OYUNDIŞI YALNIZLIK
Çevrendeki herkes bir ilişkiye ulaşabilmek için daha iyi oynamanın yollarını arar, dener ve yine denerken, senin doğal olmaya devam etmen -her ne kadar doğru olan bu olsa da- seni oyun dışına iter. Senden daha az güzelliğe, yeteneklere ve ışığa sahip insanlar; sırf sen yarışmaktan, rekabetten hoşlanmadığın için seni geçer. Onlar görünür; sense görünmez olursun. Şimdi neden yalnız olduğunu anladın mı? Beni hiç sorma; ben de yalnızım. Bu biraz da benim hatam. Oynamak istemedim. Rekabeti sevmedim. Yarışmadım. Uğraşmadım. Doğallığı seçtim. Sonra bir baktım ki kötü ben olmuşum; çünkü doğal olan her şey, hafif ilişkilerde artık anlaşılmaz olmuş; bu yüzden dışlanmış, yaftalanmış. İyi olmak mı; hele ki o enayilikle bir tutulmuş. Kötü/sahte olan ve ağzı iyi laf yapan, başarıyla rollerini yerine getirenler senin umduğun ilişkiye çoktan ulaşmış, sefasını sürüyor. Çünkü insanlar bilinçli ya da bilinçsiz olarak oynamayı, sahtelikte oyalanmayı, kötülüğün gizemli cazibesini, iyi yalan söyleyeni ve oynayanı, kilitleyen kelimelerle manipüle edilmeyi istiyor.
Aklını çok gösterme, doğallığını belli oranda göster; yoksa hemen kaçarlar. Çok duygusal görünme, duygularını ve hassas yanlarını anlatma; çekiciliğin azalır, hemen önyargıyla bakarak çekip giderler. Gerçekten onu istiyorsan; az da olsa-maalesef- oynamayı seçmen gerekir. Rakipler çok; artık eski masum aşklar da yok. Herkes sahte bir romantizmin, yüzeysel gösterişin, yalandan yapmaların, gerçekdışı gerçekliğin içinde uykulu uykulu yuvarlanıp gidiyor; halinden memnun olduğunu sanan ve kendi dünyasına hapsolmuş bir şekilde. Ve öylesine benciller ki artık. Herkes ilişkide birbirini tüketme, ipleri eline alma peşinde. Herkes ilişkisinde sevdiği kişi tarafından sömürülüyor ya da herkes sevdiği kişiyi sömürüyor. Çünkü herkes çıkarına göre almak istediğini almaya çabalıyor; karşıdakini değiştirmeye, yönlendirmeye ve köleleştirmeye çalışıyor.
Herkes maddi/manevi doyum istiyor ama bulamıyor; çünkü ilişkilerdeki her şey göstermelik, hızla tüketilen, geçici, yoz ve yüzeysel. Bu yüzden eğer oynamak istemiyorsan; yalnızlığınla baş başa oyundışında kalmaya alışman gerekiyor. Zaten belli bir süre sonra yalnızlık sana yetmeye başlıyor. Kimsenin seni umursamadığı ya da umursayıp da göstermeye tenezzül etmediği gibi; sen de umursamamaya başlıyorsun ve oyun başlamadan bitiyor. Bir bakıyorsun ki; unutulmuş ve diğerlerine uzaktan bakan bir seyirci olmuşsun. Tek tesellinse hassas farkındalığın ve halen varolan çocuksu doğallığın oluyor. Ne yazık ki bunlar da kimsenin umrunda değil; hele ki bu devirde. O zaman -sabitleşmiş ve hayallerde donmuş duygularına sığınırak- diyorsun ki; ben böyle iyiyim, alıştım ve korundum; gördüklerimse yalan, boş ve hızla bitiveren bir yanılsama. Ve başka bir boyuta aitmiş gibi görünen çürük bir gerçeklikte; insanlar tarafından uydurulmuş zaman ile tükenmeye doğmuş kof ilişkiler devam ediyor...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.