4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
773
Okunma
PARALEL YAPI VE FETOCU KALKIŞMASI
Dr. Sadık Özen
Yıllardır yaptığım yorumlarda “Devletin paraleli olmaz” tezini savundum. Ne yazık ki sonunda haklılığım anlaşıldı. Paralelliği ileri sürülen yapının, Feto’nun Cumhuriyetimize kasteden, adına “Cemaat” denilen hain yobazlardan oluştuğu anlaşıldı.
Devletimiz büyük bir tehlike atlattı. Bereket versin ki atlattı. Aksi halde milletimiz tarihimizin geçmişten bugüne tarihimizdeki en büyük olumsuzluklarından birini yaşamak zorunda kalacaktı. Şu anda devletimizin gücü ve milletimizin desteği ile; ülkemizi ayrık otu gibi sarmış olan bu hain terör örgütünün bertaraf edilmesine çalışılıyor.
Ülkemizde 15-16 gece yarısından sonra yaşanan olaylar nereden bakılırsa bakılsın son derecede vahim ve çirkindir. Uzunca bir süredir ülkeyi yönetenlerle Fetocular arasında bir hesaplaşmanın yaşandığı bilinmekteydi. Bu konuda; önümüzdeki YAŞ toplantısında bazı radikal kararlar alınacağı, ordunun, yargının ve devletin önemli görevlerinde bulunanlara karşı bir temizlik hareketine girişileceği yönünde bir beklenti oluşmuş bulunuyordu.
Bunun yanında, ulusalcı kesimin ülkemizin geleceği konusundaki kuşkuları ve buna bağlı olarak yönetimden yakınmaları da çoğalmıştı. Ancak bu iktidardan kurtulabilmenin yolu, yazılan iğrenç senaryolarla yaratılan kan, dehşet ve vahşet dolu bir kalkışma hareketi olamazdı. Demokratik bir hukuk devleti olan ülkemizde; yaşanan olumsuzluklarla mücadelenin yolları anayasa ve yasalarımızla belirlenmiştir. Meşruiyet içinde izlenecek yol bu sınırlar içindedir. Aklı başında hiçbir politikacı, hiçbir sivil veya asker kalkışma ya da cunta gibi yasa dışı şeylere taraftar olamaz. Nitekim ulusalcı çevreler, yaşanan olumsuzlukta hemen devletimizin ve devlete bağlı meşru güçlerin yanında yerlerini almışlardır.
Bu gibi olağanüstü durumlarda, devletin başında bulunanların; halkı sükünete ve soğukkanlı olmaya davet etmeleri ve devlete karşı güven duyulması için telkinde bulunmaları gerekir. Özellikle, devletin görev başında olduğunun, nereden gelirse gelsin her türlü tehlikeyi bertaraf edecek güce sahip bulunduğunun açıklanması icap eder. Halktan; paniğe ve tahriklere kapılmamaları, duydukları söylentilere inanmamaları, soğukkanlılık içinde, sadece hükümet adına yapılan bildirileri beklemeleri ve dinlemeleri istenir.
Halkın sokağa dökülmesi ve alanlarda toplanması; yapılan kalkışma hareketinin önlenmesinde ve durdurulmasında, milletin, devletinin yanında yer alarak devletine katkı sağlayabileceği gibi bunun tam tersi tehlikeli durumlarla da karşılaşılabilir, birbirine husumet duyan karşı grupların çatışmasına neden olabilirdi. Bereket versin böyle bir durumla karşılaşılmadı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın cesurane tutumu olumlu sonuç yarattı ve halkımızı birleştirdi.
Nitekim, ülkeyi karıştırmak ve bir iç harbe sürüklemek isteyen özel eğitim görmüş militanlar hemen harekete geçmiş, ordu, asker, polis ve halkı kışkırtacak, insanlık dışı canice eylemlerde bulunmuşlardır. Yaşanan kargaşa sırasında; ne yazık ki, bir askerimizin başı hunharca kesildi. Bu büyük bir vahşettir. Asla kabul edilemez. Kuzey Irak’ta askerimizin başına çuval geçirilmesini bir türlü kabullenemeyen Türk ulusu, sırası geldiğinde bu hainliğin ve vahşetin hesabını soracaktır.
15 Temmuz gecesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Devleti çok büyük bir tehlike atlatmıştır. Ulusumuz, demokrasiye bağlılığı konusunda büyük bir sınavdan geçmiş ve bu sınavı başarı ile vermiştir. Bu çapulcu hareketi daha önce yaşanmış 27 Mayıs ve 12 Eylül İhtilalleri ile asla kıyaslanmamalıdır. Zira onlar, tamamen cumhuriyetimizi koruma ve kollamaya yönelik olarak emir-komuta zinciri içinde yapılmışlardı.
15 Temmuz gecesi yaşananlar ise kimlere hizmet ettiği tam olarak kestirilemeyen iğrenç bir kalkışma hareketidir. Amaçları ne olursa olsun devletimize yönelik, meşruiyet dışı hiçbir hareket asla tasvip edilemez. Bu konuda, ülkeyi yönetenler de her zaman için, en az halkımız kadar duyarlı olmalı ve halk arasında olumsuzluk yaratabilecek eylemlerde bulunmamaya özen göstermelidir.
Bu olayda, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin paniğe kapılmadan duruma el koymuş olmaları takdire şayandır. Kalkışmacı hainlerle ve diğer terör örgütleriyle etkin ve yoğun bir mücadele başlatılmıştır ve devam etmektedir. Şimdi, sıra paralelliği ifade edilen yapının diğer paralelinin ayıklanmasına gelmiştir. Demokratik bir hukuk devletinin sorumluluğu içinde bu konunun da çözüme kavuşturulacağına inanıyorum.
Yaşanan menfur olaylar sırasında hayatını kaybeden sivil-asker vatandaşlarımızın acıları milletçe yüreklerimizi yakmıştır. Ulusumuza geçmiş olsun diyor, başsağlığı diliyor ve bir daha bu çeşit olumsuzluklarla karşılaşmamak için Yüce Allah’a dualar ediyoruz.
18 Temmuz 2016