- 1121 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
DERTLİYİM RUHUMA HİCRANIMI SARDIM DA YİNE…
Nereden başlayayım bilemiyorum. Şimdi ‘’Peygamberimiz bir hadisinde’’ Diye başlasam ‘’ Of yaaa, yine mi din? Bıktık anasını satayım’’ Diyen de çıkacaktır ‘’ Ulan oğlum sen ki fakir bir çingenesin, neyine gerek gümüş zurna, ne anlarsın dinden de dini konularda yazıp çizip duruyorsun’’ Diyen de..
Neyse…Yine de bir yerden başlamak lazım.
Önce öyle çok eskilere dalmadan dört-beş sene öncesine gideyim.
Her yaştan öğrencinin bulunduğu ama çoğunluğunu 18 ile 20 yaş arası gençlerin oluşturduğu özel akşam lisesinde dersteyim. Konu ne hatırlamıyorum ama dalmış anlatıyorum.
‘’ Hititlerden günümüze kalan en önemli belgeler anal adı verilen yıllıklardır’’
Öğrencinin biri başladı gülmeye. Çocuk katılacak neredeyse. Hay Allah’ım ya. Ulan bunun nesi komik bir anlasam. Merakla sordum.
-Evlat hayırdır bu anlattığımın nesi komik?
El cevap :
-Hocam analı biliyorlarmış da oralı da biliyorlar mıymış? Ha ha haaaaaa
Hani diyorsunuz ya ‘’ Hocam çok agresifsin’’ diye. Yahu ben agresif olmayayım da kim olsun. İşte böyle şeyler beni agresif yaptı.
Yine aynı okulda yine derste Feridüddin Attar’dan bahsediyorum. Delikanlı başladı katıla katıla gülmeye.
-Hocaaam. Çok mu attırıyormuş?
-Hırrrrrrr.
Yalanım varsa oturduğum yerden kalkmak nasip olmasın. Aynen böyle.
*******
Evet başlangıcı yapabildiğimize göre devam edelim.
Şöyle çoook ama çooook eskilere gidelim ve entelektüel ağabeylerin, ablaların yaptığı gibi kimsenin anlamadığı acayip cümleler kurarak değil herkesin, - bir türlü verdiği oyun bizim oyumuzla eşit olmasını kabullenemediğimiz- dağdaki çobanın da anlayabileceği bir dille anlatalım. Ah çoban ahhh. O bahsettiğim entel dantel ağabeylerin ablaların ne dediğini bir anlayabilse aslında çok güzel bir cevap verecek niçin kendi oyu ile o ablaların ağabeylerin oyunun eşit olması gerektiğine ya onların konuştuğu dili anlayamıyor.
Neyse…Konumuz demokrasi değil. Daha farklı bir konudan bahsedeceğim. Ucu demokrasiye kadar uzar mı bilemiyorum. Bakacağız artık.
******
Efendim bir zamanlar Türk- İslam Dünyasında çok büyük alimler, bilim adamları varmış. Mesela Fârabi, İbn-i Sina, Harezmi..Tabii ki daha pek çokları da varmış.
Mesela bunlar içinde İbn-i Sina tıp ilminde o derece bilgi sahibi imiş ki onun yazdığı ‘’ El Kanun fi’t tıb’’ adlı eser Avrupa üniversitelerinde oldukça uzun süre ders kitabı olarak okutulmuş.
Yalnız şu var: İbn-i Sina sadece doktor değil. .. Adam astronomiden müziğe kadar, felsefeden coğrafyaya kadar her bilim dalında adeta ayaklı kütüphane.
Farabi mesela. O da öyle. Adam felsefeden müziğe, mantıktan fizik ve kimyaya kadar ilgilenmediği, üzerinde kafa yorup eserler vermediği bilim dalı yok adeta.
Yani kısaca bu bilim insanları hem çok çok samimi Müslümanlar, hem de bilimin her dalına kafa yoran , uğraşan, didinen, bir takım eserler ortaya koyan insanlar.
