- 556 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KÖR NOKTA.
Öncesizliğin pusulasına not düşüyorum zamanı:
Dün ve dünsüzlüğümün kıblesi…
Patavatsız bir izlekte ruh bulan cemaate sesleniyorum sözüm ona:
‘’Ne kadar vaktim kaldı?’’
Akbabalar kadar savsak o defolu mülakata sığdırıyorum bilinç ötemde salınan düşüngeçleri ve teğet geçen nidaları sıralıyorum tüm işgüzarlığımla.
Racon kesen kaçıncı dalya?
Ne çok vasıfsız serzeniş ve demli acılar üstelik mutluluğun peşrevinde tüm soyut imleri tekeline alan sayısız şiircik.
Gök kubbeden nasiplendiğimle aldığım kaçıncı abdest.
Temize çekmeliyim benliğimi.
Türemeliyim belki de ölümüne doğurmalıyım yeni günü ki rötuşladıkça evren ve nidalarını savurdukça insanoğlu…
Ne çok gel-git.
Sanırsın ki kıyamet öncesi sağanağın yüz görümü o patavatsız ve nefret yüklü serzenişleri ile hayır işlediğine inanan söz malikleri.
Edimlerden arda kalan sadece titrek gölgeler.
Gölgeler bile umudunu kesmişken…
Ve temize geçirdiği günahlarına atıfta bulundukça…
İşlevselliğimin zincirlerine yüklendikçe kopma noktasına gelen hayat çizgim: Ha koptu ha kopacak, dememden öte çömez bir sağanağa rast gelip de nasiplenemediğim yoksunluk damlaları…
Gökyüzü bile değdirmezken elini, sükût bile devingenliğine tüm gerçek dışı söylemlerin kılıf geçirmişken…
Zaruri ne ise ya da ikbalime yüklediğim sırlarım. Sırlı bir aynadan yansımasını dahi beklemezken aksimin varıp varacağım o kör nokta.
Edimsiz suretlerle kesişiyor yolum.
Patavatsız zihniyetlere rast geliyorum.
Çömeldikçe boyunduruğuna giriyorum ithamların.
Yükseldikçe arafta görmezden gelen cehennem bekçilerine garip bir reveransla el sallıyorum…
Hayli titrek, hayli meşakkatli bir o kadar yorucu.
Sınır dışı edilen iyilik göstergesi hoşnutluk bile görmezden gelinirken…
Paye vermekten öte ya da sancılanan bir evrenin rahminden dökülen kumpas.
Tüm meziyetleri ile görücüye çıkmışken insanoğlu ve saklı tuttuğu referanslarına rağbet etmezken Tanrı içim rahat başımı koyuyorum vicdan denen tortusuz gölete belki de boğulmayı beklediğim hatta yürekten dilediğim yine de ölümü teğet geçmeyi marifet belleyen o saf yanım.
Yandaşlarıma rast gelmediğim gibi ölülerime rahmet okumalarını da beklemiyorum zahir hele ki külfet bellemiş iken sevgiyi nazarında en ufak detayı bile yere göğe sığdıramazken söz maliki ve o çatık kaşlı zaruri gölgeler, vasıfsızlığı ile çalım atmaya çalıştığı her köşede gözünü kırpmadan beklemede: Varlıksızlığın boyunduruğunda ya da beyanatların asılsızlığında yetmedi kara kaplı deftere gizledikleri beyanatları ile saf tutmaya ant içmiş…
Kıran kırana.
Kırağı çalan hafif meşrep söylencelere her ne kadar itibar etmesem de en çatık kaşlı kelamı bile sahipleniyorum: hani olur da nasiplenirim şu bakir evrende ve olur da yolu düşer sabinin esefle kınadığı masumiyetten arda kalan çapakta bir kelam da ben ederim devran yürüdükçe ve azaldıkça günahlarım.
Söz kırıntılarını ihlal eden silgiler.
Boca ettiğim noktalardan nasiplendikçe devrik cümleler.
Cümle âlem seyrindeyken karanlığın.
Karanlık bile sıkılmışken kör noktalardan.
Görme yetisini kaybeden gönülsüz gözler.
Bir hıçkırığın vebali ise sırdaş bir cümle hele ki yetim başını okşamaya doyamadığım boyunduruğun hakkaniyetine teslim olmuşken…
Sözsüz cümleler türetmeye ahdediyorum peşi sıra: Kâh gözümde bir kıvılcım kâh yüreğimde bir deprem kâh yeryüzünde doyuramadığım gönül gözüm…
Sonrası mı?
Öncesizliğin şeceresini henüz yeni yeni yordarken sadece tünüyorum kırık dalıma ve kırmaya yeltendiğim zincirlerle boğuştukça bilemeye çalışıyorum iç sesimi: hayli yorgun olsa da asılsız olmadığını bildiğim o sevgi dergâhına kırıyorum rotamı: Ermeme ihtimalini göz önüne alarak: en azından bir sonraki durakta varlığımı idame ettirecek bir güce sahip olmanın inancına vakıf olduğum o hengâmede kaybolmayı da göze alarak.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Hep sevgiyle kalın ve hep mutlu.
Çok teşekkür ediyorum Nazik Hanım.
Tüm güzellikler sizinle olsun.