Bir ok saplanır sen güldükçe gönlüme
Böyle adam mı kaldı demeyin bir dinleyin hele…
İsmini bilmediğim, göz renginden çok bakışının derinliğine hayran olduğum kadın için nelere katlandığımı öğrenin önce…
Dört yanı hayali duvarlarla çevrili her modern köle gibi gayet sıkıcı günlerden saçıma hazin bir taç örerken zalim zaman; onu fark ettim. Onun bele kadar inen zifir saçlarında buldum kendimi. Dört hançer, dördü birbirinden keskin dört deli öykü saplandı bağrıma o sabah. Dilim felç, gözlerim fulü, güneşini yitirmiş pervane gibi kalakaldığımı anımsıyorum.
Soğuktan daha acı bir nehrin gözüme aktığını, derimin hayal kırıklıklarından yapılı bir rende tarafından ufalandığını hatırlıyorum…
Öyle sandığınız gibi ilk aşkına benzediği için değildi bu şimşek sevda.
Birçok eksiğin bütünlüğü, birden fazla rengin karışımı, çok kişilikli hastalıklı ruhun huzuruydu.
Köşe dönülürken yere saçılmayı bekleyen dosyalar gibi sabırlıydı ellerim, doğru rüzgârı bulmuş sevinçli bir yelkenliydi gözlerim o sabah…
Tahmin ettiğiniz gibi beni görmedi bile.
Titreyişimin çizdiği o nefis tabloyu hissetmedi, susmanın bir adama bu denli yakışması sinir bozucuydu, bildiğim türküler dizildi merdivenime; el oldu, fason bir gökkuşağından artan bir tırabzan oldu notalar…
Elbette takıldım o siyah şiirin peşine, sürüklendim savrulan saçlarının akıntısında…
Çantasının askısı olsaydım, sol omzunda saklansaydım, baş döndürücü bir yavaşlıkla usulca öpseydim en gizlisinden…
Ya da bir deli halka küpe kokudan sarhoş veya çocuksu bir toka olsaydım kutsal zifirde.
Birden karşıya geçmek için dönüp arkasına baktığında beni gördü ve gülümsedi. İlk altın madalyasını kazanan atlet gibi heyecanlandım, nefessiz kaldım.
Bir ok; en bilge aşığın saçlarının yellendirdiği kızıl bir ok saplandı bir kez daha bağrıma.
Fark etmeden onun olmuşum.*
21.09.16
nadir
* www.youtube.com/watch?v=7wOOhU0Lzo8
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.