- 706 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
___AŞK / Uzun Öykü 2.Bölüm
Üst Not: Olaylar ve isimler tamamen hayalidir. Benzerlik veya aynılıklar tamamen tesadüftür.
II. BÖLÜM
Mayıs ayının 26. günü Selim saat 20:00 sularında eve geldi. O gün nedense üzerinde bir durguluk vardı. Bir an düşündü. Sabahtan beri neler yaptığını hatırlamakta bile zorlanıyordu. Yine kendi tabiriyle averajını bozmadan hayatta kaldığı günlerden birisiydi. Ne gol atmış ne de gol yemişti hayattan. Suya sabuna dokunmadan, iş yapar gibi yaparak ama çalışmayarak bir gün geçirmişti. Önceden olsa böyle geçen bir günün ardından üzülür, iş yapmamış olmaktan dolayı rahatsız olurdu. Ama meslekte geçen 7 yılda kendisiyle ilgili şunu öğrenmişti: İçinden gelmiyorsa iş yapmamalıydı. Çünkü bu durumda yaptığı işi düzeltmesi daha çok vaktini alıyordu. Daha sonraki günlerde çalışarak ardaki farkı çok rahat kapatması mümkündü.
Averaj günün sonunda Selim’i mutlu eden şey ertesi gün izinli olmasıydı. Yatak odasına gitti. Duvardaki aynada kendisine baktı. Eh görüntü fena sayılmazdı. Uzunca boylu, koyu kahverengi, saçlı, ela gözlü, düzgün ve biraz adaleli vücuda sahip bir adam vardı aynada. Burnu biraz büyüktü. Selim “Büyük burun kararlı ve karizmatik bir kişiliğin belirtisidir” diye avunarak kendisini yatağın üzerine bıraktı. Gözleri açıktı. Işıktan rahatsız oldu. Kalktı söndürdü. Blue jean ve kazağıyla yatağa yeniden uzandı. Evi 5. katta olduğu için sokak lambasından gelen ışık tavana vuruyordu. Balkonda asılı olan tişörtünün tavanda salınan gölgesine bakarak düşünceye daldı.
Leyla, karısı. Tanıştıklarında daha polis değildi. Üniversiteyi bitirmiş, Ağrı’da askerliğini yapıyordu. Leyla’da okulunu yeni bitirmiş, Ağrı’nın merkeze yakın bir köyünde öğretmenlik yapıyordu. Birliğiyle operasyona giderken uğradıkları köyde okulda karşılaşmışlardı ilk kez. Selim etkilenmişti Leyla’dan. Dönüşte tekrar köye uğramış, komutasındaki takıma köyde 2 saat istirahat vermiş, okulun lojmanında kalan Leyla’yı bulmuş 2 saat boyunca okulun öğretmenler odasında konuşmuşlardı. Yedek Subaylığının bitimine 2 aydan az kalmıştı. Bu süre içerisinde bulduğu her fırsatta Leyla ile telefonda konuşmuş, onu köyden Ağrı’ya getirerek küçük il merkezinde bulunan hemen hemen her lokanta ve pastanede, parkta birlikte vakit geçirmişlerdi.
Selim 23 Leyla 20 yaşındaydı o zaman. Teskere almasına 1 hafta kala Selim evlenme teklif etmiş, Leyla da 1 gün düşündükten sonra kabul etmişti. Birbirlerini iyi tanıdıklarını düşünmüşlerdi. Selim’in askerliğinin bitiminden 7 ay sonra evlenmişlerdi. Selim polis okulundaydı. Birkaç ay Samsun’da kaldıktan sonra Selim’in okulu bitmiş ve İzmir’e tayini çıkmıştı. Birlikte İzmir’de geçirdikleri ilk aylar çok güzeldi. Daha sonra anladılar ki birbirlerini hiç de sandıkları kadar iyi tanıyamamışlar.
Rahat bir hayatları olmasına karşın Leyla parasızlıktan yakınmaya başlar olmuştu arada sırada. Daha iyi bir semtte, daha iyi bir evde yaşamak istiyordu. Daha iyi bir arabası olsun, ev satın alsınlar, akşamları dışarıda yemek yesinler, Selim daha az çalışsın istiyordu. Kavga etmeye başladıklarında ilk seneleri dolmamıştı. 3. Sene içerisinde bir süre ayrı yaşadılar. Barıştılar. Yine kavgalar ve 5. seneyi doldurdular. Leyla çok güzel bir kadındı, 26 yaşındaydı. Nisan ayıydı. Selim bir operasyonun devamı için 1 haftalığına Ankara’ya gitmek zorundaydı. Ayrılmadan önce Leyla ile yine kavga ettiler. Leyle yalnız kalmak istemiyordu ama Selim’in gitmesi gerekiyordu.
