- 875 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DURUŞ
DURUŞ
Kendimize sığınırız bazen, belki de bugünkü dünyada bir çok kezdir olması gereken yalnızlığımıza sığınmak...
En umutsuz anlarımızda bile kendimizi, hüznümüzü yenebilmek, umutsuzluğumuzu kırabilmek...
Çaresizliğimizde, umutsuzluğumuzda kendimize döndüğümüz an kendimizi sorgulamaya ve umudun kendimizden doğduğunu anlamaya başlarız. Kendi ışığımızı görmeye başlar veya kendi karanlığımızın farkına vararak ışık olmanın önemini görürüz. Bunun için kötü tecrübeler yaşamış ve belki şiddetli darbeler yemiş de olabiliriz. Ama ortada bir gerçek de var ki; içimizdeki çiçeğe su vermeliyiz. İçimizin karanlığına bir kibritlik ışık da olamıyorsak biz neye yararız, bu dünyaya geliş sebebimiz ne olabilir ki, kabuğumuzdan dışarı çıkamıyorsak, prangalarımızı kıramıyorsak, bize altın tepsiyle sunulan, ezelden bu yana aile ve toplumsal alışkanlıklarımızdan, şartlanmışlıklarımızdan arınamıyorsak!..
Bazen sormak geliyor içimden, biz kendimiz miyiz? Yoksa bize biçilen rolü mü oynuyoruz diye...
Sanırım bazen beynimizin dışına çıkıp kendimize bakmamız gerekiyor. "Biz ne için geldik dünyaya, kime hizmet ediyoruz, kendimiz için yaşıyor muyuz?" Bir ihtimal yaşadığımızı mı sanıyoruz!? Veya ne kadar yaşıyoruz?
Zaman mı küçültülüyor gözümüzde, zamansızlık benimsetilerek yaşam mı yok ediliyor?
İşte tüm bunların yanıtlarını verebildiğimizde, kendi eksikliğimizin ve alışkanlıklarımızın, şartlanmışlıklarımızın dışına çıkabildiğimizde ve açıkçası yönetilmeyip kendimizi yönetebildiğimizde hayatımızda bir çok şeyin değişeceğini görürüz.
Yalnız bireysel yaşamımızda değil, kendi gücümüzü keşfettiğimizde toplumsal yaşamımızda da söz sahibi olup toplumsal egemenliğin süreklilik temellerini de atmış oluruz. Çünkü toplumda o potansiyeli yaratmak oldukça güç ve sağlam temelli, kendine insanlığa ve doğaya hizmet eden bir varlık duruşudur.
Bu duruş; kendini aşma, kendi özgürlüğünden doğup tüm canlı ve cansız varlıkları sevme ve sanatsal yaratım gücüyle kendini oluşturma, yaşamına ve varlığına egemen olma çabasıdır.
Burada kendiliğinden doğaya uyum söz konusudur. Aynı zamanda en başta kendimize sorduğumuz soruların yanıtlarını verebilmektir kendi içimizde, umutların bile yabancılaştığı bu koşullarda, insanların birbirinden gittikçe uzaklaştığı ve güvensizleştiği bu günlerde yaşamın kumandasını ve anlamını doğasal kılmak, sanatsal zenginliğe kavuşturmak, bilim ve teknolojinin doğru kullanılmasını benimseyip bilimsel ve kültürel bazda toplumlar arası işbirliği düzeyinde yapılandırıcı kalıcı potansiyel odaklı aydınlığı yaşama monte etmek, doğasal, toplumsal ve evrensel sorumluluğumuzun farkına varma bilincidir. Bu bilinci kazanma, kendimize duyduğumuz saygının ve insan olma sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Gecenin en derin karanlığından aydınlığa varabilme umuduyla, sevgiyle...
25.09.2016/Kadriye PERVAN/Kuşadası
YORUMLAR
Gecenin karanlığı, dünyanın kendi ekenini etrafında dönmesine bağlı, izafi, maksat başımızı yukarı kaldırıp güneşi görebilmek, varlığından hiç bir şey kaybetmeden, zekatı olan ışınlarıyla binbir çeşit varlığa hayat vermek, işte aydınlık, işte sanat işte insan olmanın dayanılmaz güzelliğini farketmek, bu kadar anlam derinliğinde, bütün bu varlığı Hay ismi ile ayakta tutan, akla gizli gönüle ayan olan Allahı hatırlamak, ne büyük saadet, esenlikler dileklerimle...