Ve işin en can alıcı noktası iletişimin bu derece ileri olmadığı dönemlerde yaşamış bu bilim insanları. Yani Yakındoğu coğrafyasında yazdıkları eserlerin taaa İtalya’nın Siraküza üniversitesine gitmesi ve orada ders kitabı olarak okunmasının çok çok zor olduğu devirlerde…
Gelelim günümüze.
Bizzat gözlerimle görüp kulaklarımla şahit olduğum bir olay:
Televizyon kanalları sayesinde hepimizin artık çok çok iyi tanıdığı , ayrıca sosyal medyada da yaklaşık her gün karşımıza çıkan Cübbeli Ahmet Hoca bir televizyon kanalında milyonlarca Müslüman - Türk’e hitap ediyor:
‘’Öteki dünyada size fizikten, kimyadan, matematikten, İngilizceden sormayacaklar. Rabbin kim? Kimin ümmetisin diye soracaklar’’
Buyurun buradan yakın. Peki İbni Sina, Farabi, Harezmi, Biruni bunlar bilmiyorlar mıydı öteki alemde bizlere ne sorulacağını? Salak mıydı bu insanlar ki oturup harıl harıl sadece din konusunda kitaplar yazacaklarına tıptan felsefeye, astronomiden analitik geometriye kadar bir sürü bilim dalında kafa patlattılar, eserler verdiler.
‘’ Her kim bir Hrıstiyanı, bir Yahudiyi, bir kafiri kendine dost edinirse o da onlardandır’’
İyi güzel de o zaman ‘’ İlim Çin’de dahi olsa ‘’ nasıl gidip alacağız? Çinliye ‘’ Ulan kafir, ben senin dostun filan değilim. Elimden gelse de ananı belleyeceğim ama şu sendeki ilmi almak istiyorum. Şimdi adamın asabını bozma, canını sıkma, ver şu ilmini de işimize gücümüze bakalım ‘’ mı diyeceğiz? Dost olmadan nasıl alacağız o ilmi?
Hem mesela Farabi bilmiyor muydu Hristiyanları dost edinmeme kuralını ? Adam gitmiş Aristoyu incelemiş ‘’ Kitâb-ül agrâz-il-Hâkîm Aristôtâlis ve Felsefetül Aristotalis’’ adlı iki eser yazmış. Platon’u ( Biz Eflatun diyoruz) incelemiş ‘’ Kitâb-u felsefet-i Eflatûn’’ adlı bir eser yazmış. Hatta bakın kimi incelemiş? Hani matematik derslerinde Öklit Teoremi diye öğrenmiştik ya bir teorem. İşte o teoremin sahibi Öklit’i incelemiş ve ‘’ Kitab-ul Usül’’ adlı bir eser yazmış.
E hani bize ahrette matematikten, felsefeden sorulmayacaktı? Hani dinsizlerle dost olunmaz, onların yazdıkları okunmazdı? Farabi dinsiz miydi yani?
Peki bizlere ‘’Allah size öteki alemde fizikten kimyadan sormayacak’’ diyen Cübbeli Ahmet Hoca ne yazmış: ‘’ Dünya ve Ahiret ile Alakalı Çözülemeyen bütün düğümleri çözecek Kıymetli selavat.’’ Yani İbni Sina, Farabi, Biruni, Harezmi boşuna dirsek çürütmüşler. Dünya ve ahret ile ilgili bir sıkıntın varsa dayan selavata, tüm düğümler çözülüyor (!)
Türk dünyasında yazılan bilim kitaplarının Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulduğu yıllarda bilim insanları asla ve asla ilahiyatı bir tarafa atmamış ( Çünkü ciltler dolusu ilahiyat üzerine de kitapları vardır ) ama bizlere aynı zamanda diğer bütün ilimlerle ilgili eserler bırakmışlardır.
