betimlemelerin çok iyi oluyor insanları,doğayı ve bu ikisi arasında herşeyi çok iyi görüyorsun...
neyse çok konuşmamalı bazen
hadi eyvallah
Gule
Tsukuyomi
HakkınSesi
giresundan bir çıkardı reis, buraya kadar gelirdi.vay ki, vay..
of be, of
https://www.youtube.com/watch?v=aYXOcBI7Ero
ruhlar aleminde gezen birinin en son okumak isteyeceği türden bir yazı...yazıp yazmamakta kararsız kaldım açıkçası...
eskiden üsküdar'a doğru minibüsle-otobüsle giderken bir mezarlık gelirdi hep...( evet tam yazmaya başladım matkap sesleri yükselmeye başladı aşağıdan...) O mezarlığın yola bakan cephesindeki sıralı bütün mermerlerin üstündeki isimleri içimden tekrar ederdim...bir de doğum ve ölüm tarihlerini hesaplayıp 'yazık daha çok gençmiş' dediklerim de olurdu (şimdi de çekiçle duvara bi şeyler çakılıyor...bir matkabın hakkından gelemediğini tahta bi çekice hercules pazılarıyla sarılıp duvarı halt etme isteğini uyandıran duygulara hakimim şu an:)
aslında araya böyle gereksiz şeyleri doldurup yine gereksiz bulduğum cenaze merasimlerini öne sarma derdindeyim belki...en son iki günlük istanbul gezimde sarıgazi'deki aile mezarlığını ziyaret ettik annemle...seneler sonra o eski alışkanlığımı üstümden atamadığımı farkettim...yine isimlere gözüm takıldı...bir aile fertlerinden altı- yedi kişinin yan yana çarpık pozisyonlarda -yer darlığından ötürü olsa gerek- soğuk mermerlerin örttüğü, çiçeklerin solduğu; güneşin ve oksijenin topraktan öteye geçemediği ince bir çizgiyle yeryüzünden ve bizden ayrıldıkları o kireçli topraklar...
Yusuf hãlã orda yirmi yaşında gibi gözüküyor....yanındaki babaannem ise yetmişin üzerindedir şimdi...bir kişilik daha yer kalmış orda...onu da zaten amcam satın almış...öleceği günü bekliyor... tövbe tövbe!..oysa onların aralarında uzanmayı en çok ben isterdim...sevdiğim iki güzel insan...neden bana sorulmuyor¿..evet törenlerden, merasimlerden hoşlanmam...sadece ölüm yıldönümlerinde veya bayramdan bayrama hatırlanmış olmak en son isteyeceğim şey...ama toprağı şimdiden neden işgal ediyorsunuz?..hem sonra ölünce beni ne yapacaksınız?..organlarımı zaten bağışlamayı düşünüyorum...yarı vücudumu örtecek bir karış toprağa da boşu boşuna bi ton para ödeyeceksiniz...mantık işi mi yani?..
Talat on beş yaşındaydı...Bayram da on sekiz...büyük ihtimalle ailesini bir dahaki bayramda görecek ve harçlık yerine bi fatiha ile gönlü hoş tutulacaktı...
annem 'hadi meral hepsinin hayrına bi fatiha oku! biraz da su dök!' dedi...gelenek ve adetlerini yine elime yüzüme bulaştıracaklardı...öyle de oldu...içimden dedim 'boşver!..yusuf da severdi dua okumayı!'...
elimizde avucumuzda sadece bir şişe su ile, bir de dişlerimin arasında mermerden mermere ıslatıp durduğum fatiha süresi vardı...
oysa ben size gözüm neler neler anlatacaktım...hepsi içimdeki mezara isimsiz kazıldı...
Gule
en güçlülerinden seçilsin
beni taşıyacak olanlar.
ahtım olsun,
yükleri ağırlaşsın diye iyice,
tabutumun içinde tepineceğim."
HakkınSesi
itiraf etmek gerekirse, öykü istediğim gibi olmadı.. o hissi aldım filan diyorsun da, sen zaten hazırsın böyle yaşarken can çekilmeye.. bu aralar mezar muhabbeti çok geçiyor da, geçen bir bebeğin, mezar da yatanın başına doğru bakıp, hiç yapmadığı gibi gülüp, eğlendiğini, o noktadan başka yere bakmadığını filan söylediler de, ya bilmiyorum.
yazmayı düşündüğüm çok şey var da bu konuda, düğüm işte, şuracıktai ahanda düğüm gibi düğüm..
Gule
söker sana yedirtiriz sonra:))
farkındayım ukalalığım üstümde...hani istediğin küfürleri et serbest:)
p.s: bak ciddiyim... yaz ki çözülsün düğümler...yoksa birbirine ilmik geçire geçire kör düğüm olur sonra...