- 450 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bütün kavga 3 ay içindi !
Hatırlar mısınız bilmem ?
2012 yılının başında "8 Yıllık Kesintisiz Eğitim" uygulamasından vazgeçilip,4+4+4 olarak adlandırılan sisteme geçilme "tartışmaları" vardı hatta Meclis’te kavgalara da sebep olacak kadar !
Oysa resme biraz daha yakından bakmak gerekir.
8 Yıllık eğitim bir 28 Şubat klasiği idi.4306 sayılı yasa da Ağustos-97 de çıkarılmıştı.
İlkokul ve ortaokullar birleştirip,adı "İlköğretim Okulu" yapılmıştı.
Dolayısıyla meslek okullarının İmam-Hatipler de dahil orta kısımları kalkıyordu.Nitekim öyle oldu.
Sonra 11 Nisan 2012 ’de çıkan 6287 sayılı ve 4+4 + 4 olarak yasa da bunun tam tersine evrildi.
Devasa bir sorun olan "eğitim halimiz" bir okulun açılıp-kapanmasına indirgenmişti.
Hızla İmam-Hatipler yaygınlaştı.
Yasa da olmasına rağmen,çevremde gerek Kız Meslek,gerekse de Erkek Meslek Liselerinin ortaokul kısmının açıldığını görmedim! Gören varsa da affola...
Ben İmam-Hatipler kapatılsın demem/ demiyorum.Kaldı ki "konumları" 1739 sayılı M.E.Temel Kanununun 32.maddesinde gayet nettir.Dikkat çektiğim eğitim olgusunun "siyaseti" tartışmalara kurban gitmesi.
Oysa dünya şimdi farklı okul tiplerini tartışmakta.
Karma modeli masaya yatırıp,tek başına kız-erkek okullarının açılıp,açılmamasının gerekli olup,olmadığını konuşmakta ama "şeriat" gelir kaygısı duymadan!
Ve teknik okullar yaygınlaştırılmakta.
Unutmayalım ki 1 kg patates 1 dolar,bir kg uzay teknolojisi 1 milyon dolar...
Demek ki 1 milyon kilo patatesle 1 kg teknoloji alınırmış!
Çiftçi bir arkadaşımdan aldığım bilgide iyi bir tarlada, dönümünden 5 ton patates alınabilirmiş...
Kabaca 1 kg uzay teknolojisi için 200 dönüm tarlaya ihtiyaç var.Bakınız buna çapa da lazım,ilaç da,nakliye de..."Emek yoğun" ama verimlilik sorunlu !
Dünya üretim hesabı yapıyor.Birim ya da kişi başına yaratılan "değer "anlamında.
Bu ve daha fazlasını konuşmak gerek değil mi?
Yeni bir ders yılı başındayız.
Farklı eğitim arayışları ve önerileri gerek basında,gerek görsel medyada yer almakta.
Önce bütün "önerileri" dikkate almak ve tartışmak gerek.Başka türlü 18-20 milyonluk öğrencilerin "sorunlarını" nasıl anlayıp,empati yapacağız ki ? Hazır reçetesi de yok!
İsveç toplumu,"laik eğitimden ne anlıyoruz ?" konusunu 1929 ’da tartışmaya açıyor ve tam 22 yıl tartışıyor.
Uygulamaya da 1951 ’de geçiliyor.
Siz hiç çevrenizde eğitim olayında,"şikayetin" dışında "önerisi" olan insana rastlıyor musunuz? Bu yetmez,düşünce çözüme dair olmalı.
Mesela öğretmen kalitesi konuşulmalı,farklı okul bina tipleri de...Ders programları,ders saatlerinin sayısı,okul bahçeleri de konuşulmalı.Ev ödevleri de,not sistemleri de...
"Özel öğretim" mutlaka konuşulmalı ve ülkemizde yüzde 5 civarında olan öğrenci sayısının( O da 1 milyon) AB düzeyindeki ülkeler gibi olması için yüzde 15 seviyesine ulaşmak da konuşulmalı...