Günümüzün Cübbeli Ahmet Hocası’na bakalım şimdi tekrar ( Sadece Cübbeli değil tabii ki. O bir fenomen olduğu için onun adını veriyorum. Daha yüzlerce, binlerce var. )
- Peygamberimizin yatağının altında bir çiş kabı vardı. Yatarken sıkışınca kalkıp çişini bu kaba yapar, tekrar yatağının altına koyardı (!)
-Hocammm Hocammm. Hocammm. Bir dakika. Yahu çiş kabı yatağın altına konur mu? Kokar ya…
-Olur mu hiç? Peygamberimizin çişi gül gibi kokardı.
Allah Allahhh. Yahu ne İbni Sina, ne Farabi ne de çook asırlar sonra yaşamış ve bin ilim sahibi anlamına gelen ‘’ Hezarfen’’ lakaplı Ahmet Çelebi böyle bir şeyden bahsetmemiş. Hayret (!)
-Eee hocam sonra?
-Sonra bir gün bir cariye, peygamberimiz uyuyunca o çiş kabını almış ve içindeki çişi içmiş.
-Ohaaa be hocam. Pardon Hocam. Cariye sapık mıymış?
-Olur mu muhterem. Cariye Peygamber sevdalısı bir hatun.
-Yani hocam peygamber sevdalısı da olsa böyle bir şey akla mantığa uymuyor. Peygamberimiz bu olayı öğrendiğinde çok kızmıştır mutlaka.
-Yok yahuuu. Niçin kızsın ki. Kadın Allah ve Peygamber aşkıyla dopdolu.
-Eeee. Peygamberimiz olayı öğrenince ne yapmış?
-Cariyeye ‘’ Sen ki benim sidiğimi içtin. Cehennem sana haram oldu ‘’ Demiş
-Çüşşşşş. Pardon hocam. Estağfirullah hocam. Dilim sürçtü hocam. Hastiiirrr Diyecektim aslında hocam…
-Muhterem bunları ben demiyorum. Bak şu şu şu kitaplarda, kaynaklarda var.
-Hocam. O kitaplarda olabilir ama Yüce Allah’ın insanlara ‘’Düşün’’ diye verdiği bir de beyin var. İnsanlar o gün peygamberin çişini içmise ve peygamberimiz de bu olay karşısında ‘’ Sen benim sidiğimi içtin sana cehennem haram oldu’’ dediyse bu gün insanlar adeta peygamber yerine koydukları bir takım soytarıların sidiğini içmez mi?
Ne yazık ki böyle bir karşılıklı konuşma geçmiyor aramızda ama onun anlattıkları var olan bir şey.
***********
Evet…Farabi’den, İbn-i Sina’dan, Cübbeli Ahmet hocalara gelmiş olmak…İşte sorunumuz bu.
Paramızın arkasında resmi olan Cahit Arf’ı, Dünyaca ünlü olduğu halde Türkiye’de adı çok da bilinmeyen Oktay Sinangil’i, Nobel ödüllü Aziz Sancar’ı, ABD nin en ünlü doktoru Mehmet Öz’ü, Behçet hastalığını ve tedavi metodlarını bulan Behçet Uz’u bilmemek, tanımamak ama Cübbeli Ahmet’i, Mahmut Hoca’yı, Gavsları, Seyyidleri, Kutupları, Hâce-i Kiram Efendilerimizi bilmek. İşte sorunumuz bu.
‘’Anal’’ dendiğinde aklımıza pornonun gelmesi, Feridüddin Attar dendiğinde aklımıza attırmanın yani çiş yarışı yapmanın gelmesi…İşte sorunumuz bu.
‘’İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir’’ Diyen Yunus Emre’nin Alevi mi Sünni mi olduğunu tartışmak…İşte sorunumuz bu.
