- 1299 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
ENGELLERİ KALDIR (KISA ÖYKÜ)
Asılsız ihbarlarla kesildi yolum. İşin aslı bir o kadar da tehdit yüklüydü karşımdaki gölge.
Hadisene, dercesine iteklemekle kalmayıp destursuz cümleler kuruyordu.
İsraf edilen saygının yoksunluğunda sevgisizliği de diline pelesenk etmiş inanılmaz bir tahakküme yenik düştüm.
Suretsizdi.
Gölgesi olmayan hangi akla zarar varlıktı da tümsüzlüğe kılıf geçirmiş aklı yarım o kaybolmuşluğa seslendim:
‘’Hayırdır?’’
İşin aslı cevapsız kalacağımın da farkındaydım.
Hem soru sormak değildi amacım sadece yersiz bir serzenişe mahal veren o cüreti sorgulamaktı aklımdan geçen. Lakin…
Sıra dışı olduğunu bile bile sorguladı sıradanlığımı:
‘’Sen de mi?’’
Ben de mi, olan neydi de sarmalında soru zincirinin cevaplama sürecine dâhil edilmiştim.
‘’Hiç mi…’’dememe fırsat vermeden, elindeki zarfı uzattı:
‘’Al ve oku!’’
Oldum olası emir kiplerinden haz etmemiş biri olarak, okkalı bir küfür edecektim ki tüm asaletimle başımı iki yana salladım.
‘’Asla.’’
‘’Senin derdin ne kızım? Bu kadar azamet ne ola ki? Hem sen demedin mi, ne zaman istersen uğra diye…’’
Sahi, ben mi çağırmıştım onu?
Kim oluyordu da topu bana atmıştı?
‘’İzin ver, geçeyim’’ dememle kızgın bir ifadeye büründü beyaz yüzü.
‘’Dün gece daha dün gece çağırdın beni. Al beni buralardan deyip gitmek istediğini söyledin. Hem de elimi çabuk tutmamı istedin. Yalan mı?’’
‘’Çok uykum vardı hem kendimde değildim. Gel, demişsem bile bu kadar ivedilikle ulaşacağını kestiremedim hem.’’
‘’Bana bak. Benim işim gücüm var. Sana gelene kadar kimler kimler çağırıyor da yetişemiyorum. Ya şimdi ya da…’’
‘’Ya da ne?’’ dememe kalmadı ki farklı bir sesle konuşmaya başladı bu sefer:
‘’Sen. Sen…’’
‘’Ben ne?’’
‘’İstiyor musun o çocuğu yoksa beraber mi ölmek tercihin?’’
‘’O benim için o kadar özel ki. Gerekirse beraber ölmeye de razıyım. Evet, ya onunla ya da…’’
‘’Tamamla cümleni. Hem o adam ne olacak?’’
‘’Onu şimdi düşünemem. Bu çocuk için bir ömür bekledim. Hem ben olmasam bile yeniden başka bir kadından çocuk sahibi olabilir.’’
‘’Farkında mısın?’’
‘’Neyin?’’
‘’O aslında istemiyor karnındakini çünkü ilelebet onu bir yük olarak görüyor.’’
‘’Ya ben istiyorsam?’’
‘’O kadar güçlü müsün?’’
‘’Ben bir anneyim. Aşk olmasa da olur ama çocuğum olmadan asla.’’
‘’Al ve oku.’’
‘’İstemiyorum.’’
‘’Mecbursun. Oku ve karar ver.’’
‘’Bu mektup ondan, değil mi? Doğmamış çocuğumdan…’’
‘’Oku ve ne yapacağına karar ver.’’
‘’Anne. Adım yok henüz. Aslında olsa bile beni çağırdığında ismimle sana yanıt verecek bir aklım da yok. Ben sana aidim ama sen beni hak etmiyorsun. Bir ömür taşıyacaksın beni hem de ömrünün en ağır yükü olarak. Babam seni seviyor ama asla beni sevmeyecek ve bir ömür ayrı kalacaksın babamdan hem de ne için? Benim gibi zihinsel ve fiziksel engelli bir çocuğu dünyaya getirdiğin için. Asla âşık olamayacaksın. Asla bizi kabul edecek bir ailen olmayacak. Sadece sen ve ben. Çoraplarımı ve elbiselerimi bir ömür sen giydireceksin. Yemeğimi senin yardımın olmadan yiyemeyeceğim. Dişlerimi fırçalamak ne ise asla beceremeyeceğim. Okuma yazma öğrenemeyeceğim ve her masalı bana sen okuyacaksın ki anlamayacağımı bile bile. Anne, beni istiyor musun gerçekten? İyi düşün yoksa yarın çok geç olabilir. Ve son bir şey anneciğim: Seni bu dünyada en katıksız ve en çok ben seveceğim ki senin beni sevdiğin gibi ve asla kirlenmeyeceğim insanlık gibi. Saf ve masum ki insanlar bana çeşit çeşit hakaretlerle isim takacaklar. Ve kızacaksın onlara ve ağlayacaksın ama ben gülümseyeceğim çünkü anlamayacağım neden böyle davrandıklarını. Anne beni gönder, evet, beni öldür. Öldürsün beni başucunda, elinde o neşterle duran cellât(doktor) ve geç olmadan kurtul benden. Babamla yeni baştan bir dünya kurun ve yeni çocuklarınız olsun. Hatta evlat bile edinebilirsiniz. Anne, beni bu kirli ve densiz dünyaya getirme. İnan ki o kadar güçlü değilim. Kendin için, babam için ki babam bu yüzden terk edecek seni ve lütfen herkesin iyiliği için kurtul benden. Seni hep seveceğim anne.’’