Ankara’daki 4. gününde İzmir’e geri çağrıldı. Herhangi bir açıklama yapılmadı kendisine sadece geri dönmesi istendi. Yerine başka bir arkadaşını yollayacaklardı. Otobüsle İzmir’e döndü. Otogarda şube müdürü ve bir Emniyet Müdür yardımcısı karşıladı kendisini. Yüzleri asıktı. Kötü bir şey olduğunu anladı. Zaten Ankara’ya gittiğinden beri sırtı ağrıyordu. Haberi bindikleri sivil plakalı polis otosunda şube müdürü verdi. Trafik kazası. Leyla ağır yaralı hastanedeydi. Doğrudan hastaneye gittiler. O kadar ani olmuştu ki Selim kazanın nasıl olduğunu bile sormayı akıl edemedi. Leyla yoğun bakımdaydı. Yanına kimseyi almıyorlardı. Selim ve iki polis dışarıda beklerken içeriden gözlüklü zayıf bir doktor çıktı.
-Leyla Sakin’in eşi burada mı?
-E..Evet benim.
-Sizinle konuşmalıyım.
-Evet.
-Benimle gelin.
doktorla birlikte yoğun bakıma girdiler. Doktor kısa bir süre yere baktı. Daha sonra bakışlarını kaldırdı. Selim gözlerinin içine bakarak;
-Eşinizin durumu iyi değil. İç kanama var ve durduramıyoruz. Elimizden gelen her şeyi yaptık ama istediğimiz sonucu elde edemedik. Ayrıca sol üst kolunda ve sol kalça kemiğinde kırık var............
Selim doktora bakıyor ama ne dediğini duymuyordu. Beyni uğuldamaya başlamıştı. Doktorsa Leyla’nın sağlık durumuyla ilgili bir şeyler anlatıp duruyordu.
-Selim Bey?
-Efendim? Pardon doktor bey.
-Eşinizi görebilirsiniz dedim.
-Ah. Evet sağ olun.
-Benimle gelin. Sizin yanında olmanız kendisini daha iyi hissetmesini sağlayabilir. Ama lütfen sakin olun ve onu heyecanlandıracak şeylerden kaçının.
Selim eşinin kurtulma ümidi olmadığını anlamıştı. Odasına gitti. Leyla koluna bağlı bir serum ve burnunda oksijen almasını kolaylaştıran küçük hortumuyla yatıyordu. Yüzünde hafif morluklar vardı. Bu haliyle bile çok güzel diye düşündü Selim. Yanına gitti. Elini tuttu.
-Sevgilim ben geldim. Yanındayım.
-..........
Leyla gözlerini araladı güçlükle. Başını belli belirsiz Selim’e doğru çevirdi. Fısıldayabildi ancak;”Beni affet”
-Kendini zorlama sevgilim. İyileşeceksin. Uzun uzun konuşacağız seninle. Artık dışarı görevleri de almayacağım. Ama sen güçlü ol ve iyileşmene bak hayatım.
-Beni affet ne olur.
Leyla’nın gözlerinden yaş süzülmeye başladı. Selim hafifçe dokunarak parmaklarıyla sildi yaşları.
-Sen de beni affet bir tanem.
Leyla belli belirsiz gülümsedi. Sonra solunum makinesinden gelen aralıklı sinyal sesi sürekli hale geldi. Selim’i hemen odadan çıkardılar. İki kişi tekerlekli bir masadaki cihazı koşarak odaya soktular. Selim kapının dışından sesleri duydu. Amerikan hastane filmlerinde ölmüş hastaları yeniden hayata döndürme çabaları sırasındaki benzer bağrışmalar. Sırtını duvara dayayarak çöktü. Eliyle ağzını kapattı. Hıçkırıklarına engel olmaya çalışarak ağlıyordu. Birkaç saniye sonra hıçkırıklarına engel olmayı da bıraktı.
Selim Leyla’nın neden af dilediğini ertesi gün öğrendi. Leyla, Selim’in Ankara’da olduğu 3. günün akşamında trafik kazası geçirdiğinde, Alsancak’ta bir bardan bir erkekle birlikte çıkmıştı. Arabayı birlikte eğlendiği erkek kullanıyordu ve alkollüydü. Adamın evine gidiyor olmalıydılar. Kordon’da denize uçmuşlardı arabayla. Adam ölmüştü. Leyla’yı ise araba takla atarken fırlamış, denize düşmemişti. Ağır yaralı kurtarmışlardı. Selim adamı tanımıyordu ve Leyla o gün telefonda Selim’e geceyi bir bayan arkadaşının evinde geçireceğini söylemişti.
Teşebbüs ettiği kesindi ama Leyla’nın kendisini aldatıp aldatmadığını asla öğrenemedi. Hep aldatmadığını düşündü.
S ü r e c e k...