Sorunumuz bu olduğu için de vatandaş artık tıbba, astronomiye, fiziğe, kimyaya, tarihe, coğrafyaya, felsefeye, mantığa, aklınıza gelebilecek her türlü bilime kafa yormuyor. İlimi, bilimi kendine dert etmiyor. Ya neyi dert ediyor?
İşte yukarıdaki karikatür çok güzel ifade etmiş.
‘’ Abi selfie yapacağım. Kahve keyfi mi yazayım yoksa çay keyfi mi?’’
Sonra?
Sonra kabak her zamanki gibi dinin başında patlıyor.
********
Bir Çin vatandaşı anlatıyor:
‘’Türkler buraya geliyorlar ve bizim dandik ürünlerin üzerine tanınmış markaları basmamızı istiyorlar. Yani açık açık sahtekarlık yapmamızı istiyorlar bizden. Bu hallerine bakınca ‘’ Hımmm İslamiyet demek ki sahtekarlığı meşru gören bir din’’ diye düşünüyoruz. Sonra bu Türklerle yemeğe gidiyoruz bu sefer bize ‘’ Bu yemekler helal yemekler mi? Hele de içlerinde domuz eti varsa bize haramdır, yiyemeyiz’’ Diyorlar; bu sefer de dini hassasiyetleri karşısında şaşırıp kalıyoruz. Kısacası Müslümanlığı çözemedik.’’
Haklısın Çinli kardeş. Bir Müslüman olarak biz çözemedik ki Müslümanlığı sen çözesin.
*********
Yetmiş yabancı dil bilen Farabi’den ‘’ Size ahrette İngilizce biliyor musun diye sormayacaklar’’ Diyen Cübbelilere gelmemizin sonucu bunlar.
Oturup müzik üzerine ‘’Kitâb-ül-mûsîkî’l-kebîr’’ adlı bir müzik kitabı yazan, yazdığı bu kitap bir çok yabancı dile çevrilen Farabi’den ‘’ Müzik haramdır’’ Diyen ilahiyat profesörlerine geldik. ( Şimdi düşünebiliyor musunuz? Bizim Ramazan programlarında arz-ı endam eden hocalardan biri çıkmış , eli kulağına atmış ‘’ Yine bir gül nihal aldı bu gönlümü’’ Diye şarkı okuyor? Düşünemiyorsunuz değil mi? Oysa ‘’Yine bir gül Nihal’’ Dede Efendinin bestesi. Dede Efendi bu bahsettiğim hocalardan daha az mı dindardı?
Mesela düşünün Türk san’at musikisi eseri olarak sadece ‘’ Beraber yürüdük biz bu yollarda’’ şarkısını okuyan Cumhurbaşkanımız acaba oturup doğrudan doğruya kendisi yepyeni bir Türk Sanat Musikisi makamı bulur mu? Mesela ‘’ Ab ü tâb ile bu şeb hâneme cânân geliyor’’ Diye bir şarkı da okur mu? Oysa bu şarkının bestekarı ve aynı zamanda Suzi Dilara, Şefkefza, Evcara ve daha pek çok makamın mucidi olan zat da bir devlet başkanıdır: Padişah III. Selim.
Şöyle bir sahne gözünüzün önüne getirin:Zamanımızda bir vali, bir müzisyeni dinlemek için vilayet konağına davet ediyor. Müzisyen geç kalıyor davete. Vilayet konağına geldiğinde görevliler ‘’ Geç kaldın. İçeri giremezsin’’ Diyorlar. Vali ne yapar sizce?
Bence o müzisyenin canına okur niçin geç kaldın diye.
Peki III. Selim ne yapmış: Davetine geç kalan İzak adlı müzik hocasını içeri almayan ağaları fena şekilde haşladıktan sonra ‘’ Sizin gibi yüzlerce kapı ağası bulurum ama İzak gibi bir sanatçı bu dünyaya az gelir’’ Demiş.