Ve şu "motto" olabilmeli:Eğitim,devlete bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Burada bir parantez açalım:Devletin eğitim "olgusuna" girmesi iki yüz yıllık bir durum.İlk zorunlu eğitim 1819 ’da Prusya’da başlıyor.Jena Savaşı sonrasında.Napolyon’un yarattığı bozgun Prusya’yı telaşa kaptırınca,1806 ’da.
Gelelim başlığa.
"3" ayı özellikle seçtim...
O kadar kavga gürültü arasında,dönemim MEB ’nı Ömer Dinçer,gelen eleştiriler üzerine bir genelge çıkarıp,yasada 5 yaş yani 60 ay olsa da biz bunu 66 çektik deyivermişti.
Oysa genelge "yasaya aykırıydı".Yasa da teknik bir hata kesin var:Beş yaşını dolduran denilerek,60 ayı geçen çocuk "6" yaşında sayılmaktadır.Oysa girilen yaş değil,bitirilen yaş esastır.60 aylık çocuk 6 yaşında sayılırsa,(bitirdiği tarih baz alındığında)
48 aylık 5
36 aylık 4,
24 aylık 3,
12 aylık 2,
Doğan da 1 yaşında sayılır.Bu bakımdan eski yasa /yönetmelikte 72 ay hesabı yıl sonu itibarıyla doğrudur.Girdiği değil,bitirdiği yaş ölçüdür.
Madem 66 ayı "baz" alacaktınız,yasada öyle neden yazmadınız ki?
Sonra ne mi oldu,bakın diyeyim...
Eylül sonu itibarıyla okula başlama yaşı 66 ay oldu,ekim,kasım ve aralık ayı da eklenirse yıl sonu itibarıyla 69 ay olacağı kesin değil mi?
Eee...eski yönetmelikte da aralık sonu itibarıyla 72 ayı dolduran yazıyordu...Çıkaralım buradan 69 ’u,etti mi fark 3 ay !
Bütün kavga bu 3 için olursa yazık değil mi?
Oysa sorun derinde...
Hatta "eğitim" kavramını kendisinde.
Bu Arapçada terbiye demek olup,sadece devletin işi değildir,olmamalı da.Aile,çevre,arkadaş grubu,sivil toplum gibi unsurlar da etkili olmalı.Zaten durum biraz da böyle sanıyorum.
Kaldı ki eğitime çok vurgu yapılan yer ve ülkelerde,devlet,insanlara ne düşüneceğini öğretir;öğrenimin öne çıktığı yerlerde de nasıl düşüneceği öğretilir.
Sizce hangisi daha doğrudur ki?
Olguya biraz "teknik" açıdan bakmak istedim.
Umarım sizde de belki bir pencere ya da kapı açar/açabilirim.
YORUMLAR
Valla,
bir İmam Hatip meselesi aldı başını gidiyor.
Biri kapatıyor, diğeri açıyor.
Bizim mahallede, FETÖ'nün kocaman bir okulu vardı.
Ana okulu, ilk okul, orta okul, lise ve de bir kız öğrenci yurdu vardı.
Eğitimi gerçekten kaliteliydi.(Ablaları, abileri de boldu doğal olarak.)
Devlet el koydu.
Baktım geçenleri, kız imam hatip lisesi olmuş kos koca okul.
Şuraya adam gibi kaliteli bir lise açsalar da,
öğrenciler üniversiteye hazırlansa olmaz sanki.
Bozulmadım değil hani.
Bu arada, AKP sempatizanıyımdır ha!...
sabri ayçiçek
Eğitimin hali hiç hoş değil.Mesela 175 üniversitenin çoğunda sosyoloji bölümü vardır sanırım.15 Temmuz sonra sokağa çıkıp,bir bilimsel araştırma yatılar mı?
Yok..
Sonra bilmem ne adalrını bilip diye okutuyoruz.Oysa "malzeme" bizde,sokaktaydı...
Siyaseten değil bilimsel verilerle bakmak için.