ASİL ÖLÜMLERİN AŞİL YÜREĞİ
Hüzün dolu yas havası. Yüreğimdeki isyan eden cesetlerin ellerinde karanfil yarığı hayal kırıntıları… Gözlerim, kızıl güneşin ardından giden kuyruğu kopmuş uçurtmalara takılıyor… Ve ellerim seni arıyor. Sen, yoksun…
Gidişin beni hiç üşütmüyor. Yokluğunda, giden teninin sıcaklığını sarınıp mevsimsiz yılların uykusuna yatıyorum. Ayaklarımdan kalan kanlı izleri beni anman için muska yapıp zaman kuşlarıyla yolluyorum sana. Kuşlar, aylar, yıllar…
Zaman tünelinden geçiyorum. Ellerimi açtım ölümsüzlük diliyorum. Ayrılıkların ok gibi kalbime saplandığı şu ele avuca gelmeyen dünyada seni bulmak, seni haykırmak ve seni yaşamak istiyorum… Karasını bekleyen dar/ağacına senin boynu bükük gidişini asıyorum…
Bir şehir çalıyorum Mimar Sinan’dan. Kirpik ordularına talim veriyorum ki kimse aşktan ördüğüm surlarımı yıkmaya cesaret edemesin. Kimse yüreğime ellerinin kiriyle küfür sürmesin. Kimse ruhumun dipsiz kuyusuna kırık düşlerinin ümitsizliğini tükürmesin. Kimse, kimse, kimse…
Ve sen bir gün gelirsin ümidiyle hazırlıyorum kalbimin en demli yerinde Süleyman’ı kıskandıran tahtını. Vitrayla bezenmiş kırmızı bir yüreğin rengiyle boyuyorum bahtını. El uzat yokluğun dibi görünmez boşluğundan, el uzat…
Ben aşkımın şehrinde sensizliğe pusu kuruyorum… Ve kanlı yüreğimin bayrağını dikiyorum muhayyelimden gitmeyen yeşil gözlerine… Siyah beyaz resimlerini çekiyorum rüyalarımdan ve hüsranlarıma inciler gönderiyorum. Aman diyorum, aman diliyorum geçtiğin ıssız yollardan…
Küsüyorum seni benden alan asi kalemin mürekkebine… Düşüyorum seni benden acımasızca çalan hırçın rüzgârların peşine… Es rüzgâr, es… Sevdiğimden yok mu bana sitemli de olsa bir ses…
Yavaş yavaş eriyorum yalnızlığın gölgesinde… Şehrimi basıyor infirakın ateşli hüsranları ve ben sensizliğin tam ortasında silahsız bir şekilde saldırıyorum hüznün alaca karanlığıyla. Bakışlarına hedef olurken topuğum bana ihanet ediyor. Sızlıyor şimdi yüreğimdeki Aşil’in acımasız topukları… Yüreğim Aşil’in yüreği. Yüreğim Hektor’u arıyor... Ölümüm asilleşirken adım tarihlerde yazılı kalıyor: AŞİL…
Hektor’un gözlerinde açılır Aşil
Yüreğim ellerinde çırpınırken
Bakışlarına hedefim, ölümüm asil…
Vücudum sonsuzluğa yeminliyken
Ayaklarıma söz geçmeyen
Topuklarım ihanette
Ve bekliyor yalanların kehanette.
Gidişinle ellerim yana düşer
Gidişinle demlerim boyun büker
Gidişinle alevlenir yaslarımın ahı
Ve bedenim aldatır beni,
İhanete durur topuklarım
Ad alır tarihin ölümsüzlüğünde
Ölümüm asil, yüreğim Aşil...
Ayşe AKAY
YORUMLAR
Bir şehir çalıyorum Mimar Sinan’dan. Kirpik ordularına talim veriyorum ki kimse aşktan ördüğüm surlarımı yıkmaya cesaret edemesin. Kimse yüreğime ellerinin kiriyle küfür sürmesin. Kimse ruhumun dipsiz kuyusuna kırık düşlerinin ümitsizliğini tükürmesin. Kimse, kimse, kimse…
tarih çok güzel edebi dile mazume olmuş tebrikler
Ben aşkımın şehrinde sensizliğe pusu kuruyorum… Ve kanlı yüreğimin bayrağını dikiyorum muhayyelimden gitmeyen yeşil gözlerine
ve sözler düşerken uçurumun kenarından gözlerde intiharı andıran yaşlar biriktirir gidişin ve ben kanarım usulca ağıtlar yakılır gönlümün ormanlarında vakit geç değildir arık sen büyürsün gözbebeklerimde ben kurşun yarası sözlerimi kuşaırım yalnızlığın ağrıyan yüreğine ve sen gidersin son perde kapanır bir öykünün ölümsüz satırlarında vakit ayrılıktır bir gemi ayrılır limandan susar dağlarda asi bir şarkı.
o güzel yüreğine sağlık yazın bana ilham oldu kendimce karaladım yüreğin var olsun sevgilerimle