Evet…Bizler kendi resmini İtalyan bir ressam olan Centile Bellini’ye yaptırtan Fatih Sultan Mehmet’ten, Türk Dünyasının en büyük ressamı Halife Abdülmecit Efendiden ‘’ Resim yapmak haramdır’’ Diyenlere geldik. Bizler sarayında orkestra kuran, mehterhanenin başına Don İzetti’yi paşa rütbesi ile geçiren II. Mahmut’tan ‘’ Müzik Dinlemek günahtır’’ a geldik.
Allahın ‘’Oku’’ emrini ‘’Sadece Kur’anı oku ve ezberle başka da bir şeyle ilgilenme ‘’olarak anlatan papağanlara kaldı işimiz.
İşimiz onlara kaldığı için de Peygamberimizin ‘’ Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ‘’ Hadisi yani ahlak kavramı unutuldu gitti. Unuttuk öncelikle ahlaklı olmamız gerektiğini. İyi ahlakı olmayanın dininin de imanının da olamayacağını unuttuk.
Evet...Milletin derdi selfie resminin altına ne yazacağı ya da bilmem ne hanımın bilmem ne beye evet deyip demeyeceği iken benim çok farklı olan dertlerimden sadece bir tanesi gavur dediğimiz bilim insanlarının- ‘’Şunların uçuşundan belki bir icat ortaya çıkarırız.’’ diye- 2600 kilometre takip ettikleri leyleğin niçin Türkiye sınırları içinde vurulduğudur? Niçin? Niçin? Niçin?
Aman gözünüzü seveyim. Ayağınızın türabı olayım ‘’ Her gün sayısız şehit cenazesinin geldiği, her gün binlerce çocuğun öldürüldüğü bir dünyada derdin bir leyleğin vurulması mı’’ Diye yorum yazan olmasın ( Dostlarımdan eminim de beni tanımayanlar böyle bir yorum yazmasınlar lütfen )
Evet..Derdim bir leyleğin vurulması.
Nasıl oldu da kuşlar için sırça saraylar yapan, aç sokak kuşları için vakıflar kuran bir medeniyetten ne eti yenen ne de başka bir ihtiyacımıza cevap verecek olan bir leyleği vuran böylesine fikri boş, vicdanı boş, irfanı boş insanlar haline geldik? İşte derdim bu.
İşte o sebeple ‘’ Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine/ İnlerim, şimdi uzaklarda solan gün gibiyim/Gecenin rengini kattım içimin matemine/ Sönen ümit ile günden güne ölgün gibiyim.’’
YORUMLAR
Sami bey "derinlik" başka şey,tabi ki anlayana...
Şu konuyu yıllardır dedim durdum yine de bazen anlatmakta zorlanıyorum.İslam tarihinde iki "öğretmen "kavramı var!
İlki Aristo yani muallimi evvel,diğeri de sanırım Farabi...Muallimi sani.
Bu "yobazlık" mıdır,sorun bunun farkında olamamaktır/olmamaktır...Selamlarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
Ne demeli hocam?
Derin derin düşüncelere sevk etti beni yazınız.
Gerçekten bir mahzunluk çöktü içime,
karamsarlığın sevimsiz boşluğuna yuvarlandım bir an.
Yav,
ne saçma sapan insanlarımız, sözde alimlerimiz, din adamlarımız var.
Camiye gidiyorum,
doğru dürüst bir cümle bile kuramayan imam,
ha babam dini hikayeler anlatıyor bizlere.
Yav bırak hikayeyi de,
şu cahil milletin işine yarayacak bir kaç bilgi versene.
Yazık oluyor bu güzel dinimize.
Salak adamlar yüzünden, karalamak isteyen kötü fikirlilerin diline pelesenk oluyor.
Yazık!...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam,
Hocam, okuldaki Hollandali fizik dersi veren kisi bana sunu demisti: " benden fizik ogrenmene hayret ediyorum cunku biz daha 70 'li yillara kadar universitede okudugumuz fizik kitaplari sizlerden yani muslumanlardan tercume ettigimiz kitaplkardi."