***
‘’Şimdi narkozu vereceğim. Ve lütfen üçten geriye sayın. Kısa sürede her şey sonlanacak. Aa, ne yapıyorsunuz?’’
‘’Hayır, hayır, yapamayacağım.’’
‘’Ama az evvel konuştuk hem sizinle hem de eşinizle.’’
‘’Bırakın ne konuştuğumuzu. Hiç birinin önemi yok.’’
‘’Ödemeyi peşin yaptınız ama ve bilin ki iade etmem. Üstüne üstük, çocuğu aldırmak için o kadar geç kalmışsınız ki. Hiçbir doktor bu sorumluluğu almaz da.’’
‘’Kocam nerede?’’
‘’İşi çıktı ve gitti. Zaten işimiz uzun sürmez de. Yarına kadar ne ağrınız kalır ne de böylesi bir yükünüz.’’
‘’Canın cehenneme!’’
‘’Az evvel böyle demiyordunuz. Ne değiştirdi fikrinizi?’’
‘’Sana hesap mı vereceğim hem kim oluyorsun da yargılıyorsun beni ve doğmamış çocuğumu?’’
‘’O çocuk…’’
‘’Evet, o çocuk bana ait; sadece bana. Ben o çocuğu istiyorum.’’
YORUMLAR
Çok ilginç bir yazı olmuş.
Ali Haydar beyin yorumunu okuduktan sonra,
ne yazsam değeri yok diye düşündüm.
Bilemiyorum...
Bence Ali Bey haklı.
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum dostane varlığınıza.
selam ve saygılarımla...
Hocam öncelikle kaleminize ve yüreğinize sağlık.... Güzel bir konuyu ele almışsınız... 4 yaşından itibaren engelli olan ve 21 yıl dernek başkanlığı yapmış biri olarak ben engelli olarak doğacağı bilinen bir bebeğin kürtajını savunmaktayım... Hele de yazınızda vurguladığınız zihinsel ve bedensel bir engelli bebekse... Bunu neden savunduğumu yadırgayanlar olabilir ancak yadırgayanlar bu sorunu birebir yaşamayanlardır... Bu sorunu yaşamak çok farklı... Bizim gibi gelişmekte olan bir ülkede ve halen önyargıların kol gezdiği bir ülkede engelli olarak yaşamak çok zor... Yazınızda ki anne gibi binlerce milyonlarca engelli çocuk sahibi annelerimiz var, onu savunanalar onun yükünü azaltmak acısını dindirmek sorunlarına çözüm getirmek için en ufak bir katkıda bulunmuşlar mıdır merak ederim... İnanın ki insanlarımızın geneli konuşmaya gelince her konuda duyarlı olduğunu vurgular ancak pratiğe gelince hiç bir şey yapmazlar...
Gülüm Çamlısoy
Yaşayan bilir ve o yaşama hakkını çocuktan çalmak gerçekten de yapılması gereken mi?
Değerli katılımız itibariyle o kadar mutlu oldum ki...
Aslında tek gerçek yine vicdanlarımızı sıfıra indirgediğimiz o bencilliğimiz bırakınız engelli olmayı her daim bir suç ya da hata unsuru aranmakta üstelik bunu insanın gözüne soka soka ifşa edilmekte.
Saygı ve selamlarımla değerli yazarım...
Gününüz ve ömrünüz aydınlık geçsin.
O kadar zor bir konuyu işlemişsiniz ki ve bir o kadar da hassas...
Ne desem boş geldi şimdi, usta kaleminizin gücü karşısında.
Emeğinize sağlık
Sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
Güzel yüreğinize selam olsun.
Çok teşekkür ediyorum.
Tüm sevgimle...
Annelik böyledir. Onun sevgiyle bakması bile yeter.
Engelli, hem de öyküdeki gibi bir kızı olan tanıdığım aklıma geldi.
İki kızı daha var ama onun hayatı benim adımı taşıyan bu engelli kızıyla sınırlı.
Onun az da olsa anneyi hissedip sevmesi yetiyor.,
Tebrikler,
çok duygulandım..
Gülüm Çamlısoy
Kolay değil böylesi yaşanmışlıkların yine bize yansıttıklarının yanında tanık olma ihtimalimizin olmadığı.
Gününüz ve ömrünüz güzel geçsin.
Çok teşekkür ediyorum.