Sahi, bugunlere nasil geldik? Bugunlere gelme sebeplerimiz coktur ama biri (bana gore), hocaya sadece dini ilimler verilirse, mesela kimyagerlere de sadece dunya ilimleri verilirse olcagi bu olur. Ismini zikrettiginiz Ibni Sina veya Farabi gibi buyuk zatlar hem dunyevi hem de dini ilimleri almislar..
sami biberoğulları
Bu günlere nasıl geldik sorusuna cevap verebildiğimiz an hastalığın tedvisi kolay olacaktır. Önce bir teşhis edebilsek...
Selam ve sevgilerimle.
1. o selfie değil ÖZÇEKİM
2.Yunus suresi 100
Akletmezseniz üstünüze pislik yağar.
Maşaallah bildiğin sağanak şeklinde yağıyor
3.
BEN YAZINI OTOBOSTA OKURKEN YANIMDA OTURAN ABLANIN ORTA PARMAĞINA TAKILI ZİKİRMATİK TIK TIK TIK ÇALIŞUYORDU.
bak alıntı bir yazı getirdim çok çok isabetli oldu bence
Dutluktan yazılar başlığıyla Sedef Hanım yazıyor bahsetmiştim sana
"Dutluk'tan yazılar..
Köy enstitüleri, Nato'ya girmek için kapatıldı..
Bunu bir hayli geç öğrendim..
Tabi, Abd ile yapılan antlaşma iktidar tarafından hala gizlenmekte, her ne hikmetse, milletin temsilcileri, milletin kaderini, hangi antlaşmalarla belirlediklerini hala anlatmamakta, yakın tarihimizi kitaplara almamaktalar..
Yeni Türkiye'yi ciddi olarak kurmak istiyorsanız. "Seksen yıllık enkazı kaldırdık" söyleminin içini doldurmalısınız..
Ülkesini satanların nasıl yıldızının parladığını, müslümanların sırtlarını ABD' ye dayıyan tarikatlarla millete nasıl din öğrettiğini öğrenmeli bu halk.
Ülke tarihinin en cahil, en duyarsız dönemini yaşamakta.. Müfredatlara koyulan bilgiler sadece beynin çalışmasını durdurmak, sağlıklı düşünceyi engellemek amaçlı olmakta..
Sormayan, sorgulamayan, öğrenmeye kapalı, sadece ona sunulanı alan bir toplum olduk.
Artık üzerimize serpilen ölü toprağından silkinelim..."
Filiz Şahin. tarafından 9/23/2016 11:00:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Ben diyeyim mi? Koskoca sözlükte sadece bir tane var: Malak...O da aslında Balak kelimesinin bozulmuş hali. ))))))))))) Yaaa. İşte böyle.
Ablanın zikirmatiğine de takılma fazla. Çenesi çalışsa ya da o zikirmatikten çok daha uzun süre cep telefonunun tuşlarına dokunsa daha bağrımıza basılası bir abla mı olacak? Bu gün otobosta bir tane zikirmatikliye karşı en az on cep telefonunun tuşlarını tıklayan vardır.
Yunus Suresi: Kim ne diyebilir ki. Kim Allah'ın sözü üzerine başka bir söz söyleyebilir.
Köy Enstitüleri şu yazdığım konu ile o kadar ilgisiz ki o kadar olur. Ne yani Köy Enstitüleri Farabiler, İbni Sinalar, Harezmiler mi yetiştiriyordu? Müfredatında din dersinin olmadığı Köy Enstitüleri bence Harezmilerin, Farabilerin yetiştiği okullar ve onların ekollerine verilebilecek en yanlış örnek.
Kendi naçizane fikrim:
Din ile ilimi, ilim ile dini
Din ile sanat ve estetiği, esetetik ve sanat ile dini barıştırmadığımız müddetçe bu ülkeye de diğer İslam ülkelerine de rahat ve huzur yok.
Ve tabii ki ayrık otlarını temizlemek birinci şart.
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
he köy entitüsünde din dersi yoktu herkes kafirdi ya
bugün elini sallasan din dersine hacıya hocaya çarpıyor olduğu için mi ahlaksızdan ve yobazdan ve dahi Allahsız Allahçıya çarpıyor? Din kişiyle inandığı kutsal arasındadır. Dincilerle gelinen noktadan memnun olsaydın bu yazıyı kaleme almazdın.
neyse neyse
Allah islamı bu müslümanlardan korusun. çiş içerek cennet garantisini var değil mi boş geçek
Baştan sonuna kadar haklı bir yazı!!!
Ben Çindeki Türk' e taktım. Benim okuduğum yazılarda Türk yazmıyor, Müslüman İşadamları yazıyordu!
Ayrıca Feys te bazı aklı evveller Kabirdeki soruların neler olacağını yazıyor! Amenna ve saddaknâ!
Dilimizin döndüğünce, Allah u Tealanın müsaade ettiğince dini konulara cevap vermeye gayret edeceğiz. Tabii ki bu dünyada öğrendiğimiz kadarıyla. Ama çalışmadığımız konulardan da soru çıkarsa yandığımızın resmidir! Kabirdeki Münkir - Nekir Melekleri Dini konular bittikten sonra (Cevap veremedik veya verdik) sormayacaklarmı? '''Sen ne halt etmeye içinde yaşadığın topluma ihanet ettin?''' Seninle beraber o dünyada yaşayan insanların ve mahlukatın hak ve hukuklarını çiğnedin! Yaşadığın topraklara ve doğaya haksızlık ettin! Yahu ağabey hayatı Dini ve Maddi hayat diye ikiye ayıran güruhtan nefret ediyorum. Hayat bir tane hayat bunun dinisi maddisi mi var? Babanın belinden çıktığın andan kara toprağa girdiğin ana kadar sen din üzere yaşamalı ve Huzuruna gideceğimiz Allah u Tealanın emir ve yasakları içerisinde bulunup yerine getirmeye gayret edeceğimize, nasıl bir düşünce içerisinde olduğumuzu hayretle gözlemliyorum.
Birgün bir Bekçi arkadaşımın Babasını Kabre defnettik ve çıkarken orada surelerden okuyan bir hoca efendiyle yan yana geldik. Hocam şimdi mevtanın durumu ne olacak diye sordum. El cevap--- Komiserim şimdiye kadar hiç dönen olmadığı için bilemiyorum!!! Sadece Peygamber Efendimizin bizlere aktardıklarıyla bilgiliyiz!!! Herhalde haklılık payı var. Dönüpte anlatan olmadı hiç!
Yazınız çok güzel bir ders niteliğindeydi.
Yüreğinize sağlık.
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
sami biberoğulları
Türk ya da Müslüman bence o kadar önemli değil. Çine en çok bizim Türkler gidiyor. Müslüman kimliği ile gidiyor.
Filiz arkadaşa da dediğim gibi:
Din ile ilimi, ilim ile dini
Din ile sanat ve estetiği, esetetik ve sanat ile dini barıştırmadığımız müddetçe bu ülkeye de diğer İslam ülkelerine de rahat ve huzur yok.
Ve tabii ki ayrık otlarını temizlemek birinci şart.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Yobaz sanırım bu metinde verilen kişi örneklerine deniyor: Kutsal metinleri kelimelerine göre algılayan, metnin arkasındaki düşünceyi/felsefeyi görmezden gelen, yüzyıllar içindeki güzel uygulamaları/yaklaşımları bilmeyen ya da yok sayan kişi. Saygılarımla.
Not: Leyleği vuranlar için yobaz diyemeyeceğim. Öyle olsalardı eti mübah olmayan ve faydası olan bir kuşu vurmazlardı. "vicdanı boş" güzel bir tanım onlar için.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.